Türkiye ile İran’ın;
Arasını bozmak için her yolu denedi.
CIA ve MOSSAD çok tuzak kurdu.
Uğur Mumcu’yu öldürdüler;
Ülkenin her yerinde milyonları;
İran’a karşı yürüttüler.
Ne yazık ki aydınlarımız;
CIA yalanlarına;
Sazan gibi atladı.
Bir tek Aydınlıkçılar karşı çıktı.
Uğur Mumcu’nun ağabeyi Ceyhan Mumcu;
“Kardeşimin katili İran değil” dedi.
Daha sonra olaya karışanlar;
Yakalandı, yargılandı, aklandı.
yargılamada karar öncesinde;
İtirafçı olmak için başvurdular.
İran olayı da çözülecekti.
İmdatlarına Adli Tıp Raporu yetişti.
Muayene bile edilmeden;
Sanıklara işkence yapıldığı yazıldı.
Altındaki imza tanıdık.
Şu andaki TTB Başkanı Fincancı.
Ceyhan Mumcu bunları;
Ergenekon duruşmalarında ayrıntılarıyla anlattı.
12 Eylül öncesi;
ABD’nin çocuklarına(!);
“Ortam hazırlamak için”;
Ses getiren cinayetler işlendi.
Cinayetler sonrası izlenen yöntem;
Dikkat çekiciydi.
Katiller hep İran’a götürülüp getirildi.
İsimleri Gürbulak Sınır Kapısı'nda kayda geçirildi.
Bazıları daha sonra ifadelerinde;
“Niye İran’a gittiniz?” sorusuna;
“Biz de bilmiyoruz” yanıtını vermişlerdi.
Arkadakiler biliyordu;
Ama tetikçiler habersizdi.
İran’a gidenlerden biri de Mehmet Ali Ağca’ydı.
İpekçi’yi öldürmüş, yakalanmış;
Maltepe Hapishanesi'ne konmuştu.
Gladyo onu hapishaneden kaçırdı.
Sahte pasaportla;
Gürbulak’tan o da İran’a götürüldü.
1980 sonrası Doğubayazıt’ta;
Olayı yakından bilenlerden;
Kaçırılış öyküsünü bizzat dinledim.
İstihbarat içindeki Gladyo’nun marifeti.
Kapının hemen yanındaki karakolda;
Görev yapan birinin de adı geçiyordu.
O isimle de karşılaştım.
Konuyu açmak isteyince anında uzaklaştı.
Çiller dönemi.
PKK’ya sınır ötesi operasyon bahanesiyle;
Helikopterlerle İran’a girilecek;
Belli yerler bombalanacaktı.
Meclis’ten tezkere falan yoktu.
Olay son dakikada öğrenilmiş;
Demirel’e haber verilmiş ve durdurulmuştu.
İran, Irak değildi.
Böyle bir durumda ciddi sorun yaşanacaktı.
O dönemin bir komutanı yıllar sonra;
CIA ve MOSSAD’ın tuzağını işaret etti.
“Çok büyük bir badire atlatıldı” dedi.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Türkiye-İran ilişkileri hep tuzaklarla doluydu.
İran da durumun farkında.
Ülkede farklı görüşler olsa da;
İran devleti çok dikkatli bir politika izliyor.
Pazartesi günü İran’ın Ankara Büyükelçisi;
Muhammed Ferazmend ile;
Uzunca bir görüşme yaptık.
Şiir krizini konuştuk.
“Yanlış anlaşılma giderildi” derken;
Gözleri ışıl ışıldı.
“ABD ve İsrail bölgemizde;
Hegemonyalarını güçlendirmek için;
Türkiye-İran ilişkilerini bozmaya çalışıyor.
Bugüne kadar başaramadılar, başaramayacaklar” dedi.
Sonra da ilave etti:
“Sorunlarımız da, düşmanlarımız da ortak.
Yan yana olursak hepsini yeneriz.
ABD yaptırımlarını aşarız.
Bölge ülkeleri olarak;
Suriye’yi de böldürmeyiz….”
İran devletinin resmi tavrı.
Cumhurbaşkanı Ruhani de noktayı koydu:
“Erdoğan’ın okuduğu şiirde kasıt yok”
Her iki ülkede de;
Kimisi bilerek, kimisi bilmeden;
Ateşe odun atanlar olsa da;
Bölge ülkelerinin işbirliği;
Kurulan tuzakların panzehiri..!
aydınlık