Çünkü İsrail 9 gün boyunca hedefine ulaşamamış, tersine İran
füzeleri İsrail kentlerinde büyük yıkım yaratmıştı. Sonucu olarak Trump bir
ABD saldırısıyla İsrail’e çıkış kapısı açmak istemişti.
Kuşkusuz aslında Trump kendisine de çıkış
kapısı açmak istiyordu; zira Trump yönetimi ile kurulu düzen arasındaki
çatışma derinleşirken Trump ile Trump yönetimi arasındaki
çelişkiler de belirmeye başlamıştı. (Bu ve başka etkenler nedeniyle
mevcut ateşkes hem kırılgandır hem de barışın garantisi değildir.)
SONUCU İRAN FÜZELERİ BELİRLEDİ
1) 12 günün sonunda ABD’nin ateşkes çağrısı yapmasına neden
olan en belirleyici etken, İran’ın füzeleriydi. Atlantik propaganda aygıtları
günlerdir “havai fişek” muamelesi yapsa da İran
füzeleri İsrail kentlerinde büyük yıkım yarattı. Üstelik bu köşede 16
Haziran’da “İsrail’in doğrudan ve dolaylı müttefikleri” başlığı
altında incelediğim gibi İran füzeleri, Atlantik’in üç hat üzerinde
kurduğu ABD, İngiltere ve Fransa savunmalarını geçerek her gece
İsrail’i vuruyordu.
2) İran füzeleri, Atlantik’in propaganda aygıtlarını da
vurdu: İsrail nokta atışla İranlı generalleri vurabilirken, “İran’ın
soba borusundan attığı havai fişeklerin yere bile düşmediği” propagandası
Türkiye’de de, Ortadoğu’da da ne yazık ki etkili oldu. Ama propagandayla
gerçekleri tamamen gizleyebilmek elbette mümkün değildi. Türkiye’de pek çok
yorumcu gazete ve televizyonlarda İran’ın nasıl mahvolduğunu anlatırken
İsrail’in en büyük ticaret kentinin belediye başkanı İran füzelerinin getirdiği
yıkım karşısında ateşkes istemek zorunda kalıyordu.
REJİM VE İÇ CEPHE MESELESİ
3) İsrail’in ve bazı ABD’li yetkililerin ilk günlerde dile
getirdiği “İran’da rejim değişikliği” hedefi elbette gerçekçi
değildi. Ne yazık ki bu propagandanın en iyi müşterileri “Sünni
mezhepçiler” oldu. Oysa İran’ı, İran halkının dayanıklılığını ve en
önemlisi İran toplumunun bir savaş karşısındaki “iç cephe
bütünlüğü” oluşturma dayanışmacılığını tanımıyorlardı. Önemle altını
çizdim defalarca: Hamaney’in değil, tersine Netanyahu ile Trump’ın
siyasi kırılganlıkları vardı; zira ülkelerinin yarısıyla kavgalılar.
4) Bölgemizin en önemli sorunu İsrail siyonizmi değil, ABD
emperyalizmidir. Zira ABD emperyalizmi olmasa, eski ABD Başkanı Biden’ın “ileri
karakol” dediği, Almanya Başbakanı Merz’in “Pis
işlerimizi yapıyor” dediği İsrail’in değil İran’a, Gazze’ye bile
saldırması mümkün olmayacak. ABD İsrail’e sadece silah, istihbarat ve para
vermiyor, daha önemlisi onu BM başta pek çok uluslararası platformda koruyor.
AMERİKANCILIK VE MEZHEPÇİLİK SORUNU
5) ABD emperyalizmiyle işbirlikleri nedeniyle, Ortadoğu’daki
pek çok ülke, kendisini dolaylı olarak İsrail cephesinde buldu.
Topraklarındaki ABD üslerinden kalkan füzeler ve uçaklar, İsrail’in
İran’a saldırganlığını kolaylaştırdı, İran’ın İsrail’e yanıtına savunma yaptı.
Kısacası, Amerikancılık yaparak İsrail’e karşı gerçekten konumlanmak
olası değildir.
6) Dincilik ve mezhepçiliğin, bölgemizdeki bu tür
cepheleşmelerde işe yaramadığı da bir kez daha görülmüş oldu. Sünni
mezhepçiliğin Şii alerjisi, Türkiye’den Suudi Arabistan’a pek çok kesimi ne acı
ki İsrail Siyonizminin yanına konumlandırdı; İsrail füzelerine
sevindiler, İran füzelerini küçümsediler. Arap-İslam rejimlerinin ABD’yle
işbirlikleri nedeniyle İsrail’in safına düşmeleri dışında, İhvan gibi Türkiye
de dahil pek çok ülkenin bölge siyasetinin merkezine koyduğu İslamcı örgütlerde
çatlak oluştu. İhvan’ın merkezi İran’ı desteklerken Suriye kolu bu
tutuma karşı çıktı ve “hem İsrail’e hem İran’a karşı çıktıklarını” ilan
etti.
TÜRKİYE'NİN ÇIKARMASI GEREKEN DERS
7) Ve en önemli sonuç: ABD İsrail hegemonyasında yeni bir
Ortadoğu haritası çizmeye çalışıyor. Bu fiilen 1990’da başlamış stratejik bir
hedeftir. ABD ve İsrail bugün İran’a saldırabildi, çünkü öncesinde
Suriye’deki Esad yönetimi engelini aşabildiler. ABD ve İsrail
15 yıl boyunca Suriye’ye saldırabildi, çünkü öncesinde 20 yıl boyunca Irak’ı
vurabildiler.
Türkiye başta tüm bölge ülkeleri bu denklemleri iyi
okumalıdır. Ve Türkiye başta tüm bölge ülkeleri, ABD-İsrail’in adım
adım yürüttüğü bu stratejiyi kısmen Irak’ta ve esas olarak Suriye’de
kolaylaştırma yanlışına bir daha düşmemelidir.
CUMHURİYET