Almanya Büyükelçiliği mi, İsrail Konsolosluğu Mu?

GİRİŞ: 02.11.2024 16:32      GÜNCELLEME: 02.11.2024 16:32
Rasthaber -  1- Alman hükümeti, 14 kişiyi öldürdüğünü, 300'e yakın kişiyi yaraladığını itiraf eden Tonder terör örgütü lideri Cemşid Şarmehd’in infazını protesto etmek amacıyla Frankfurt, Hamburg ve Münih'teki İran konsolosluklarını kapattı! Bu kararı açıklayan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock şunları söyledi: ‘Bir Alman vatandaşının idam edilmesinin ciddi sonuçlar doğuracağını Tahran'a defalarca ve net bir şekilde açıkladık ve  Almanya, Şarmehd’in infazına karışanlara karşı AB çapında yaptırımlar uygulanmasını istemektedir.

2-Cemşid Şarmehd, İran vatandaşıydı ve Alman vatandaşlığına da sahipti ve Amerika'da ikamet ediyordu. Tonder terör örgütünün lideriydi. Şarmehd’in tutuklanmadan önce Alman televizyonuna verdiği röportaj da dahil olmak üzere televizyon röportajlarında itiraf ettiği bazı suçları şunlardır:

-14 İran vatandaşının şehit olduğu, 300'e yakın kişinin de yaralandığı, 12 Nisan 2008'de Şiraz'ın Seyyüd’üş Şüheda Hüseyiniyesine düzenlenen bombalı saldırı.

- 4 Mayıs 2008'de Tahran'daki Cihan Oteli'ndeki yangın.

- 20 Haziran 2009'da İmam Humeyni'nin (ra) türbesinde meydana gelen patlama.

- 16 Kasım 2006’da Şiraz'daki Sivand barajını bombalama girişimi.

Kamuya açık yerleri, devlet tesislerini, toplu ulaşım kanallarını ve altyapı tesislerini bombalamak, devlet ve sivil toplum mal ve tesislerine zarar vermek, suyu zehirleyerek ve ormanları yakarak çevreye zarar vermek, Ayetullah Gülpayigani ilmi havzasında patlama gerçekleştirmek için bomba hazırlamak, Tonder terör örgütü ve lideri Cemşid Şarmehd’in diğer eylemleri arasındadır.

Cemşid Şarmehd, tutuklanmadan önce Amerika ve Avrupa'daki çeşitli televizyon kanallarına verdiği röportajda bahsi geçen tüm olayları itiraf etmiş ve bu suçları İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı özgürlükçü eylemler olarak nitelendirmiştir!

3-Almanya Dışişleri Bakanı, bu fitne ve fesat mikrobunun infazını protesto ederken, Alman hükümetinin Şarmehd'in infazını protesto etmesinin temel nedenini de gizleyememiş ve İran'ın Hizbullah'a, Hamas'a, Ensarullah'a, Iraklı devrimcilere ve İsrail'e karşı mücadeleye verdiği desteğe açıkça değinerek, bahsi geçen konuları İran İslam Cumhuriyeti'nin eylemlerinin bir parçası olarak değerlendirmiştir! Yani Almanya'nın cahil dışişleri bakanı, Netanyahu'nun ağzıyla, onun adına konuştuğunu inkâr etmemiştir!

2006 yılında Lübnan Hizbullah Hareketi ile Siyonist rejim arasındaki 33 günlük savaş sırasında İsrail'i destekleyen Alman hükümetinin İran İslam Cumhuriyeti'ne yaptırımlar uyguladığını da belirtmek gerekir.

O dönemde Almanya’nın Spiegel dergisinin muhabiri, o dönemde Almanya Başbakanı olan Angela Merkel’e şunu sormuştu: “Bu yaptırımlar Viyana Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı değil mi?  Bu yaptırımlarda İran halkı zarar görürken, bu yaptırım demokrasinin ilkelerine aykırı değil mi?” Almanya Başbakanı da yanıt olarak şunları söylemişti: “İran'da halk ve hükümet birbirinden ayrı değil.” Merkel bu açıklamasıyla İran İslam Cumhuriyetine karşı olası her türlü yaptırıma izin verdi! Merkel’in bu açıklamaları, Sosyal Demokrat Partinin çeşitli temsilcileri tarafından güçlü bir şekilde protesto edildi ve bu partinin sözcüsü Christine Lange, Merkel’in siyasi anlayıştan yoksun olduğunu söyledi.

O günlerde “Merkel, bu sizin kararınız mıydı, yoksa İsrail'in mi?!” başlıklı yazılarla, Almanya'nın o günkü eylemini Siyonist rejimin iradesinin kayıtsız şartsız bir takibi olarak değerlendirdik ve bu bakış açımızı kanıtlayacak deliller sunduk.

4-İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'ya kısa bir bakış bile, Almanya'nın bağımsız bir ülke kimliğine sahip olmadığı konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmıyor. Almanya, İkinci Dünya Savaşı'ndaki yenilgisinden sonra, galip gelen dört ülke arasında bölündü: Amerika Birleşik Devletleri, eski Sovyetler Birliği, İngiltere ve Fransa (Müttefikler). Batı Almanya, Amerika, İngiltere ve Fransa'dan oluşan üç ülkeye verildi ve Doğu Almanya, eski Sovyetler Birliği'nin yönetimi altındaydı. Eski Sovyetler Birliği'nin dağılmasından (Aralık 1991) sonra Doğu Almanya, Batı Almanya'ya katıldı ve “Federal Almanya Cumhuriyeti” adı altında birleşik Almanya kuruldu.

Şimdi Alman hükümetinin işgalden (1945) bugüne kadarki pozisyonlarına ve performansına bir göz atın. Almanya hiçbir zaman Amerika'nın iradesi ve dikteleri dışında bir konum ve performansa sahip olmamıştır. Bu arada Almanya, Avrupa'nın en kalabalık, sanayileşmiş ve en zengin ülkesidir.

5-2023 nüfus sayımında Almanya'nın nüfusu 90 milyona yakındı. Almanya'da yaşayan ve çoğunluğu Alman kökenli olmayan Yahudilerin sayısı 150 bin civarındadır. Alman parlamentosu Bundestag’daki (Federal Meclis) Yahudi temsilcilerinin sayısının 115 kişi olmasına ve geriye kalan 600'e yakın milletvekilinin ise bu ülkenin 90 milyonluk nüfusuna ait olmasına şaşırmadınız mı? Şimdi Alman hükümetinin karar ve politikalarında parlamentonun yerini öğrenmek için şu örneklere dikkat edelim;

A.Uluslararası anlaşmaların ve ülkenin genel bütçesinin onaylanması görevi bu merkezi parlamentonun yani Bundestag’ın (Almanya Federal Meclisi) sorumluluğundadır ve Almanya'nın Başbakanı da Federal Meclis'in oyuyla seçilir.

B. Federal Meclis aynı zamanda hükümetin çalışmalarını denetlemek ve hükümetin politikasını ve performansını belirlemekle de sorumludur.

C. Almanya'nın ekonomik arterleri, büyük ve kârlı şirket ve fabrikaları da Yahudilerin elindedir.

D. Bu ülkenin parlamentosunda toplam 150 bin Yahudi nüfusu içinde Alman olmayan Yahudilerden 100 temsilcisinin bulunduğu ve ülkede neredeyse her şeyden sorumlu olan parlamentonun görevlerinin tanımlanması dikkate alındığında, Alman hükümetinin Siyonist rejimin kirası altında olduğunu kolaylıkla tahmin edilebilir.

6. Uzun süredir Alman halkında, ülkelerinin kaderinin çocuk katili terörist İsrail'in elinde olduğuna dair bir memnuniyetsizlik dalgası var ve bu durum bugünlerde daha da yoğunlaşıyor. Öyle ki, yakın zamana kadar Alman Yahudilerinin liderlerinden biri, bu ülkede yaşayan Yahudilerin halka açık toplantılarda ve halkın önünde Yahudi dini şapkasını takmamalarını ve birbirleriyle selamlaşırken “Şalom” kelimesini kullanmamalarını tavsiye etti!

Siyonist rejimin Gazze ve Lübnan'da işlediği barbarca suçlar ve bu bölgenin savunmasız halklarına yönelik soykırım ve katliamlar, diğer Batılı ülkeler gibi Almanya halkı tarafından da güçlü protestolarla karşı karşıya kaldı. Öyle ki, protestocu kitlelerin bastırılması ve ağır para cezaları bile bu büyük anti-Siyonist dalganın önüne geçemedi. Halkın en büyük protestosu bu ülkenin yönetimi ve İsrail'e bağımlılığıdır.

“Holokost” efsanesinin sahteliği de bugün pek çok Alman'ın farkına vardığı büyük yalanlardan biridir ve Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin önde gelen bir üyesi olan Bjorn Hocke, Berlin'deki Yahudilerin öldürülmesi anıtını açıkça “utanç anıtı” olarak nitelendirmiş ve Münih'te krematoryum (Dachau) olarak kurulan tesisi tarihin büyük yalanı olarak adlandırmıştır.

7- Almanya hükümeti, Buşehr nükleer santralinin inşasına ilişkin söz ve taahhüdünü ihlal etmesi nedeniyle 18 milyar marklık (yeni adıyla Avro) borcu ve denizaltı sözleşmeleriyle ilgili 300 milyon marklık hasardan dolayı ve İran şehirlerini ve yerleşim yerlerini bombalamak için füzelerin menzilini artırma teknolojisinin Saddam'a aktarılması, kimyasal bomba üretmek için Saddam'a kimyasal madde satmak gibi örneklerde olduğu gibi İran halkına karşı zaten büyük bir kin besliyor.

8. Yukarıdaki açıklamalar ve Alman hükümetinin Siyonist kimliğine ilişkin sunulan inkâr edilemez belge ve deliller karşısında, İran'daki Alman büyükelçiliğinin İsrail konsolosluğu olduğuna ve kapatılması gerektiğine dair herhangi bir şüphe var mı?! Peki Alman büyükelçiliğinin ve büyükelçisinin İran’da varlığını sürdürmesine izin verilmesi, Siyonist rejimin konsolosluk açmasına izin vermek anlamına gelmiyor mu?! Bu günlerde, Siyonist rejimin barbarca suçları ve dünya halklarında anti-Siyonist duyguların uyanması göz önüne alındığında, İran'daki Almanya büyükelçiliğinin (siz ona İsrail konsolosluğunu deyin) kapatılması için en iyi ve en uygun fırsat sağlanmıştır. İran’ın saygın yetkililerinin bu altın fırsatı kaçırmayacağını ümit ediyoruz.

Hüseyin Şeriatmedari

YORUMLAR

nedim şen 14 gün önce
1ve 2 dünya savaş kararlarını veren üç ülke kralları kuzendir almanlar aptal değil fakat baskı var üslerinde bugün ble heryerde kriz çıkaranlar bu kuzen yahudilerin uzantısıdır alman ırkını nasıl yok ettilerosmanlıyı aynı sını yaptılar savaş dayattılar şimdide irana dayatmak istiyorlar

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM