Rasthaber - AKP’nin siyaset yapma tarzı, “Söylediğinin tersini yapma, yaptığının tersini söyleme” şeklinde özetlenebilir. Buna AKP’nin siyasette iki yüzü de denilebilir. En somut uygulandığı alan da en çok istismar ettiği konuda, İsrail-Filistin meselesinde yaşanıyor...
Son örnek, TCG Anadolu gemisinin, İsrail’i koruyan ABD savaş
gemisiyle 13- 17 Ağustos tarihleri arasında tatbikat yapması oldu. Aydınlık
haberi manşetten, “AK Parti hükümetinin gizlediği faaliyeti ABD açık etti: TCG
Anadolu İsrail’i koruyan tatbikatta” şeklinde verdi (Aydınlık, 24.8.2024).
Her konuda açıklama yapan, her faaliyetini duyuran Milli
Savunma Bakanlığı “nedense” bu tatbikatı duyurmadı. Türkiye tatbikatı ABD
Denizcilik Enstitüsü’nün yayımladığı faaliyet notlarından öğrendi.
Güya AKP Hükümeti, ABD’nin Doğu Akdeniz’e savaş gemisi
göndermesine karşı çıkıyor, ABD savaş gemilerinin İsrail’i destekleyerek
Gazze’deki soykırımı büyüttüğünü savunuyordu. Taban da iktidarın “ABD’ye meydan
okuyan” bu tavrıyla mutlu oluyordu. Meğer Türk savaş gemileri, AKP hükümetinin
onayıyla İsrail’i koruyan ABD gemileriyle tatbikat yapıyormuş!
TİCARET VE MÜDAHİLLİK KONUSU
Benzerini ticaret konusunda da yaptılar biliyorsunuz. 7 Ekim
2023’ten itibaren kamuoyu AKP hükümetinden İsrail’le ticareti kesmesini istedi.
Kesmediler, “Siyaset başka ticaret başka” dediler. Ne zaman ki 31 Mart 2024
seçiminde İsrail’le ticareti sürdürmenin AKP oylarını erittiğini gördüler,
“ticareti kesme” kararı aldılar. Ancak bazen “önceden yapılan anlaşma” diyerek
bazen de dolaylı yollardan ticareti sürdürdüler.
Bu köşede konu etmiştik. Erdoğan, Washington’da yapılan NATO
zirvesi sırasında basın toplantısında aynen şöyle demişti: “İsrail’i Lahey
Adalet Divanı’na Güney Afrika ile şikâyet ettik.” (AA, 12.7.2024).
Oysa doğru değildi. Güney Afrika tek başına şikâyet etmiş,
Ocak 2024’te ilk ara karar açıklanmış, AKP mayıs ayında “Davaya müdahil
olacağız” demiş, haziran ve temmuz ayları boyunca “Müdahil oluyoruz” diyerek
propagandayı sürdürmüş, ancak 7 Ağustos’ta müdahil olmak için resmi başvuru
yapabilmişti!
ONE MİNUTE
Bu tezatlıkları perdeleyebilmek için başka tezatlıklara imza
attılar. Örneğin Erdoğan, 31 Mart 2024 seçiminden önce İsrail’le ticaretin
sürmesine tepki gösterenlere şöyle dedi: “Hiçbir siyasetçinin cesaret edemediği
duruşu ‘one minute’ diyerek ortaya koyduk.” Halbuki Erdoğan İsrail’le
normalleşme sürecini başlatırken, “one minute” çıkışı için şöyle demişti:
“Benim tepkim moderatöreydi. İsrail’e, Peres’e veya Musevilere değildi.”
Kısacası kime “one minute” denildiği, siyasi ihtiyaca göre
değişiyordu. Zaten İsrail Cumhurbaşkanı Peres’i 12 Kasım 2007’de TBMM’de
konuşturup, ayakta alkışlamışlar; yaklaşık bir yıl sonra 29 Ocak 2009’da ise
Davos’ta Peres’le yaptıkları oturumda ünlü “one minute” çıkışını
sahnelemişlerdi!
NEO-ABDÜLHAMİTÇİLİK
Sonuç olarak AKP hükümeti Haniye için yas ilan ediyor ama
Haniye’yi öldüren İsrail’i koruyan ABD savaş gemileriyle ortak tatbikata onay
veriyor; İsrail’i Gazze’de soykırım yapmakla suçluyor ama İncirlik’ten İsrail’e
askeri mühimmat taşıyan ABD uçaklarının uçuşlarını engellemiyor; Netanyahu için
Hitler benzetmesi yapıyor ama ABD’nin Netanyahu’ya istihbarat sağladığı Kürecik
Radarını kapatmıyor.
Temmuz ayında Washington’da yapılan NATO zirvesinden bu yana
ise ABD’yle işbirliğini artırmış durumdalar ve AB’nin gayri resmi dışişleri
bakanları toplantısına davet edilmekten de son derece mutlular! Çünkü Erdoğan,
yıllardır belirttiğim gibi Neo-Abdülhamitçidir; Rusya’yla anlaşarak kendisine
bölgede alan açmaya çalışıyor, bunu ABD’yle pazarlığında kullanıyor, iki büyük
gücü de AB’yle dengelemeye çalışıyor.
Problem şu ki Neo-Abdülhamit de Abdülhamit gibi üç tarafa
taviz vermek zorunda kalıyor!
cumhuriyet