Erbain yürüyüşünün daha şimdiden, başlangıç aşamasında
müstekbirleri dehşete düşürmesi içinde barındırdığı yetenek ve kapasiteden
kaynaklanmaktadır.
Erbain yürüyüşünün asırlar sonra yeniden ihya edilmesi, son
elli yıl içerisinde İslam dünyasında, özellikle de Şiilerin yaşadığı coğrafyada
meydana gelen kıyam ve inkılaplardan bağımsız düşünülemez. Erbain yürüyüşü
gerçekte bu yeni uyanış ve diriliş hareketinin tezahürlerinden bir tezahür ve
belki en güçlülerinden biridir. Hidayet önderlerinin oraya koyduğu çizgiye bir
tür yöneliştir. Çünkü;
Hidayet önderlerinin varlığı her daim şeytani güçleri korku
ve dehşete düşürmüştür.
Hidayet önderlerinin varlığı istikbar güçlerinin varlığını
tehdit etmiştir.
Resulullah’tan (saa) sonra Masum İmamların varlığı tağuti
saltanatların korkulu rüyası olmuş ve tağutlar imamların varlığına tahammül
edememişlerdir.
Velayetin ağırlığı ve azameti tağutları tedirgin etmekteydi.
Dolayısıyla velayet elbisesi giyecek şahısların yok olması gerekiyordu.
Emevi saltanatı imamların varlığına tahammül edememiş, varlıklarının
toplumdan ve dünyadan yok olması gerektiğini düşünerek onları şehit
etmişlerdir.
Abbasi saltanatı ise iktidarlarının ilk aşamasında imamları
kendi yanlarında bulundurup Onların arkasına saklanarak saltanatlarını yok olma
tehlikesinden korumak istiyorlardı. Bundan dolayı hem imamların kendilerini hem
de mezarlarını koruyormuş gibi görünüyorlardı.
Çok geçmeden bu siyasetlerinin
işe yaramadığını görünce yani masum imamın arkasına saklanıp siyaset
yapamayacaklarını anlayınca imamları şehid etmekle kalmamış, mezarlarına bile
tahammül edemeyerek tahrip etmişlerdir.
Abbasi saltanatının son dönemlerine kadar 11 imam şehit edilmişti,
12. İmam Hz. Mehdi‘nin (af) gaybet dönemi başlamıştı. Geçen bu süre boyunca Hz.
Mehdi’nin (af) varlığı tağutları korkutmayacak kadar az tanınmıştır. Bu dönem
sessizlik dönemidir.
Gaybet döneminde Hz. Mehdi’nin (af) varlığı hissedilmediği
için ağırlığı ve düşmanları korkutacak boyutu da hissedilmemektedir.
Ancak bu dönemde İmam Hüseyin’in (as) kıyamı Muharrem-Sefer
aylarında Kerbela‘daki mazlumiyet, Aşura’daki beyaz ve parlak sayfa dilden
dile, sineden sineye aktarılarak günümüze kadar canlı kalması sağlanmıştır.
İslam ümmetine hakim Emevi ve Abbasi saltanatlarının
devamındaki öteki tağuuti hükümetler ve nihayet Osmanlı saltanatının yıkılıp
yok olmasıyla son 200 yılda İslam ümmeti Batı uygarlığının doğrudan ve dolaylı
güdümündeki tağuti sistemlerin tahakkümü altında seküler sistemlere mahkum
olarak onların emrinde yaşamak zorunda kalmıştır ve bu durum hala da devam
etmektedir.
Bu yeni dönemde beşeri sistemler ve tağuti iktidarlar
varlıklarını tehdit eden velayet çizgisini asil çizgisinden saptırma yöntemine
başvurmayı tercih etmektedirler. Bunlardan bazılarını şöylece sıralayabiliriz:
Hüseyni kıyamı tahrif edip içini boşaltmak, İmam Hüseyin’in
(as)sadece mazlumiyetini gündemde tutarak hakikatinin ve hedeflerinin ortaya
çıkmasını engellemek.
Halkı velayetin
devamı ve kurtuluş reçetesi Mehdilik inancından uzak tutmak.
İmamlar için görkemli türbeler yapmak, altınlarla süslemek,
türbe ziyaretleri ve matem merasimlerinin görkemli bir şekilde yapılmasını
sağlamak için her türlü kolaylık ve imkanı sağlamak.
Daha tehlikeli olan ise iktidarların matem merasimlerini
festival düzenleniyormuş gibi destekleyip teşvik etmeleri.
Gaybet zamanında alimlerin, mütefekkirlerin, müminlerin
vazifesi Muharrem, Kerbela, Aşura ve Erbaini müstekbir güçleri, tağuti sistemleri
korkutacak, endişelendirecek bir şekilde beyan etmek olmalıdır. Yani Hüseyni
kıyamda “Tebyin Cihadı”, halkı aydınlatma cihadı gerçekleştirmek gerekir.
Aşura merasimleri tağuti rejimleri korkutmuyorsa,
Alimlerin Muharrem-Safer sohbet ve hutbeleri toplumu Hüseyni
olarak şuurlandırmıyorsa,
Muharrem ve Kerbela’nın mesajı beşeri sitemleri tedirgin
etmiyorsa,
Erbain yürüyüşü ve ziyareti küresel istikbarı dehşete
düşürmüyorsa,
Ve
Bütün bunlar Hüseyni kıyama hizmet değil, Hüseyni
mazlumiyeti anmadır sadece.
Selam olsun Hüseyni kıyamı, Hüseyni dille beyan edenlere!
Selam olsun Tebyin Cihadı gerçekleştirip Velayet sahibi Hz.
Mehdi’nin (af) zuhuruna ortam hazırlayanlara!
Sabahattin Türkyılmaz