Biz Trump’ın Suriye’ye karşı onlarca
yıldır yürürlükte olan ve Esad sonrasında El-Colani Ahmet Şara ile görüşen
Trump’ın “abluka, ambargo ve yaptırımları kaldırdığını” ilan ettik. Biz Trump’ı
yanlış mı anladık? Ardından Avrupa Birliği Dışişleri Bakanlarının kararlarıyla
Avrupa devletlerinin de benzer bir karar aldıklarını duyurduk. Biz AB’yi yanlış
mı anladık? ABD Dışişleri Bakanı Rubio; “Suriye’de tam ölçekli bir iç savaş
tehlikesi var. Suriye’deki geçici hükümet aylar içinde değil haftalar içinde
çökebilir” demişti. Rubio’nun Suriye ile ilgili açıklamalarını da mı yanlış
anladık? Bunlar kendilerini net ifade edecek kapasitede değiller mi? Neden ya
biz onları yanlış anlıyoruz ya da onlar bu açıklamalarının ardından yeni
açıklamalarla, “siz bizi yanlış anladınız” imasında bulunuyorlar. Sebebini izah
edelim ki siz de bizi yanlış anlamayın.
HENÜZ HÜLYASINA ULAŞMIŞ DEĞİL
Trump geçici hükümet başı Ahmet Şara’nın başını çektiği
geçici hükümetin denetimindeki Suriye’ye yaptırımları kısmen kaldıracak. Zira
Trump ne kadar mutlak başkanlık rejimini benimsemiş, kendisini ve keyfi
uygulamalarını eleştiren FBI başkanını görevden almış, Kongrede partisi
çoğunluğu elde etmiş ve tüm yetkileri tek elde toplama tamahında olsa da henüz
bu Roma imparatoru olma hülyasına ulaşabilmiş değil. Şimdilik sahip olduğu
yetkileri kullanarak Suriye’ye karşı yürürlükte olan bazı yaptırımları kaldıracak.
Bel kıran ve bel doğrultan yaptırımların kılıcı Ahmet Şara’nın başı üzerinde
sallanmaya devam edecek. Bu sebeple ABD Şirketi CEO’su Trump ve kabinesinden
gelen açıklamalara istinaden, FBI güvenlik raporu ile Kongre kararı gerekçe
gösterilerek, Ahmet Şara’nın ABD’ye verdiği sözleri ne kadar tutabileceği,
yerine getirebileceği ve mülayim bir memur olacağı yaptırımların kaderini
belirleyecek.
Rubio’nun açıklamalarını da yanlış anlamadık; “Suriye’de iç
savaşın da iç barışın da teminatı biziz, Ahmet Şara rejiminin devamlılığını da
çökmesini de biz sağlarız, Suriye’nin dirliğine de ölümüne de biz karar
veririz” diyor. Ahmet Şara bizim ve İsrail’in taleplerini, kırmızıçizgilerini
ve hassasiyetlerini yanlış anlamıyor gayet iyi anlıyor. Körfez zengin
hanedanlıkları, Azerbaycan ve Avrupa ile ilişkilerini izin verdiğimiz kadar
yaşayabilir. Ahmet Şara rejiminin Ankara ve Erdoğan ile sahip olduğu münasebetleri
anlayışla karşılıyoruz. Erdoğan’ın Ahmet Şara rejimine verdiği desteği de
anlayışla kabul ediyoruz. Suriye’de direkt Erdoğan’a, istihbaratına ve
Dışişleri Bakanlığına bağlı silahlı örgütler de var.
Milyonlarca Suriyeli 15 senedir Türkiye’de yaşıyor. 40 bin
Suriyeli Türkiye üniversitelerinden mezun oldu. Suriye’nin en uzun sınırına
sahip olduğu ülke Türkiye ve Türkiye ile ekonomik, ticari ve sosyal
münasebetler Suriye için hayati önemde. Ama ve lakin ilişkiler bununla sınırlı
kalmalı, güvenlik ev askeri işbirliği İsrail ve dostlarının çıkarlarını tehdit
edecek boyuta ulaşmamalı. Dürziler ve Kürtlerin sahip olduğu ayrıcalıklı
haklara saygı duyulmalı ve Ahmet Şara rejiminden istenen Suriye’nin beş “coğrafi
bölgeye” taksim edilmesine itiraz etmemeli. Bu paylaşımda Türkiye kendi payına
düşen Halep ve İdlib ile yetinmeli, Şam-Humus-Hama, Alevi sahil bölgesi
(Lazkiye-Tartus) ve Fırat’ın doğusundan uzak durmalı. “Bizi bu konularda yanlış
anlamazsanız, o vakit ABD büyükelçiliğinin Şam’a açılması, Kongreden
yaptırımların kaldırılması ve FBI güvenlik raporu için olumlu bir adım
atabiliriz” diyor.
GAYET İYİ ANLIYORLAR
Ahmet Şara rejimi ve geçici hükümeti ABD, İsrail, İngiltere,
Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Suudi Hanedanlığını yanlış anlamıyor gayet
iyi anlıyor. Anlattıklarına uygun davranıyor. Kendisi de Rubio’nun, “iç savaş
ve çökme” uyarılarının muhtevasına da gayet iyi müdrik. İsrail’in tüm stratejik
çıkarlarına riayet edecek. Dürziler ve Kürtler için Kuzey Irak modelini kabul
edecek. Ahmet Şara rejimi bu imtiyazlarla yaşayabilir. Ama ve lakin Suriye
Sahil-Alevi bölgesi, iç savaşın ve çökmenin kaderini elinde tutan ana kolondur.
Ahmet Şara bu bölgeyi elinde tutabilmek için her gün askeri gövde gösterileri
yapıyor. Yüzlerce maskeli askeri ve doçka veya doçkalarıyla (Sovyet Rusya
üretimi bir ağır makineli tüfek. Rusçada kızım, tatlım demektir) Lazkiye
sokaklarında geçit yaptırıyor. Rusya Hmeymim hava üssünü kuş bakışı gören
Kardah’a (Esad’ın kasabası) ve çevresine ağır silahlar konuşlandırıyor.
RUSYA-FRANSA REKABETİ
Bu bölge için şimdilik öne çıkan en şiddetli rekabet Rusya
ve Fransa arasında yaşanmaktadır. Bir adım ötede Rusya, İngiltere ve İsrail ile
karşı karşıyadır. Bir adım daha ötede duran Trump şimdilik bu bölgeyi Rusya
nüfuzuna bırakmış görünüyor. Suriye Sahil-Alevi bölgesinde, Hama, Humus, Şam ve
Halep’te, Avrupa, ABD ve Rusya’da Alevi cemiyetleri, sivil toplum kuruluşları,
meclisleri, örgütleri ve partileri kuruluyor. ABD ve Rusya, AB devletleri
Alevilerin siyasi, ekonomik ve güvenlik haklarının korunması için çağrıda
bulunuyorlar. Suriye’nin beş coğrafi bölgeye ayrışması gerçekleşirse
Sahil-Alevi bölgesi Alevilerin çoğunluğu oluşturdukları meclis tarafından idare
edilecek. Sahil-Alevi bölgesi meselesinde en muğlak tutumu Erdoğan hükümeti
sergilemektedir.
ERDOĞAN HÜKÜMETİNİN NET PLANI YOK
Aslında sadece Sahil-Alevi bölgesi için değil tüm Suriye
için, söylemler baz alınmazsa, Erdoğan hükümetinin artık net bir eylem planı
yok. Reaksiyonist yani tepkici, fırsatçı, hasıl olandan fayda sağlama, istifade
etme olarak tasnif edilecek tavır içinde olduğu görüntüsü vermektedir. Tüm
çabasını Ahmet Şara rejimine meşruiyet kazandırmak. Bu meşruiyeti de Suriye’yi
katleden, toprak bütünlüğüne tecavüz eden, milletin birliğini dinamitleyen
işgal, talan ve taksim projelerinden sorumlu devletlerde arıyor. Benzer tavır
sınırımızda Yunanistan’da NATO tatbikatı yapılırken de zuhur etmektedir.
Tatbikata tüm NATO üyesi devletler katılıyor. Davet edilmeyen tek ülke NATO
üyesi Türkiye. Hükümetin buna tepkisi nedir; Karanlıkta ıslık çalıyor.
Suriye’nin Akdeniz’e açılan kapısı, dünya ile bağlantısını
sağlayan iki önemli limanı (Tartus-Lazkiye), Suriye’nin Akdeniz’deki tek adası
(kadim antik kent Arwad), Lazkiye uluslararası havalimanı, Doğu Akdeniz’de
mevcut olan zengin doğal gaz yatakları ve Kıbrıs’ın stratejik derinliği olan
Sahil-Alevi bölgesini tüm taraflar arzulamaktadır. Rusya, sosyolojik ve askeri
varlığıyla Sahil-Alevi bölgesinde halen en şanslı taraftır. Rusya’yı yanlış
anlamadıysak, dananın kuyruğunun kopacağı savaş ve çökme burada yaşanacaktır.
aydınlık