PKK, köhnemiş, tiftiklenmiş, paslı, buruşuk ve birçok devletin, uluslararası kuruluşun kırmızı listesinde, terör listesinde kanun dışı bir örgüt. En önemlisi de Türkü ve Kürdü ile milletin nazarında “bebek katili”, “asker-polis katili”, “öğretmen katili”, “Esad döneminde Suriye muhaberatının kontrolünde”, “MİT’in pençesinde,”, “ABD ve İsrail’in projelerinde görevli”, “çok amaçlı kiralık” bir silahlı örgüt idi. PKK, Fesih kelimesinin cevheri olan “adale ile kemiği ayrıştırmak” gibi gerçekten kendisini feshetti mi? PKK, fesih kararını “tarihi görevini tamamlamasına bağlıyor. O vakit, PKK’nın tarihi görevi ve ödevi neydi kendilerinden okuyalım; 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti’ni düşman olarak görüyor. Cumhuriyetin kurulmasının kapılarını açan Lozan antlaşmasına (24 Temmuz 1923) ateş püskürüyor. Türkiye’yi (Osmanlıyı) işgal etmiş olan yabancı devlet ordularının dayattığı Sevr Antlaşmasının (10 Ağustos 1920) Kürdistan hakkına atıfta bulunuyor. Mustafa Kemal Cumhuriyetinin “Kürt halkına soykırım yaptığını, asimile ettiğini, Kürt halkını inkâr ettiğini” iddia ediyor.
PKK “kurucu lideri” ve örgütün halen “başı” olarak kabul gören Abdullah Öcalan’ın fesih ve silah bırakma ilanı yanlış anlaşılmaya ve muğlak yorumlara ihtiyaç bırakmayacak kadar çok netti: PKK’nın Türkiye, Irak, Suriye ve İran bünyesi tasfiye edilecek (feshedilecek), elindeki silah cephanesi ve envanteri Türkiye tarafıyla anlaşmalı tasfiye edilecek. Silahların nereye, kime, nasıl bırakılacağı Türkiye denetiminde olacak. Kürtlerin federalizm, özerklik, yerinden yönetim gibi ayrılıkçı talepleri olmayacak. Kürt halkı Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milleti ile bütünleşecek.” mesajını Türkiye, Dünya ve PKK Kongresi’ne net bir ilke olarak sundu. Fesih ve silah bırakma ilanı bu temel stratejik amaç uğruna yapılmalıydı.
Ama ve lakin PKK Kongresi’nden böyle bir karar çıkmadı ve Kongre kararları Abdullah Öcalan’ın stratejik hedefinin sadece gerisine düşmedi. Ayrıca Lozan’a saldırarak, Sevr’i arzulayan çığırtkanlıkta bulunarak, silahla alamadığımızı siyasi mücadelede daha örgütlü devam edecek diyerek, Kürt ulusalcılığı ve kendi kaderini tayin hakkı iddiasında bulunarak, PKK “savaşı bu aşamaya kadar getirdi şimdi sıra Irak gibi Suriye’de de bir Kürdistan inşa etmek, ardından İran ve Türkiye’de bunu tahakkuk etmek, bunu yaparken Türk milletini tedirgin etmeden, narkoz müdahalesiyle gürültüsüz, şaşalı barış, kardeşlik, özgürlük, demokrasi (terörsüz Türkiye) sloganıyla başarmak niyeti hâsıl olmuştur.
Peki, bugünkü Türkiye’de, PKK’nın düşman olarak telakki ettiği Cumhuriyet yıkıldı ve onunla savaşmak üzere kurulduğunu iddia ettiği PKK’nın amaçları tahakkuk mu oldu, Lozan rafa kaldırılıp Sevr yürürlüğe mi kondu da kendisini feshetti? Yoksa fesihten fetihe giden bir sürecin kapılarının açılacağını mı düşünüyor? Efendilerinden böyle bir söz mü aldı?
Arzulanan Dem Ağrı vekili Sırrı Sakık’ın ifadelerinde gizli. Sakık, “Silahlı güçler (PKK) üzerlerine düşen bütün sorumlulukları yerine getirdi. Artık iktidar bunun gereğini yapmalıdır… Artık silahlar değil siyaset konuşmalı. Bunun için hem iktidarın hem de muhalefetin ret ve inkâr politikalarını terk etmesi şart. Yeni bir demokratik toplum paradigması başlıyor. Yüzyıllık ret ve inkâr politikalarını bir kenara bırakıp yeni bir anayasa, yeni bir toplumsal sözleşme ile yol almalıyız.” diyor.
“Demokratik toplum paradigması ve Yeni Anayasa” ile Irak feshedilsin, Saddam feshedilsin, yabancı ordular Irak’ı fethetsin, ABD, İsrail, İngiltere ve şürekâsı kontrolünde “Türkiye himayesinde, Türkiye yararına hizmet eden, Türkiye’yi büyüten bir Kürdistan” inşa edilsin ama yeter ki Türkiye terörsüz yaşasın yolunun başına mı döndük? “Demokratik toplum paradigması ve Yeni Anayasa” ile Suriye feshedilsin, Esad feshedilsin, yabancı ordular Suriye’yi fethetsin ABD, İsrail, İngiltere ve şürekâsı kontrolünde “Türkiye himayesinde, Türkiye yararına hizmet eden, Türkiye’yi büyüten bir Kürdistan” inşa edilsin yeter ki Türkiye terörsüz bir sürece girsin, yeter ki Türkiye bölünmesin noktasına mı döndük? Sırrı Sakık ve şürekâsı demokratikleşme ve barışçıl siyaset ancak Lozan’ın kazanımı olan yüzyıllık Cumhuriyet feshedilirse mümkün olur diyor. ABD, İsrail, İngiltere, Fransa, Almanya, DEM, YPG, PJAK, HTŞ ve benzerleri de aynı düşünmektedir. Hepsi Lozan’ı feshetmek ve Sevr ile fethetmek arzusundadır. Zafer sarhoşluğu geçti mi akıl başa geldi mi henüz emin değilim ama Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı fesih mi yoksa fetih mi istiyor? Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz, Roman, Ermeni, Süryani bütünleşecek miyiz yoksa etin kemikten ayrıldığı gibi feshedilecek ve ayrışacak mıyız? Bunun cevabı Suriye’de saklı. Zira komşuda pişen her şey bize de düşer.
aydınlık