Rasthaber - Şişirilen "muhalif" imajı kariyeri açısından işlevsel olan eski Boğaziçi rektörü Gülay Barbarosoğlu, akademik kariyerinin önemli bir bölümünde NATO projeleri için çalışmış bir endüstri mühendisi.
Yazı dizimizin ilk bölümünde İstanbul Üniversitesi’nde NATO’nun halkla ilişkiler faaliyeti olarak yürüttüğü projeleri ele almıştık. Bu ikinci yazıda ise Boğaziçi Üniversitesi’nde 2012-2016 yılları arasında rektörlük yapmış olan sembolik bir isim olan Gülay Barbarosoğlu’nun gerçekleştirdiği NATO projelerine ve siyasi ilişkilerine odaklanacağız. Yazı dizimiz kapsamında Barbarosoğlu’nun yanı sıra onunla bir dönem aynı NATO Projesi’nde çalışmış olan TSK mensuplarından bugün akademide olanlarının üniversitelerde yaptıkları NATO projelerine de yer vereceğiz.
Gülay Barbarosoğlu kamuoyunda Boğaziçi Üniversitesi’nde 2016 yılında yapılan rektörlük seçimlerinde oyların ezici çoğunluğu almış olmasına rağmen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevine atanmamış olmasıyla kamuoyunda tanınıyor. Liberallerin ve bir kısım solcunun da şişirmesiyle oluşan bu ‘muhalif’ imajı ise oldukça yanıltıcı fakat Barbarosoğlu’nun kariyeri açısından işlevsel.
Barbarosoğlu, akademik kariyerinin önemli bir bölümünde, 2001-2010 yılları arasında, NATO projeleri için çalışmış olan bir endüstri mühendisi. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü müdürlüğü ve Boğaziçi Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği ve Finans Mühendisliği bölüm başkanlıkları da yapmış olan Barbarosoğlu, 2018’den beri Koç Holding bünyesindeki şirketlerin kurul ve komitelerinde yer alıyor ve Hisar Eğitim Vakfı genel müdürlüğünü yürütüyor, 2019’dan beri de Özyeğin Üniversitesi Mütevelli Heyeti’nde yer alıyor.
İlginçtir, Ortadoğu Teknik ve Boğaziçi gibi üniversitelerde akademik ‘inbreeding’i (akraba evliliği) önleme gerekçesiyle bir eğilim olarak yurtdışındaki üniversitelerde, tercihen ABD’dekilerde, doktora yapmış olan akademisyenlere tam zamanlı kadro verilir. 1985’te Boğaziçi’nden doktorasını almış olan Müzeyyen Münire Gülay Doğu, bu geleneğin tek istisnası olmasa da önemli bir tanesi.
Barbarosoğlu’nun NATO projesi ve takım arkadaşları
2001-2005 yılları arasında NATO Araştırma ve Teknoloji Örgütü’nde takım liderliği yapmış olan Barbarosoğlu, 2002-2010 yılları arasında ise bu örgütte Türkiye’nin ulusal temsilciliği görevini üstlenmiş.
Biraz teknik bir mesele de olsa mühendis dostlarımızın da yardımıyla Barbarosoğlu ve ekibindekilerin 2005’te tamamlanan bu projede yaptıklarından kısaca bahsedelim. Projenin başlığı ‘Afet Yardımı ve Askeri Operasyonlarda Helikopter Görev Planlaması için Bilgisayar Tabanlı Karar Destek Aracı’. Projede NATO helikopterlerin rotasını optimize eden birkaç tane problem ele alınmış. Yani bir afet veya askeri operasyon senaryosunda elde bulunan NATO helikopterlerinin müdahalesi için bunların uçması gereken toplam mesafe; rota, yakıt, kargo kapasitesi, helikopter sayısı vs. kısıtlar altında minimize ediliyor (en küçük miktara indiriliyor). İşin sonunda hangi helikopter hangi noktaya gitsin, ne kadar materyal veya insan taşısın, ne kadar insanı oradan çıkarsın, hangi pilotla uçsun, yakıt alınması gerekiyor mu gibi kararlar veriyor. Yani, uzun lafın kısası, NATO denilen savaş makinasının optimal koşullar altında hareket etmesi için senaryolar geliştiriliyor.
Her ne kadar başlıkta ‘afet yardımı’ ifadesi geçse de 6 Şubat depremi sonrasındaki gelişmelerden, hükümetin orduyu deprem bölgesinden uzak tutma kararından biliyoruz ki bu projeler halkımıza felaket anında yardımcı olmak için değil, daha ziyade NATO’nun kanlı operasyonlarına hazırlık için yapılıyor. Akademide zaten genelde böyledir, ‘topluma şöyle yararlı böyle yararlı’ diye pazarlanan projeler ya üniversitelerin halkla ilişkiler faaliyeti olmaktan öteye gidemez, ya da gerçekten bir işe yarıyorlarsa, yerli-yabancı sermayenin ve onun kolluk kuvvetlerinin çıkarları içindir.
GÖRÜŞ | 'TSK’nin envanteri böylesine büyük bir felaket anında seferber edilmeyecekse neye yarar?'
Gülay Barbarosoğlu’nun takım lideri olarak görev aldığı bu projede yer alan diğer isimler ise TSK ve çoğunlukla da Türk Hava Kuvvetleri’nde görev almış askeri uzmanlar. Bu isimlerden bazılarının bugün akademide kariyerlerine devam ettiklerini görüyoruz. Proje yürütücüsü Altan Özkil Atılım Üniversitesi’nde ve Orhan Karasakal Çankaya Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktalar.
Orhan Karasakal’ın birlikte çalışma yaptığı Esra K. Karasakal Ortadoğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesi ve ortak çalışmaları NATO tarafından fonlanmış.
Almanya’da Türk öğrencilere NATO Yaz Okulu
Yazı dizimizin ilkinde bahsettiğimiz ve üniversite öğrencilerine yönelik olarak düzenlenen NATO yaz okullarından teknik içerikli bir diğerini de 2024 yazında Atılım Üniversitesi öğretim üyesi Altan Özkil yürütümüş. Özkil, NATO Bilim ve Teknoloji Organizasyonu Sistem Analizi ve Araştırmalar Paneli Türkiye temsilcisi olarak görev yapıyor.
Atılım Üniversitesi’nin sayfasında ‘NATO Bilim ve Teknoloji Organizasyonu Sistem Analizi ve Paneli bünyesinde İtalya, Almanya, Türkiye ve Hırvatistan’ın oluşturulmuş olduğu SAS-195 Teknik Çalışma Grubu tarafından düzenlenen “NATO STO Summer School in Munich on Decision-Making for the Future” (Gelecek için Karar Alma üzerine Münih NATO STO Yaz Okulu) 15-18 Temmuz 2024 tarihlerinde Almanya’nın Münih kentindeki’ bir üniversite gerçekleştirildiğini bildiren habere göre 12 öğrenci bu yaz okuluna katılmış.
Yaz okulunda üniversite ve lisansüstü öğrencilere ‘NATO organizasyonu, görevleri, askeri karar verme ve NATO bünyesindeki bilimsel faaliyetlere ilişkin bilginin genç nesillere transfer edilmesinin’ hedeflendiği belirtiliyor. Öğrencilere ‘yapay zekânın askeri operasyonlardaki karar verme süreçlerindeki yeri, liderlik ve karar verme, biyometrik verinin zorlukları gibi çeşitli konularda’ eğitimler verilmiş.
Öğretim üyesi Altan Özkil, 2025 ve 2026 yıllarında düzenlenecek olan NATO STO Yaz Okullarının da organizasyonundan sorumlu olacak SAS-197 Teknik Çalışma Grubu Başkanlığı’nı yürütecek…
Atılım Üniversitesi öğrencileri Münih’teki NATO 2024 Yaz Okulu’nda.
2006: Erdoğan’a gülümseyen akademisyen: ‘Rasathaneye 2 milyon doları veren herkese öyle bakarım’
Yazımıza Barbarosoğlu’nun siyasi ilişki ve konumlanışlarıyla devam edelim. Kamuoyu unutur, akademi unutur, arşivler unutmaz. 2006’ydı. AKP rejiminin ve siyasal İslam’ın Cumhuriyet’i göreceli olarak daha derinden, sessiz bir şekilde çürüttüğü, kamuoyunda Erdoğan’ın bugünkü gibi esip gürlemediği dönemlerdi. Erdoğan, Kandilli Rasathanesi’ne, cebinden değil, devlet kaynaklarıyla bir bütçe sağlaması vesilesiyle Gülay Barbarosoğlu’yla bir araya gelmişti. Bu buluşmada Barbarosoğlu’nun Erdoğan’a gülümseyişi sonrasında basında magazinel bir konu olarak ele alınmıştı.
Bunun üzerine mi desek, bu fırsatla mı desek, Barbarosoğlu Hürriyet’ten Ayşe Arman’la yaptığı ‘Rasathaneye 2 milyon doları veren herkese öyle bakarım’ başlıklı röportajda, Erdoğan sanki rasathaneye kendi cebinden para vermiş gibi ona ‘minnet ve şükran duyduğunu’ belirtiyordu. Barbarosoğlu ilerleyen süreçte Erdoğan’ın damadı olan sabık Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’la da başka vesilelerle bir araya gelecek, ona da gülümseyecekti.
2012: Fethullahçı Zaman Gazetesi’yle ‘Ortak Aklı’ aramak
Barbarosoğlu’nun rektörlüğe seçilmesinin ilk yılında yaptığı işlerden biri de
Fethullahçı Zaman Gazetesi’nin düzenlediği ‘Ortak Akıl’ toplantılarına katılmak oldu. Tabii ki o dönemde cemaatin AKP’yle arası henüz iyi olduğu için YÖK başkanı da toplantıya katılıyordu. 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen ABD-NATO destekli darbe girişiminin arkasında olan Fethullahçılarla poz vermek o zamanlarda kariyer basamaklarını atlamak için gerekliydi.
2013: ‘Kürt sorununun çözümü’ için NATO’cu da NATO karşıtı da her zaman akademide saygıyla anılır
Barbarosoğlu Ocak 2013’te Hrant Dink İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansı’na davetli konuşmacı olarak gelen ABD’li akademisyen Noam Chomsky’yle birlikte Boğaziçi Üniversitesi’nde.
Yukarda Noam Chomsky ve Gülay Barbarosoğlu’nun yan yana resmini görünce yine bir Boğaziçili, Amerikancı-NATO’cu olan sabık Başbakan Tansu Çiller’in ülkücü mafya lideri Abdullah Çatlı için söylediği ‘Bu millet uğruna kurşunu atan da kurşunu yiyen de her zaman bizim için saygıyla anılır" sözünü hatırlamamak elde olmadığı için alt başlığı da kendisini anarak attık.
Erdoğan ve AKP’nin liberaller ve solun önemli bir bölümünün de yardımıyla toplumun ilerici kesimlerine toplumsal en büyük sorunumuzun Kürt sorunu olduğunu ve bunu da AKP’nin çözebileceğine inandırdığı zamanlardı. O dönemde Türkiye solu bunlarla oyalanırken Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmeleri tek tek gerçekleştiriliyor, başta Fethullah Gülen’in cemaati olmak üzere tarikatlerin önü daha da açılıyordu. AKP ve Kürt hareketi arasında köprülerin atılmasıyla bu ‘Barış Süreci’ dönemi 2015-2016 yıllarında sona erdi ve 15 Temmuz’la birlikte de başka bir evreye girmiş olduk.
İşte bu dönemin sonuna kadar Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğü yapmış olan Barbarosoğlu, bir yandan Erdoğan’a gülümseyebiliyor, Fethullahçılarla üniversitede ‘özgürlüğü’, ‘çoğulculuğu’ tartışabiliyor, bir yandan da bir kısım solcularla, Kürt hareketi destekçileriyle poz verebiliyordu.
Yazı dizisi için son söz
Bu iki yazıda çizdiğimiz tabloya rağmen biliyoruz, ülkemizde, ilk yazıda bahsettiğimiz Behice Boranların izinden giden, emperyalizme ve sömürüye karşı kalemini kullanan, bilimi emekçi halk için, toplum için yapmaya çalışan, sözünü söylemeye çalışan üniversite çalışanları ve akademisyenler hâlâ var. Kitapta yalanı yenebilmek için mücadele devam ediyor.
Lakin emperyalistler ve işbirlikçilere karşı yürekte ve sokakta da örgütlü bir mücadele gerekiyor, çünkü bu alanlarda olmadan yenilemeyecek yalanlar inşa ediliyor her yerde karşımıza. Annelerin ninnilerinden spikerin okuduğu habere kadar o yalanları yenebilmek için, annelerin çocukları, yani Memetler, Memetçikler bir daha yaban ellerde ölmesin diye, emperyalistler ABD ve NATO üsleriyle ülkemizden defolup gitsin diye, o üslere izin verenlerin ocaklarına incir ağacı dikmek için Kartallı Kazım’dan İncirlik’e yürüdük, sözümüzü söyledik, yürüyüşümüz devam ediyor.../sol