İyi İle Hayırlı Aynı Mıdır?

GİRİŞ: 26.06.2022 15:01      GÜNCELLEME: 26.06.2022 15:01
Rasthaber -  Bismillahirrahmanirrahim

 

Hoşunuza gitmese de savaş üzerinize yazıldı. Olur ki, hoşunuza gitmeyen bir şeyde sizin için hayır, yine olur ki hoşunuza giden bir şeyde de sizin için şer vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara-216)

 

İnsanoğlu her zaman kendisi için iyi olan ile hayırlı olanı karıştırmaktadır, iyi olanın kendisi için hayırlı olanın da olduğunu düşünür. Acaba gerçekten böyle midir?

Allah (cc), Ayetinde diyor ki; “siz, kendinize iyi sandığınız aslında sizin için olumsuz” burada Allah'ın demek istediği şey nedir? Yani siz kendiniz için iyi diye düşünerek (faydanıza diye) yaptığınız aslında sizin zararınıza olduğunu vurguluyor. Aynı tanımlamayı farklı bir şekilde de sorabiliriz, sizce “pak” dediğiniz şey ile “temiz” dediğiniz şey aynı mıdır? Günlük yaşantımızda bazı kişiler bu ayrımı bilmeyerekten de olsa dikkat ediyor. Nasıl mi? Bir gıda alırken “Bio & organik” ile endüstriyel ürün ayrımı arasında yapıyor.

İyi nedir? Nitelikçe beğenilecek düzeyde olan, uygun ve istenilen nitelikleri taşıyan, yarar sağlayan, kazançlı, yararlı, bol.

Hayırlı nedir? İşe yarayan, yararlı olan, içinde hayır (I) bulunan, kötü olmayan, uğurlu, güzel, iyi, rahat. (Oxford sözlük tanımı). Bu tanımlamada gördüğümüz şey Hayırlının iyiden daha üst olduğudur.

Bir örnekleme yaparak açıklama getirelim; sizin arzunuz, bir ev sahibi olmak ve elinizden gelen her türlü gücü sarf edip eve sahip oluyorsunuz ve kendiniz için bunu çok iyi bir kazanç olduğunu düşünüyorsunuz, bu mantık açısından çok doğru ve yerinde çünkü hedefiniz o idi ve hedefinize ulaştınız fakat acaba bu eve sahip olmak sizin için hayırlımı idi?  

Bunu nasıl anlayabiliriz? Tabi ki eve sahip olduktan sonra çünkü evi aldıktan sonra; komşunuz ile geçimsizlik yaşıyor ve sizi hayatınızdan bezdiriyor ve sizin hayatınızı karartacak olaylarla karşı karşıya bırakıyor. Başka bir örnek, evleneceksiniz ve aradığınız kişinin özelikleri, güzel, zengin ve ünvan sahibi bir kişi olsun istiyorsunuz ve öyle birini de buluyor ve evleniyorsunuz fakat evlendikten sonra o kişinin sizi aldattığını, kumarbaz olduğunu ve her akşam ev sarhoş gelip hayatınız tam anlamıyla bir cehenneme dönüştürüyor. Örneklerde gördüğümüz gibi Bizler ilk etapta istediğimiz o, iyi & güzel ve tam aradığımız eşi bulduk dememize rağmen sonunda pişman ve üzgün olduğumuz görüyoruz. Özetle, iyi olan her bir şey her zaman bizim için hayırlı olmuyor yani bizim kendi çıkarımız için pozitif olarak düşündüğümüz asıl itibariyle bizim için negatif olan olabiliyor.  İnsan hep kendisi için iyiyi ister fakat hep dua ederken deriz ki “Ya Rabbi, benim istediklerim hayra çevir ve hayırlı olarak ver

Aynı ilişki “Temiz” vePak” arasında da mevcut olup İyi ve hayırlı ile bağlantılıdır. Temiz nedir dersek anladığımız; kirli, lekeli ya da bulaşık olmayan, göz nizamız rahatsız etmeyecek, özenerek, gereğince yapılmış olan. Pak nedir desek anladığımız; Arı duru, arınmış, tertemiz. Aynı yaklaşımı burada da görüyoruz ki o, pak olmak temiz olmaktan daha üst bir seviye.

Buraya kadar normal sosyal hayat bakışıyla açıklama getirdik ve aralarındaki farkı açıklarken anlatmak istediğimiz, herhangi arzuladığımız ve kendimizi için “iyi” olduğunu düşündüğümüz bir şey, aslında bizim için zararlı ve negatif olabileceğidir. Daha açık olarak; kendisini oluşturacak etkenlerle bağlı olarak değişkenlik arz etmekte olan bir yapılanmadır “rölatif” olmaktır (tek başına bir işleve sahip olmayıp başka şeylerin hareketiyle ortaya çıkan, göreceli, nisbi) Özet olarak: İyi, asıl itibariyle rölatif olandır. Hayırlı, asıl itibariyle mutlak olandır.

İyi ve Hayırlı tanımına İnanç boyutundan bakarsak;

Allah (cc) kitabında iyinin tanımına geniş olarak yapmıştır. Bu iyinin sadece samimi ve dürüst bir şekilde Allah’a yakınlaşma ve itaat konusunda yapıldığında “hayırlı” olmakta ve bu kişilere ise Takva sahip olan kişilerdir. Diyebiliriz ki her türlü amel/karar bizi takva sahibi kılıyor & yönlendiriyorsa o yapılan & sahip olunan hayırlıdır. “Yüzlerinizi doğu ya da batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanan; malını sevdiği halde akrabasına, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, dilenenlere, hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren; namazı dosdoğru kılıp zekâtı ödeyen, antlaşma yaptığında sözünde duran; sıkıntı, darlık, hastalık ve şiddetli savaş zamanlarında sabredenlerin yaptığıdır. Kulluklarında samimi ve dürüst olanlar işte bunlardır; gerçek takva sahipleri de yine bunlardır.” (Bakara-177)

İyilik; insanın yaptığı amellerin kişilere faydası olan ve dokunanıdır. Hayırlı; yapılan iyi amelin kendisini Allah dahada çok yakınlaştırmasıdır. “Eğer sadakaları açıktan verirseniz bu da iyidir. Ama onları gizler ve fakirlere gizlice verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara 271). Hayırlı amel, size mutlak kazandıran bir ameldir o ise sadece Allah rızası aranarak yapılan bir ameldir. “Siz hep hayırlı işler yapmada birbirinizle yarışın!” (Bakara-148).  “İşte onlardır hayırlı işlerde koşuşarak yarışanlar ve onlardır bu işlerde hep önde gidenler!” (Mumin-61). 

Allah'ın aslanı Hz. Ali (as) hayatından bir örnek verirsek, Hazret-i Ali (as), Allah yolunda bir gazâ esnasında karşısına çıkan amansız, güçlü bir düşmanı alt ederek yere düşürmüştü. Tam son darbeyi indirecekken, ölümle burun buruna kalmış olan rakibi, o an can havliyle Hazret-i Ali’nin yüzüne tükürdü. Bu iğrenç davranış karşısında Hazret-i Ali o düşmanını bıraktı.

Ölümün pençesinden kurtulan düşman, rakibinin gösterdiği bu merhamet ve af karşısında dehşete kapıldı. Hazret-i Ali’ye kendince bir mana veremediği bu davranışın sebebini sordu.

Aralarında geçen konuşmayı Mevlânâ Hazretleri gönül diliyle şöyle anlatır:

“O kişi dedi ki:

«–Yâ Ali! Üzerime keskin kılıcını çekmiştin! Tam öldürecektin ki, bundan vazgeçip canımı bağışladın! Neden böyle yaptın? Ne gördün ki, o beni yere seren kudretli öfken sükûnet buldu?

«Ey cenk meydanlarının yenilmez kahramanı! Lütfedip hâlinden bir parça anlat! Bu nice ahvâldir?»

«Yâ Ali! Şimdi anladım ki bu Hakk’ın sırlarındandır. Zira kılıçsız adam öldürmek, ancak Rabbin kârıdır. Bu sırrı bana anlat!»

Rakibinin bu sözleri üzerine Hazret-i Ali şöyle buyurdu:

«–Ey kişi! Bilesin ki ben, kılıcımı Hakk’ın rızâsı için kullanmaktayım. Çünkü ben, Hakk’ın kuluyum, nefsimin, hevâ ve hevesimin değil...»

«Ben nefsimi tanıdım. Senin tükürüğüne mağlûb olmak bana ağır geldi. Nefsimin şerrinden korktuğum için kılıcımı kınına soktum. Bunun için Allah'ın rızasından gayrı her şeyden yüz çevirdim.»

«Ben, mücevherlerle süslenmiş bir kılıç gibi tevhîd incileriyle doluyum. Bu sebeple muharebede insanları öldürmekten ziyade onların dirilmeleri için gayret sarf ederim.»

«Bunun içindir ki, şu gazâda seninle dövüşürken tükürmen dolayısıyla nefsani bir hâl zuhur edince, kılıcı kınına koymayı münasip gördüm. Ta ki, Allah için seven ve Allah için buğzeden bahtiyarlardan olayım.»

«Nefs ve şehvetinin esiri olana gelince, o, köleden ve esirden daha beter bir durumdadır. Çünkü köle, efendisinin bir sözüyle hür olur ve hürriyetine kavuşur, ancak nefs ve şehvetin kulu olan, yaşadığı geçici lezzetlerle sarhoş olarak acı bir felâketin ebedî hüsranında uyanır.»

«İşte bunun için ben nefsime tâbî olmayıp seni öldürmekten vazgeçtim.»

«Ey kişi! Bende Hakk’ın sıfatlarından gayrı sıfat yoktur. Eğer sen de bu hidâyet devletine erişmek istiyorsan beri gel ve bana yaklaş!»

«Beri gel; Allah, fazl u rahmeti ile seni de hür eylesin! Zira O’nun rahmeti, gazabını geçmiştir.»”

Bu sözlerden sonra hidâyet nuruyla müşerref olan bahtiyar adama Hazret-i Ali, şöyle hitap eyledi:

“İşte şimdi tehlikeden kurtuldun. Nefsini tanıdın. Şimdi hidâyet nuru sâyesinde ender bir mücevher hâline geldin.”

 “Ey ilâhî nurla şereflenen kişi! Artık sen bensin, ben de senim. Yâni sen de bir Ali’sin. Hâl böyleyken ben Ali’yi nasıl bağrıma basmam?”

Ve son olarak, Hayır'ın tanımı bir ayetle özetleyerek yazımı bitireyim; “Allah’ı görürcesine iyilik yapan bir kimse olarak bütün varlığıyla Allah’a teslim olan ve şirkten uzak dupduru tevhit inancıyla İbrâhim’in dinine uyan kimseden daha güzel bir hayra kim sahiptir ki? Üstelik Allah, İbrâhim’i dost edinmiştir.” (Nisa 125)

Mustafa Kemal TASPINAR

25 Haziran 2022

YORUMLAR

EBU HUSEYIN 1 yıl önce
Halife ve İmamet, Temiz ve Pak, İyi ve Hayırlı, Adalet ve Hakkaniyet, vb. insanlar hep aynı manada olduğunu düşünerek karıştırırlar fakat benzemelerine rağmen aralarında nüans farki vardır. 👍🏻

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM