Öyle ki, bu ülkeler aralarında oluşturulacak konsorsiyum ile
sadece güvenlik alanında işbirliği değil, ticarî, kültürel ve ekonomik alanda
da çok yönlü ilişkileri beraberinde gelecektir. Bölgemiz açısından bu gelişim
bir kalkınma hamlesi olacaktır. Kısacası böylesi bir dayanışma bölge
halklarının refah ve istikrarı için müspet gelişmişlik sağlayacağı muhakkaktır.
Bu konsensüs/bu uzlaşı aynı zamanda bölge barışının da teminatı olacaktır.
Özellikle burada Ermenistan'a uzatılan barış eli ve mütekabiliyet esasına göre
geliştirilmek istenen ikili ilişkilerin haricinde diğer söz konusu ülkelerle de
dayanışma içerisinde olma talebi Erdoğan'ın bu kulvarda "iyi dilek
elçisi" olduğunu ortaya koymaktadır. Sayın Erdoğan'ın bu talebi mutlaka
dikkate alınmalıdır. Bölgenin huzur, istikrar ve kalkınmasına en büyük pay
sahibi olacak böylesi bir konsorsiyumdur. Bu yapı aynı zamanda Soçi ve
Astana'nın (Nursultan'ın) devamı niteliğinde olacaktır. Bu girişim D-8 ve
D-60'a alternatif değil D-160'ın küçük bir nüvesini yansıtacaktır. Bu yapı
oluşturulur ve istikrarlı bir şekilde yoluna devam ederse hiç kuşkusuz diğer
komşu ülkelere de "rol-model" olacaktır. İyi komşuluk ilişkileri
diğer ülkelerle de müspet münasebetleri beraberinde getirecektir...
Evet Karabağ işgalden kurtarılmış ve mütecavize haddi
bildirilmiştir. Bundan sonrasında ise düşmanlık ve husumete son verip barış ve
güvenlik ortamı içerisinde yaşamanın ve dayanışma içerisinde komşuluk
ilişkilerini sürdürmenin yolları aranmalıdır. Bu her ülkenin menfaatine olan
bir durumdur. Savaşlar arızîdir. Asıl olan barışın sürdürülmesidir. İslâm barış
dinidir ve bütün insanları barış ve suhulete davet etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
daveti de bu amaca mebnidir. Bu davet sözde kalmamalıdır. Erdoğan bu sözleri
laf olsun diye dile getirmedi. Onun bu çağrısı şu iki ayet muvacehesindedir:
"...Mütecavizlere karşı savaşın; fakat vazgeçerlerse, artık zalimlerden
başkasına husumet yoktur." (Bakara:193)
"Eğer barışa yanaşırlarsa siz de yanaşın ve Allah’a
güvenin; O her şeyi işitendir ve bilendir." (Enfâl:61)
Asıl olarak devletler arası ilişkiler mütekabiliyet esasına
göre belirlenir, yani karşılıklı egemenlik haklarına riayetle eşit koşullarda
ikili ilişkiler geliştirilir. Yukarıda vermiş olduğumuz ayet örneklerinden
maada Yüce Rabbimizin bize öğütlediği ve bizim için kırmızı çizgi olan şu
ayet-i kerimedir.
"Dininiz hususunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan
çıkarmaya teşebbüs etmeyen gayrimüslimlerle iyi ilişkiler geliştirmenizi
Rabbiniz men etmemektedir." (Mümtehine: 8)
Bu ayet bizim için bir manifesto ilkesidir aynı zamanda. Biz
savaşa teşne bir millet değiliz. Biz, Yüce Rabbimiz tarafından yaşanır kılınmış
olan tüm yeryüzü coğrafyasında insanların barış, huzur ve güvenlik içerisinde
hayat sürmelerini istiyoruz. Bunun teminatı da Müslümanlardır. Bir başka
deyişle bunun garantörü İslâm ümmeti olmak zorundadır. Bu bir ilâhî vecibedir,
ilâhî misyondur. Bakınız, biz Müslümanlar için Yüce Rabbimiz ne buyuruyor?
"Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz iyi olanı tesis eder
olumsuz olanı bertaraf edersiniz. Kurtuluşa erecek olanlar da işte
bunlardır." (Al-i İmrân: 110)