Hüseyn'in (as) Varisi Mehdi (af) 2.Bölüm

GİRİŞ: 22.06.2020 13:26      GÜNCELLEME: 22.06.2020 13:26
Rasthaber -  Şimdiye kadar beyan edilen mehdeviyeti bir düşünce, bir ideoloji olarak tanımayıp; onun gerektirdiği siyasetin idrak edilmemesi sonucu mehdevi düşünceye yönelik içsel tehlikelerdi. 
Bir de dışarıdan; yani harici tehlikeler söz konusu. ‚Harici düşmanlar, sınırlar dışından çeşitli silahlarla saldırıp, bir sistemin düşünsel yapısını ve varlığını yok etmeyi hedef alan kimselerdir. Dışardan olmasının anlamı nedir? Harici düşmandan maksat mevcut düzeni kabul etmeyenlerdir; ister ülke dışından olsun ister ülke içinden fark etmez. Maksat; mevcut düzene düşman olup, onunla muhalefet edenlerdir.‘ İki Yüz Elli Yaşında İnsan, 6. Bölüm, s. 151
Mehdeviyet konusunda şeytan ve dostları şimdiye kadar her yolu denedi; Mehdevi ideolojinin düşünceden eyleme dönüşmeye başladığı günden beri; onunla silahlı yolla savaşmak, ahbariler gibi akımları destekleyerek kıyamı içsel tehlikelere maruz bırakmak, amborgo uygulamak ve en son merhale de ayetin buyurduğu gibi ağızlarıyla; yani  medya yoluyla…
2020 yılının başlarında Imam Mehdi as.‘ın konu alındığı, Amerikan yapımı biz dizi girdi sanal platformda (Netflıx) ekranlarına. ABD bu diziyi piyasalara çıkarmakla, mehdeviyetin reklamını yapmak istediği için değil de; artık şer güçlerin mehdevi düşünceyle baş edemediği ve onun yönünü değiştirmeyi planladıkları için çıkardıklarını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Peki kimdi buradaki Mehdi ve ve nasıl biriydi? Imamın hakikatiyle ve siyasetiyle bağdaşmayan yönleri nelerdi?
Filmde dikkat çeken birkaç husus var ki; bunlardan bir tanesi Mehdi af.‘ın belirli zaman dilimlerinde mucizeler göstererek ortaya çıkması…
Birçok şiinin bile tasvirindeki; o kadar zor bir zamandaydım ki, yolumu kaybetmiştim ki ormanda bana yolu gösterdi, ya da bir fakire yardım ediyordum ki; bana doğru yol üzerindesin dedi ya da içimizden bazıları edebiyat yaparak der, geceleri kaç defa gelip üzerimi örtüyorsun İmamı Zaman!
İmam Mehdi as.‘ı bekleyenlerin yaptığı yanlışlardan birisi belirli zamanlarda ortaya çıkıp, mucize yoluyla ortaya çıkmasını beklemeleridir. Imam yol gösterecekse; hidayet yolunu göstersin, ormanda niye yolu gösteriyor! Benim ıssız bir çölde kaybolmam, kurtlara kuşlara yem olmam ebediyen cehennem ateşinde bulunmamda daha mı kötü?
Bizler imamı en zor zamanlarımızda ayağımıza gelsin istiyoruz. Ama hz Fatıme sa.‘ın buyurduğu gibi ‚İmam Kabe gibidir, o halka değil halk onun meclislerine gitmelidir.‘
Niye biz İmamları camilerde, dua meclislerinde, ilim meclislerinde, savaş cephelerinde aramıyoruz da kendi nefsimizin darda kaldığı yerlerde arıyoruz? Şunu bilmeliyi ki; meclis sahibi İmam’dır, bizler imanımız, idrakımız doğrultusunda bu meclislere iştirak edip, ondan istifade ediyoruz.
‚Bu mukaddes kitap yaşam kitabıdır.Biz topraktan yaratılanlar karanlık bir gece de çetin bir çölde yolunu kaybetmiş gezginler gibiyiz. Bir şimşek çaksa sadece bir an yolumuzu aydınlatır,  ancak mukaddes kitap ve hakiki peygamberler yolumuzu aydınlatan ve ışıkları hic sönmeyen lambalar gibidirler. ‚ Hz. Meryem filminde hz Zekeriya as.‘a inanan bir hanımın bu sözlerini dinlediğimde; bu sanki Kuranı Kerim’de bakara suresi 20. Ayeti tefsir ediyordu.
‚ Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de giderirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.‘
Imam Mehdi as.‘ın gaybeti, onun herşeyden elini eteğini çekip, inzivaya çekilmesi, sadece özel zamanlar da ortaya çıkması değildir. Imam as. da bekleyendir, İmam da zuhuru için ortam hazırlayandır. Zira filmde dikkat çeken şeylerden bir tanesi de budur.  Filmde bir kuşun yemini yemesi sahnesi gösterilip, hakiki mumin plan yapmaz, Allah ne verdiyse razı olur tarzında bir imaj çizilmeye çalışılıyor İmam Mehdi as. için…
Oysa ayet de buyuruluyor ki; ‚Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır dediler, elleri bağlanasılar, söyledikleri söz yüzünden lanete uğrayasılar. Hayır, Allah'ın iki eli de açıktır, dilediği gibi ihsanda bulunur. ‚
Bizlerin diğer dinlerden farklı olarak, Allah’ın peygamberler yolladığını ve onların insanları hidayete davet edip, islamın zafere ulaşması doğrultusunda çaba sarfettiği şeklindedir. Hatta bizler İmamlar hapse atıldığı dönemde bile; onların İslam devleti ve müslümanlar için planlarının olduğunu, kendi yerlerine vekiller tayin ettiklerini biliyoruz. Imam da onu bekleyenlerin beklemelerinin, hiçbir vazifeleri olmadan zamanın geçip gitmesi olmadığı gibi, kendi gaybetinin sona ermesi için, yer yüzündeki zulmün sona erip adaletin hakim kılınması çabasındadır.
Filmde ilgi çeken ve dikkat edilmesi gereken ikinci bir husus; İmam Mehdi as’ın kendisini ibadetin zahirinden ve ahkamından uzak kılması, ibadetinin sürekli bir zikir halinde olduğu olarak yansıtılmasıdır.
Birçok müslümanın insanları değerlendirirken yanıldığı noktalardan bir tanesi de bu. Birçok defa duymuşuzdur, ‚Başörtüsü yok ama birçok başşörtülüden iyi birisi ya da iyi bir müslüman olma çabasındayken, iyi bir insan olmayı unuttuk.‘
İyi bir insan olmak, iyi bir müslüman olmaktan daha mı öte birşey? Avrupalıların en büyük mihenk taşlarından birisi humanizm’in varabileceği en büyük merhale; imkanı olduğu kadar, gücünün yettiği kadar kendisi gibi bir insanın ihtiyacını karşılamaktır. Hem terazinin mihenk taşı kendisidir, hem de ancak fedakarlık boyutuna asla gelemeyeceklerdir. Kendi keyifleri çektiği anda kimi isterlerse multeci diye kabul buyururlar, istemedikleri an da sınırları kapatıp, kapı da koyarlar.
Insan Suresi’nde Allahu Teala Ehlibeyt as.ı överken bu sebepten dolayı övmektedir;  kendisi açken hakkını başkasına sadece Allah’ın rızasını gözeterek verebilecek ancak Mehdevi Toplumun  önderleridir. Bu yüzdendir ki; filistin halkına ne arap ülkeleri ne müslüman Türkler yardım edebilme, İsraille düşman olabilme cesaretini gösterebilmişlerdir. Şimdiye kadar mazlum Filistin halkının yanında duranlar ancak Mehdevi toplumun, müslüman kardeşini kendi uzvunun bir parçası bilen fedakarlığının semeresidir.
Dinlerle Diyalog çatısı altında; tüm dinleri bir çatı altına toplamaya çalışanlar için tek çözüm yolu sürekli içsel bir zikir olabilir ama farz olan ibadetleri eda etmeden insan marifete ulaşabilir mi; bu konu kendisini arif bilenlerin bile hataya düştükleri bir konudur.
Örneğin; İbrahim Dinani’nin Allame Tabatabai hakkında söyleşisinde Henry Corbin hakkında şöyle bir ifadesi vardır; ‚ Merhum Allame Tabatabai, filozof ve arifti; Henri Corbin de gerçekten maneviyatçı bir insandı, görünürde Hıristiyan’dı, zahiren din değiştirmiş de değildi. Fakat bir Şii’den eksiği yoktu, gerçekten tam anlamıyla bir Şii’ydi. Ama değişimini izhar etmedi.‘ 
http://medyasafak.net/haber/2479/dr-ibrahimi-dinaninin-dilinden-allame-tabatabai-1
Bizler biliyoruz ki; ibadetin zahirdeki şekli olmazsa batınına ulaşılamaz. İbadetin şekli cevizin kabuğu gibidir, içindeki özü korur, kabuk olmazsa öz oluşmaz, olgunlaşmaz. 
 
ٱلَّذِينَ يَتَّبِعُونَ ٱلرَّسُولَ ٱلنَّبِىَّ ٱلْأُمِّىَّ ٱلَّذِى يَجِدُونَهُۥ مَكْتُوبًا عِندَهُمْ فِى ٱلتَّوْرَىٰةِ وَٱلْإِنجِيلِ يَأْمُرُهُم بِٱلْمَعْرُوفِ وَيَنْهَىٰهُمْ عَنِ ٱلْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ ٱلْخَبَٰٓئِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ إِصْرَهُمْ وَٱلْأَغْلَٰلَ ٱلَّتِى كَانَتْ عَلَيْهِمْ ۚ فَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ بِهِۦ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَٱتَّبَعُوا۟ ٱلنُّورَ ٱلَّذِىٓ أُنزِلَ مَعَهُۥٓ ۙ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ

Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. (Araf süresi, 157. Ayet)

İbadetle birlikte marifet yolunu aramak, tüm semavi dinlerin ortak özelliğidir. Tüm semavi dinler birbirinden farklı şeyleri emrediyormuş gibi görünebilir ama bu farklılık hem dinlerin değişime uğramasından kaynaklanmaktadır, hem de Allahu Teala insanlar her fenalığa yöneldikce ya da hezimete ugradıkca onları bunlardan korumak için peşi sıra tedbirler ve erkanlar buyurmuştur. Örneğin hicab her semavi toplumda vardı ve bu Allah’ın korunmasını istediği iffetin bir koruyucusu olmuştur.
Ya da faizin haram olması, insanların birbirlerinin üzerinden geçimlerini sağlaması, zenginin fakirin yokluğu üzerinden geçimini sağlamaya başladığı günden itibaren bu kötülükten iman edenler men edilmiştir. Zira bu Allah’ın adil olduğunu kabul etmektir. Yeri geldiğinde rızkına fakirin de ortak olduğunu zekatla vererek, onaylanır bu adalet yeri geldiğinde de faizden sakınarak.
Tevhid sadece şu manaya gelmiyor ki; Allah’ın bir olduğunu ve iki tane olmadığını tanımlayalım. Bu tevhidin zahiri beyanıdır. Tevhidin Özü Allah dostlarının içinde kayboldukları sınırsız bir deniz gibidir. Tevhid muazzam bir zenginliktir. Fakat bu muazzam zenginlik iman sahiplerini ve müslümanları derin bir düşünmeye ve akıllarını kullanmaya teşvik etmek de. Bu işin hakikatidir ki; idrak ve düşünceyle ilerleme kaydedilir. Elbette akıl, vahyin ışığında Allah dostlarının öğreti ve ilimleriyle farklı seviyelere ulaşacak ve kendini donatacaktır. Nihayetin de ancak akılla ilerlenir. Onsuz insan hiçbirşeyi başaramaz. (250 Yaşındaki İnsan Kitabının Almanca çevirisinden alıntıdır, Türkçesinde bu bölüm atlandığı için adres gösteremiyorum.)
Rehberin de beyan ettiği gibi; Tevhid sadece Allah’ın sayıyla bir olduğu değildir, bunun kavramak isteyenler için detayları vardır ve insan içinde kaybolabilir.  
İnsanın kendisi de istediği cümlelerle ve şekilde Allaha dua edebiliyor ama bazen ifade ettiği şeyler kendisinin veya toplumun salahiyeti için uygun olmayabilir. Bu bile; değil sadece ibadetin ilahi bir kaynakla belirlenmiş olması gerekliliğini ortaya koysun, insanın masumların dualarıyla, onların dillerinden dökülen sözlerle ve şekilde ibadet ve dua etmesinin ehemmiyetini ortaya koymaktadır.
İnsanların islam üzere dünyaya gelmesi veya başka dinlere mensup ailelerden dünyaya gelmesi bizi şaşırtmasın. Din bir ihtiyaçtır, kimi başka şeylere dalıp bu ihtiyacını görmezden gelir, kimi ise dinin emirlerini yerine getirir ama onunla ulaşması gereken şeyi göz ardı eder. Bu bizi yanılgıya düşürmesin, nitekim Ali Rıza Penahiyan bu konuda şunları ifade ediyor bir sohbetinde.
‚Din insanların derin ihtiyaçlarına bir cevaptır ve yüzeysel ihtiyaçlarını gidermesi için ise yol gösterir.
Yüzeysel ihtiyaçlarını gidermek için acele eden ve programlı olmayı benimsemeyen insanlar derin ihtiyaçlarını tanımazlar ve dinden kaçarlar.
Derin ihtiyaçlarını gidermeyen yüzeysel ihtiyaçlarını gidermekle asla memnun olmaz.‘

En son dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki; İmam Mehdi as.‘ı bekleyenlerin ondan çeşitli mucizeler göreceklerine inanmalarıdır. Kuranı Kerime baktığımız zaman birçok peygamber mucize göstermiştir ama peygamberlerin gösterdiği bu mucizelere iman eden tek grup hz. Musa as.‘ın asasını atıp yılana dönüştürdüğünü görüp, büyü olmadığına iman eden sihirbazlardı. Onlar için bu bir mucizeydi, çünkü kendileri sihir yapıyorlardı ve neyin sihir neyin büyü olduğunu biliyorlardı.
Mucize konusunda dikkat edilmesi gereken her mucize gösterilen kimseler iman etmemiş, bunu sadece ehli tanımış olduğu hakikatidir. Bu yüzden İmam as.‘ın göstereceği şey mucize değil, keramettir. Nitekim dualarda onun zuhur zamanındaki devleti için kerim devlet tabiri kullanılmıştır. 
Nitekim; yazının başında buyurduğumuz ziyareti aşuradaki bölümde de ;
فَاَسْأَلُ اللهَ الَّذي أكْرَمَني بِمَعْرِفَتِكُمْ وَمَعْرِفَةِ
Tercüme de; lutüf da bulunmak olarak geçse de duanın orjinalinde ekremeni kelimesi geçmektedir. Yani o halde bana sizi ve dostlarını tanıma kerimliğini gösteren Allah…
Keramet sıfatı, sadece Allah dostlarına ait bir sıfattır. Mesela hz. Masume sa.‘ın sıfatlarından birisi de kerime idi. Kerim olmak, cömert olmaktan öte bir şeydir. 
O yüzden hz Mehdi as.‘ı bekleyenler bilmelidirler ki; o zaman zaman düşmana ya  da dostlarına gözüküp mucizeler göstermeyecektir, onun davranışları da, siyaseti de, devleti de keramet üzere bina olacaktır. 


      اَللّـهُمَّ وَ اَقِمْ بِهِ الْحَقَّ وَ اَدْحِضْ بِهِ الْباطِلَ وَ اَدِلْ بِهِ اَوْلِياءَكَ وَ اَذْلِلْ بِهِ اَعْداءَكَ وَ صِلِ اللّهُمَّ بَيْنَنا وَ بَيْنَهُ وُصْلَةً تُؤَدّى اِلى مُرافَقَةِ سَلَفِهِ ، وَ اجْعَلْنا مِمَّنْ يَأخُذُ بِحُجْزَتِهِمْ ، وَ يَمْكُثُ في ظِلِّهِمْ ، وَ اَعِنّا عَلى تَأدِيَةِ حُقُوقِهِ اِلَيْهِ ، وَ الاْجْتِهادِ في طاعَتِهِ ، وَ اجْتِنابِ مَعْصِيَتِهِ ، وَ امْنُنْ عَلَيْنا بِرِضاهُ ، وَهَبْ لَنا رَأَفَتَهُ وَ رَحْمَتَهُ وَ دُعاءَهُ وَ خَيْرَهُ مانَنالُ بِهِ سَعَةً مِنْ رَحْمَتِكَ وَ فَوْزاً عِنْدَكَ ، وَ اجْعَلْ صَلاتَنا بِهِ مَقبُولَةً ، وَ ذُنُوبَنا بِهِ مَغْفُورَةً ، وَ دُعاءَنا بِهِ مُسْتَجاباً وَ اجْعَلْ اَرْزاقَنا بِهِ مَبْسُوطَةً ، وَ هُمُومَنا بِهِ مَكْفِيَّةً ، وَ حَوآئِجَنا بِهِ مَقْضِيَّةً ، وَ اَقْبِلْ اِلَيْنا بِوَجْهِكَ الْكَريمِ وَ اقْبَلْ تَقَرُّبَنا اِلَيْكَ ، وَ انْظُرْ اِلَيْنا نَظْرَةً رَحيمَةً نَسْتَكْمِلُ بِهَا الْكَرامَةَ عِنْدَكَ ، ثُمَّ لا تَصْرِفْها عَنّا بِجُودِكَ ، وَ اسْقِنا مِنْ حَوْضِ جَدِّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ بِكَأسِهِ وَ بِيَدِهِ رَيّاً رَوِيّاً هَنيئاً سائِغاً لا ظَمَاَ بَعْدَهُ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ

Allah'ım! Onunla hakkı berkarar kıl, bâtılı yok eyle; dostlarına yol göster; düşmanlarını zelil eyle. Bizimle onun arasında öylesine bir bağ oluştur ki, onun atalarıyla birlikteliğimizi sağlasın. Bizleri onların eteklerine sarılanlardan ve onların gölgesinde yaşayanlardan kıl. Bizi, onun boynumuzdaki haklarını teslim etmeye, itaatinde ciddi olarak çalışmaya ve emrinden çıkmamaya muvaffak eyle. Onun hoşnutluğunu bize ihsan eyle. Onun şefkat, rahmet ve hayır duasını bize lütuf buyur ki, bizler bu vesîleyle Senin geniş rahmetine ve katından olan saadete kavuşalım!
Onun sayesinde namazımızı kabul eyle, günahlarımızı bağışla, dualarımızı müstecap eyle, rızklarımızı bol eyle, dertlerimizi bertaraf eyle ve hacetlerimizi reva buyur.
Keremli yüzünle bize yönel, sana olan takarrubumuzu kabul eyle, bize rahmet güzüyle nazar eyle; öyle bir rahmet ki, onun sayesinde indindeki kerâmete kâmil olarak kavuşalım; sonra o nazarını öz cömertliğinle bizden çevirme ve bize onun ceddinin havuzundan onun kadehi ve onun eliyle öylesine âfiyetle kana kana içir ki, artık ondan sonra hiçbir zaman susamak söz konusu olmasın, ey şefkatlilerin en şefkatlisi. (Nudbe duasi, son bölümü)


YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM