Bayram Gününün İlanı Bir İmtihan Vesilesidir

GİRİŞ: 20.04.2023 15:20      GÜNCELLEME: 20.04.2023 15:20
Rasthaber - Bismillahirrahmanirrahim
Müslümanların birlikte bayram yapamamaları asırlardır çözülemeyen toplumsal meselelerden biridir. Masum önderin olduğu bir dönemde bayram konusunda her hangi bir ihtilaf söz konusu olmaz. Çünkü masum önderin sözü ilahi hükmü beyan ettiği için yanlışlık/hata söz konusu değildir. Peygamber ve onun vasisi olan masum imamlar bunu kendi zamanlarında uygulayarak Müslümanları ikilemden ve ihtilaftan kurtarmıştır. Gerçi masumu dinlemeyip tağuti saltanatların fetvasına itaat edenler de hep olmuştur.
Gaybet dönemini yaşadığımız bir kaç asırdan beri masum öndere ulaşılamadığından dolayı müminler arasında ihtilafın olması ve farklı günlerde bayram yapılması kaçınılmazdır.
Bayram konusunda Müslümanların bilinçlenmesi gerekmektedir. Bu bilinçlendirme görevi de dini ilimlerde uzman olan alimlerin üzerine vazifedir. Bayramın farklı günlerde yapılmasının anlaşılması için bir kaç noktanın açıklanması gerekmektedir; 
1-Bayramın Tespiti Masum Önderin Görevlerindendir
Masum imamın varlığının gerekliliğini ispat eden delillerden biri de bayramların tespiti konusudur. İslam’da iki önemli bayramda farz amellerin yapılması ve harama mürtekip olunmaması için bayramın tespiti gerekmektedir. Birincisi Mübarek Ramazan ayında orucun başlangıcı ve fıtır bayramının belirlenmesi, ikincisi Zilhicce ayında Hacc amelleri ve Kurban bayramı için ayın birinci gününün ilan edilmesi masum imamın görevlerindedir. 
2- Gaybet Döneminde Bayram ve İçtihat
Gaybet döneminde bütün fıkhî konularda olduğu gibi bayramın tespiti konusunda da bu görev müçtehitlerin içtihatlarına bırakılmıştır. 
Hakikati sadece masum önder beyan edebileceğinden müçtehitlerin fetvaları vazifeyi yerine getirmede sadece hüccettir, çünkü müçtehitler masum olmadıklarından fetvaları içtihat gereği farklılık gösterebilir. Mukallitlerden de istenen kendisi için hüccet olana itaat etmektir, hakikati bulmak değildir. 
Masum önderler, müçtehitlerin fıkhı hükümlerin içtihat yolu ile beyan edilmesi için gerekli kaynakları, esasları, ilkeleri, kriterleri ve malzemeleri sunmuşlardır. Müçtehitler de içtihat yoluyla Müslümanların vazifesini beyan etmek için vardır.
3-Bayram İçin Dini Ölçü ve İçtihat nedir? 
Bayramlar konusunda Masum önder Resulullah (saa) “Ru’yet-i Hilalin/ Hilalin görülmesinin“ şart olduğunu buyurmuşlardır. Nasıl görülmesi gerektiği içtihadi bir konudur; müçtehitlerin fetvaları bu konuda farklı olabilir. 
Şöyle ki;
Ufuk birliğini kabul eden, 
ufuk ayrılığını kabul eden, 
araçsız çıplak gözle görmeyi şart koşan, 
teleskop gibi araçla da görmeyi yeterli sayan, 
dünyanın bir yerinde görülse diğer yerler için geçerlidir diyen, 
doğuda görülse batıda da geçerlidir diyen… 
Dikkat edilirse Merce-i taklitlerin hepsinin fetvasına göre bayram ancak “Ay’ın görülmesi“ ile yapılabilir.
4- Bilimsel veriler ve matematiksel hesaplamalar Ay’ın başlangıcını ispat eder mi?
Bilimsel veriler, matematiksel hesaplamalar “Tevellüd-ul Hilalı/Ay’ın doğduğunu“ ispat eder, görülmesini değil. Dolayısıyla matematiksel hesaplamaların bayramın tespiti için hiçbir hücciyeti yoktur. Fıkhi ilkelerde Ay’ın birinci gününün tesbiti için “Ay’ın doğması“ yeterli değildir “Ru’yet-i hilal“in gerçekleşmesi gerekir.
Müçtehitlerin, “bilimsel hesaplamalarla bir insana yakiin/kesin bilgi gelirse bayram yapabilir“ fetvası maalesef bazı  alimler tarafından doğru idrak edilememiştir. Müctehidlerin fetvası “bilimsel hesaplama ile “Ay’ın görüldüğü“ doğrultusunda yakiin gelirse bayram yapılabilir“ manasındadır, “Ay’ın doğduğu konusunda yakin gelirse bayram yapabilir,“ değildir. Dolayısıyla bilimsel veriler Ay’ın görüldüğünü ispat ederse hüccet olabilir ancak. Hiçbir bilim merkezi ve gökbilimciler “Tevellüd-ul Hilali“ Ru’yet/ görmek olarak kabul etmezler.
5-Gaybet döneminde bayram konusu da Gaybet‘in kendisi gibi bir imtihan vesilesidir. 
Müslümanların birlikte bayram yapması için plan yapanlar, bu konuda diretenler yanlış plan yapmaktadırlar; “Bayram birliği“, “Müslümanların vahdeti“, “Milletin birliği“ gibi tabirler avam halkı dinden soğutur ve müçtehitlerin fetvalarının Müslümanlar arasına tefrika soktuğu düşüncesini doğurur.
Bayram konusu bir imtihan vesilesidir. Müçtehidinin fetvasına amel eden imtihanı kazanmış olacaktır. Kendi menfaatini mektebin menfaatine tercih eden kimseler ise imtihanı kaybedecektir.
Günümüzde Masum İmama ihtiyaçlardan biri işte bu bayram konusudur. Bu konu Hz. Mehdi’nin (af) zuhuru gerçekleşene kadar hep ihtilaflı bir konu olarak devam edecektir. Çünkü müçtehitlerin fetvaları sadece hüccettir ve her mukallit kendi müçtehidine uyması gerektiği için hakikat ortaya çıkmaz.
Hz. Mehdi’nin (af) zuhuru için çaba gösterilmesini gerektiren sebeplerinden biri de bayramların teşbihti ve ihtilafların yok edilmesidir.
Halkın bilinçlendirilmesi ve Şeriat ilkelerine, müçtehidinin fetvasına teslim olması gerektiği öğretilmelidir.
Allah Masum önder Hz. Mehdi’nin (af) zuhurunu tez eylesin, bizi de imtihandan yüz akı ile çıkanlardan karar versin.
Sabahattin Türkyılmaz

YORUMLAR

yasin demir 2 yıl önce
selattın asrı sadete teknolucı yoktu kuranda ve resullah hılala göre haret edılmesın söylüyor ama şimdi güneşin ve ayin ne zaman saate kadar bilinen bu cağda hala bu konuları muşteyıtlere birakilıyor kuranı kerim zorlaştirmayin kolaştirin diyor müslümanlar bu gibi konularda tartişılıyor rehberin buna bir çözüm bulması lazım
S.T.Yılmaz 2 yıl önce
Sorularınızın cevabına geçmeden bazı noktaları arz edeyim Namaz, Oruç, Bayram …vs. Gibi ibadetlerin hükümleri Fıkhi konular olduğu için bunlar hakkında din karar verir. Şeri hükümler de fetva ehli tarafından insanlara ulaştırılır. Bu hükümler taabudidir, nasıllığı, farz veya haramlığı akil ile ölçülmez. Felsefe ve hikmeti sorulabilir ama hükmün kendisi akıl ile sorgulanamaz. 1- “Dünyanın bir yerinde görülmesi yeterli sayılır“ diye bir fetva var ise o zaman görüldüğüne dair iki adil şahit olduğu takdirde tek tek araştırmanıza gerek yoktur. Şii müçtehidlerinin böyle genel bir fetvası yoktur. Sadece şöyle bir fetva vardır “ Gecesi ortak olan ülkelerin birinde görülürse değerleri için de geçerlidir“. Bu da bu sene gerçekleşmemiştir. 2- İster sünni ülkede yaşayın ister hırsitiyan ülkede bireysel ibadetler toplumun inancına bağlı değildir. Toplumun fıkhi hükmüne göre bayram yapması ve sizin inancınızın fıkhı hükmü oruç tutmanız yönünde ise oruç tutmanız haram değil tam aksine oruç tutmanız farzdır. 3- Aileniz sünni, siz şii iseniz ailenize söz geçirmenize gerek yok herkes kendi fıkhına göre amel etsin. Hergün ailenizle beraber kahvaltı yapıyorsanız onlara anlatın ki “bugün ben yapamıyacağım benim inancımın fıkhi hükmüne göre ben oruçluyum,“ anlayışla karşılacaklardır. 4- Bu günü maslahat icabı oruçlu geçirmemek istiyorsanız, bir gün önceden niyyet eder yolsuluğa çıkarsınız, yolculukta orucunuzu yer, tekrar eve dönersiniz beraber kahvaltı yaparsınız. Daha sonra kazasını yapmanız hiç bir sorun çıkarmaz. Ailenizle muhabbet içinde olmak istediğinizden dolayı Allah da razı olacaktır. Aksi takdirde fıkhı hükmü gözönünde bulundurmaz iseniz, hem Allah’ın emrini çiğnemiş olursunuz, hem de aileniz tarafında kendi inancı ile alay ediyor, yargısına sebep olursunuz. Değerli kardeşim bu dünya imtihan dünyasıdır; dini hayat sürmek her zaman zor olmuştur. Dinine bağlı kalan ve inancına göre yaşayanlar kurtuluşa erer. İmam Sadık (as) buyuruyor: “Ahir-zu zamanda imanı kalpde korumak (dini yaşamak) elde ateş tutmaktan daha zor olacaktır“. Vesselam
Ali Bayram 2 yıl önce
Sabahattin beye lütfen sorunuz!!! Dünyanın bir yerinde görülmesi yeterli sayılıyor diyelim tek tek araştırmalı mıyız. Yada soruyu daha geniş sorayım. Tamamen Sünni bir ülkede yaşıyorum ve bayram günü oruç tutmak haramdır deniliyor. Tüm topluma bayram iken benim oruçlu olmam topluma göre harama düşmemdir. İkincisi ailem sünnidir ve benim aileme söz geçirme imkanım yok. Tüm aile bayramda beraber kahvaltı yapar ve buluşur burada benim aile değerlerine ters düşmem sorundur. Bunun yanı sıra bu günü maslahat gereği oruçlu geçirmemek ve sonrasında kaza yapmak ne gibi sonuçlar doğurur. Bunların her biri aynı şahıs üzerinde oluşuyor ise neler yapabilir?
S.T.Yılmaz 2 yıl önce
Velayet-i Fakih, Hakim-i Şer olarak bulunduğu ülke için hüküm verirse o ülkedeki bütün müslümanlar için geçerlidir. Eğer Merce-i Taklid olarak fetva verirse sadece mukallidleri için geçerlidir.
Abdullah 2 yıl önce
Velayeti fatih burda ne konumda?

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM