Bismillahirahmanirahim.
Ülkemiz eski günlerini artamayacak haline dönüyor, her gün fiyatlar artmakta sebebi enflasyon, petrol, döviz.. vs. demekteyiz. Acaba gerçekten de öylemi?
Kurulmuş sömürü sistemi içinde oluşan enflasyon çerçevesinde fiyatlar beli oranda artmakta ve her ülke kendine göre bir orantıyla yaşamakta. Fakat ülkemizde orantı farklı olmamakta. Neden Acaba?
Siyonist Jacques Attali, (1981 et 1991,Fransa eski başkanı François Mitterand özel danışmanı) sunduğu bir proje paketinde şunu vurgulamış “ İnsanları savaşlarla değil medyalarıyla yıkacağız, onlara (yalanlarla) suçlu olduklarına inandıracağız geri kalanı ise kendileri yapacak” işte ülkemizde ve dünya genelinde olup bitenlerin özeti.
Açıklarsak; sosyal ve görsel Medya kölesi olmuş insanlar önlerine sunulan her şeye inanmaktalar, inanmazlarsa da belki diyerek söylene yalan inanıp yaşantıları yönlendirilmektedir. Eğer insanlar, TV’deki yalan haberlerden ellerindeki Akılı telefonlarındaki kirli haberlerden kurtulursa inanın birçok ekonomik ve sosyal sorunlarından anında kurtulacak. Nasıl mı? Hani bizde bir atasözü var “ bir kişiye 40 gün deli derseniz, o kişi 41 gün deli olduğuna inanır”
Bir domino sıralaması düşünün, bir güç, baştaki taşa dokunmasıyla başlayan ve o taşın devrilmesiyle etki tepki kuralıyla taşların sırasıyla devrilmesi. Bizler zinciri en altındaki taşlar olduğumuzdan üzerimize düşen taşa, “sen neden devrildin” dediğimizde, onun cevabı; çünkü önümdeki benim üzerime düştü, onun önündekine aynı soruyu sorduğumuzda o da aynı cevabı verecek, yani herkes suçlu ta ki ilk taşa darbeyi vuran güce kadar. ilk taşa darbeyi vuran sistemi kurduğu için oyun içinde gözükmediğinden sadece onun figüranları gözükmekte ki o figüranlara sistem içindeki insanlar, Yani suçlu sistem içindeki biz insanlarız.
İnsanlarımızı Ahlaki olarak çökerttiler, insanlık referansının yok ettiler, insanları hayvandan da aşağı kıldılar, Bizim ülkemiz devlet geleneğine sahip olan bir ülke fakat milletiz (bizleri) formatlayıp öyle yaptılar ki tüm anane ve geleneklerimizi sildiler, bizleri yobazlaştırdılar, içimizdeki haset, bencilik, hırs damarlarımıza verdikleri zehirlerle bizlerdeki mütevaziliği aptallık, ahlaki olmayı yobazlık, fahişleliği modernlik çağdaşlık, kanaati melankolik, aç gözlülüğü ileri görüşlülük yaptılar. Allah inancını yok saydılar fakat şeytana tapmayı ise inanç yaptılar. Kelime oyunlarıyla bizleri kandırdılar bizde inandık ve kandık tama anlamı ile sağılan bir yağlı süt veren… tam anlamıyla israf ve tüketim toplumu yaptılar.
Nasıl oldu da insanlarımız bunları kabullendi bu hale geldi?
Yazımın başında da belirtiğim gibi insanlık referanslarımız (inanç, kültür, merhamet ) salgınlarla, savaşlarla, açlık korkusuyla, cinsel arzularla, dünya malına kölelikle, insani yaşam konforumuzu her türlü olabilecek kaoslarla sildiler. insanları renk, din, ırk demeden prototip yapıp paraya taptırtırlar ve kendi yalanlarına (çağdaşlık, hürriyet, eşitlik, insan hakları…) inandırdılar geri kalanında bizler severek isteyerek kendimiz yaptık ve ne yazık ki yapmaya da devam ediyoruz.
Ülkemizin (dünyanın) en büyük tehlikesi ekonomik kriz değil, açlık değil, yoksulluk değil tehlikeyi yaratan bizim açgözlülüğümüz, onların yalanlarına inanmamızdan oluşan bencilliğimiz ve israflarımızdır.
Yönetimi,
hükümetler bizlerin üzerinden oluşmakta, içimizden şöyle veya böyle çıkartmaktayız,
deriz ya “başa göre traş” yada
“nasılsanız öyle yönetilirsiniz” Fakat “onların” (sistem kuranların)
istedikleri bir birimizi suçlamamız “suçlu
sensin! yok ben değilim sen suçlusun”, “senin
liderin bizi bu hale soktu! yok benim liderim iyi, senin liderin kötü” Bu
tartışmadan kazançlı çıkan kim?
Bizim bu çekişmelerimizden güçlene, bizleri sömüren güçler oluşturdukları oyuncaklarla kurdukları oyunlarla bizleri meşgul ederken bizlerin çekişmelerden oluşan negatif enerjiyle güçlene ve tüm zenginliklerimiz talan eden seyircilerdir. Eğer birbirimizi suçlamayı bırakıp ta birazcık düşünürsek, dünyanın tüm zenginlikleri onların ellinde olduğunu onların ne rengi ne ırkı nede dinin olduğunu görürüz.
Ne yazık ki bizdeki açgözlülük ve dünya malına sahip olma hırsıdan dolayı bu oyunu oynamaya bizler devam edeceğiz tak ki onların istedikleri asıl formata giren kadar. Zaten ufak tefek rötuşlarla yeni kurdukları sistemin alt yapısını teorik olarak oluştururdular ve yakında dünya genelinde resmiyet kazandıracaklar. Şu an dünya genelinde uygulamak için onlara engel olan güçleri de yok etmek peşindeler.
Buradaki kontrast ise çok ilginçtir, neden böyle bir yapılanma oluşmuştur? her şey iyi olabilirdi! Allah neden böyle bir gelişmeye müsaade etmektedir?
Allah bir ayetinde meleklere “ Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamt ederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler,” Yani Allah kendine isyan edecek birini neden yaratsın ki? Melekler Allah’a hamt ederken yada insanı da melek benzer şekille de yaratabilirdi? şu an bizde; neden insan bu kadar cahil, açgözlü ve zalim diyoruz, yaşayarak görüyoruz. Fakat Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti. Allah Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin" dedi. Burada Allah’ın bir arzusu var ki melekler bilmiyordu şu an bizde bu kadar olup bitenler (dünya süsü-telaşı-oyunu) içinde ne yazık ki göremiyoruz. Meleklerin aksine onlar şükür & hamt ederek insanın negatif yönünü görürken, bizler ise kendi hırsımız, bencilliğimiz, açgözlülüğümüzle kendimizin pozitif & ilahi yönünü görmüyoruz. “Allah şöyle dedi: "Ey Adem! Onlara bunların isimlerini söyle." Adem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, "Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?" dedi.” (Bakara, 31-32-33)
Neden insan kendi ilahi yönünü göremiyor? Kan döken, bozgunculuk yapan yönünü ön planada tutuyor?
Çünkü Allah “ Dedik ki: "Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." ve beşer olma özeliğimizin tanımlaması için “derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, "Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır" dedik.” ve yeryüzün kendimize geçici bir mekan edindik bunun için “Derken, Adem, Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabbine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz o, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır.” İnsan, hata yapabildiği gibi hatasından da geri dönebilme af dilem (özür dilem) özeliğine sahip. İnsanın özeliği, Allah'ın insana üflediği ruhunda gizli. “Onun yaratılışını tamamlayıp kemale getirerek ruhumdan ruh üfürünce derhal ona karşı secdeye kapanın.” (Hicir -29)
İnsan, kendinde barındırdığı özelliklerden dolayı meleklerin sahip olamadığı üstünlüğü sahip olmuş fakat aynı özelliklerden ötürü hayvandan da aşağı olacak özeliğe sahip olmuştur. Bu fark insanın “öğrenme”, “seçme”, “inanma”, “uygulama” özeliğine sahip olmasındandır.
Bir bıçak düşünün, bu bıçak doktor elinde bir hastayı iyileştirmek için hayta kurtarırken bir haydut elinde sağlıklı bir kişiyi öldürebiliyor. insan, sırat el müstakim (hakikat) üzeri yaratılmış olmasına rağmen dalalet (yalan) üzerinde olabiliyor. Bu fark, dünyaya gelişimizle “öğrendiğimiz, seçtiğimiz, inandığımız ve uyguladıklarımızın” neticeleridir.
Hakikati tanımamıza ve de bilmemize rağmen yalanı seçmemiz, hakikate inanmamıza rağmen yalanı yaşamamız bizim elimizle önümüze koyduklarımız; şu an yaşadıklarımıza sahip olmamızı, zulmü görerek sesiz kalmamızı, zulmü & soygunu & hırsızlığı göz görerek kabullenmemizi sağlamaktadır. “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın”, “o, ölsün bana kalsın” zihniyetiyle insanlığımızdan çıkmaktayız.
Allah (cc), samimi olarak teslim olanların bu ortamda gördükleri nefes almalarını zorlaştırmış ama ” Sabrederek ve namaz kılarak (Allah'tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.”
Netice olarak bizlerin sıkıntılı yaşantısı, bizlerin kendi ellerimizle önümüz sunduklarımızdır, hakikatten uzaklaştıkça, adaletten, rahmetten ve bize cömertçe sunulan dünyanın güzelliklerinde ve hayırdan uzaklaşmaktayız. Halife insandan köle insan dönüşmekteyiz.
“Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir” (Mücadele- 22)
Ek : Filistin'deki gelişen güç dengesi gerçeklerin tekrardan hatırlatmasıdır. Siyonist devletin ordusu Siyonist yapıyı korumak için değil Filistinli kardeşlerimize ve dünyayı terör estirmek için vardır. Siyonist yapıyı koruyan ne yazık ki kendine Müslümanım diyen devletler ve Siyonist uluslararası güçlerdir.