Kurtulmuş, Anadolu’nun birliğini, dirliğini ancak kendi
içinde kurduğu ittifaklarla başardığını anlatırken 1514’teki Çaldıran
Savaşı’nda Yavuz Sultan Selim’le İdrisi Bitlisi ittifakının
sonuçlarını övdü.
Bu değerlendirme, o dönem Anadolu’da yaşanan büyük
kıyımları, acıları da övme olarak gündem oldu. Kurtulmuş’un tepkilerden sonra
yaptığı açıklama, daha çok “açıklamama” gibiydi.
Mademki bugün Anadolu’da hep birlikte yaşamanın değerini
konuşuyoruz, Kurtulmuş, “Alevileri inciten bir şey demedim” yerine,
özür dileyip ne düşündüğünü daha net ifade edebilirdi.
***
Kurtulmuş’un konuşması tam da bizim ailecek Devlet
Tiyatroları Cüneyt Gökçer Sahnesi’ndeki “Kerbela” oyununa
gittiğimiz, üzerine uzun uzun konuştuğumuz günlere denk geldi.
Ali Berktay’ın yazdığı, Ayşe Emel Mesci’nin
yönetmenliğini üstlendiği oyun üç saat boyunca insanın hem beynine hem yüreğine
işliyor.
Oyun boyunca, “Bu cümleyi not etmeli” dediğimiz
onlarca replik yağmuruna tutulduk.
İslam dünyasının daha ilk yüzyılda yaşadıkları, “İlk
düğme yanlış iliklenince devamı yanlış gelir” sözünün tarifi gibi.
Oyunu kişilerden çıkarıp temsil edilen değerler gözüyle
izleyince az önceki vurgumuz daha elzem hale geliyor.
Tarih biliminin sevmediği sözcüklerin başında “keşke” gelir.
Tarihin keşkesi yok, gerçeği vardır. Yapılması gereken o gerçeği saptırmadan
yeni kuşaklara aktarmaktır.
Kerbela gibi bir olayı yazmak, sahneye koymak, oynamak en az
Kerbela olayı kadar zor.
Berktay, Mesci ve tüm oyuncuları kutluyoruz.
Gerek Türklerin tarihinde gerekse İslam tarihinde bütün
mesele şu:
Gücü paylaşmayı ve devretmeyi bilmek ya da bilmemek!
Hz. Muhammed’den sonraki halifelerin eceliyle
ölmemesi sadece İslam tarihi değil, siyasi tarih açısından da derin bir konu.
Muaviye’nin varılan mutabakata uymaması, yerine
oğlu Yezid’i halife olarak göstermesi, Yezid’in dinden gelen gücünü
tam bir otoriter, dayatmacı anlayış için kullanması, iktidar gücünü kullanırken
babasını bile tanımaması...
Buna karşı Hz. Muhammed’in torunu, Hz. Ali’nin
oğlu Hüseyin’in biat etmeyi reddetmesi, bunun tam bir ahlaki
çöküntü olacağını inatla savunması, hangi koşulda olursa olsun merhameti elden
bırakmaması, karşısındaki gücün kendisinden onlarca kat fazla olmasına karşın
direnmeyi tercih etmesi...
Tüm insanlık için ders dolu iki yol...
Bugün için de...
***
Oyunda not aldığımız cümlelerden biri şuydu:
“Parçalanmış demir bile birleştirilir ama parçalanmış
toplum birleştirilemez!”
Öteki söylem de şöyleydi:
“Suriye topraklarında mescitlerin yanı başına saraylar
dikildi. Yoksulu sefil, fırsatçıyı mümin kıldılar.
Müslümanlar korkularından doğru bildiğini söyleyemez
oldular.
Zindanlar haksızlığa karşı durmaktan başka suçu
olmayanlarla dolu.
Hilafet değil, saltanat kurdular kendilerine.”
Aman yanlış anlaşılmasın!
Bu sözler 1345 yıl önce söylendi!
Mustafa Balbay/cumhuriyet