2-2018 yılının sonlarında, Almanya’nın Tahran Büyükelçisi, Almanya Dışişleri Bakanı’nın danışmanının İran’a geleceğini ve Keyhan gazetesinin genel yayın yönetmeniyle görüşmek istediğini bildirdi. Dışişleri Bakanlığı’nın ülkenin dış politikasında ön saflarda olduğuna inanarak, her zaman olduğu gibi bu konuda bakanlıktan izin aldık ve o dönem Dışişleri Bakanı Yardımcısı olan Dr. Irakçı ile görüştük ve kendisi bu görüşmeyi memnuniyetle karşıladı ve bazı tavsiyelerde bulundu. Ertesi gün, Almanya Dışişleri Bakanı’nın danışmanı Keyhan’a geldi. Sohbet sırasında kendisine şu soruyu sorduk: ‘Siz (ABD ve Avrupa), İran, Rusya ve Çin’e yaptırım uygularken, bu ülkelerin kendi ihtiyaçlarını karşılayarak size karşı güçlü bir kutup oluşturmasından ve size meydan okumasından endişe etmiyor musunuz?’ Almanya’nın danışmanı da “Zaten bu konu Almanya Dışişleri Bakanlığı’nda da konuşuluyor” dedi.
3-Hürmüz Boğazı, ABD
ve Avrupa yaptırımlarına karşı İran’ın güçlü kozlarından biridir ve İran’ın
Rusya ve Çin ile işbirliğinde önemli bir rol oynayabilir. Sayın Pezeşkiyan’ın bahsettiği,
ABD ve Avrupa yaptırımlarına karşı Rusya ve Çin gibi iki güçle koordinasyona İran
İslam Cumhuriyeti'nin yapabileceği en önemli katkılardan biri olabilir. Keyhan
gazetesi olarak bu konuda ve bu güçlü araç ve onun kullanılması gerektiği
hakkında defalarca yazılar yazdık. Hürmüz Boğazı’nın dünya çapında en yoğun
trafiğe sahip ikinci boğaz olduğunu ve günde yaklaşık 18 milyon varil petrolün
geçtiğini, bunun da tankerlerle taşınan dünya ham petrolünün yüzde 42'sine denk
geldiğini açıklamıştık. İran, 1958 Cenevre ve 1982 Jamaika sözleşmelerine
dayanarak, ulusal çıkarlarını tehdit eden bir durumda Hürmüz Boğazı’nı tüm
petrol tankerlerine, ticari mal ve silah taşıyan gemilere kapatma hakkına
sahiptir ve düşman ülkelerin İran karasularında bulunan bir boğazdan geçişine
izin verilmesinin hiçbir nedeni yoktur. Savaşan ülkelere ait petrol tankerleri
ve ticari mal taşıyan gemilerin Hürmüz Boğazı'ndan geçişine izin vermemek
İran'ın tartışmasız ve yasal hakkıdır.
4. Dikkat çekici olan
nokta ise şu ki, Keyhan'da ABD ve Avrupa'nın yaptırımlarına ve zorbalıklarına
karşı bu aracın kullanılması gerektiğinden bahsettiğimizde, ülke içinden ve
dışından birbirine paralel iki tepkiyle karşılaştık. Bu öneri Amerikalı ve
Avrupalı yetkilileri çok kızdırdı, Batılılar ve bazı reformcular Keyhan'la hukuki
dayanak ve delillerle mücadele edemeyince bu öneriyi reddettiler. Yukarıda
bahsedilen öneriyle dalga geçtiler! Şimdi bu konuda başka bir noktaya dikkat
edin:
5. Haziran 2018’de
dönemin Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Batılılara şu açıklamayı yaptı: ‘Siyasetten
biraz anlayan bir kimse İran'ın petrol ihracatını durduruyoruz demez. Bizim
birçok boğazımız var ve Hürmüz Boğazı bunlardan sadece bir tanesi.’ Ruhani’nin
bu açıklamasından sonra İmam Hamanei şöyle buyurdu: ‘Cumhurbaşkanı’nın Avrupa ziyaretindeki
“İran'ın petrolü ihraç edilmezse bölgedeki hiçbir ülke petrol ihraç
etmeyecektir” yönündeki bu açıklaması önemli ve rejimin politikalarını yansıtan
bir yaklaşımdır. Dışişleri Bakanlığı cumhurbaşkanının bu tür yaklaşımlarını
ciddi şekilde takip etmelidir.’
6. Aynı dönemde Şehit
General Kasım Süleymani, Ruhani’ye bir mektup yazarak şöyle dedi: ‘İran İslam
Cumhuriyeti'nin petrolü ihraç edilmezse, tüm bölgenin petrol ihracatının
garantisi olmadığı ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Siyonistlere karşı tutumu
konusunda yaptığınız ve medyaya yansıyan çok değerli açıklamalarınız, gurur ve
onur kaynağıdır. Bu yerinde ve doğru açıklamalarınızdan dolayı elinizden
öpüyorum ve İslam Cumhuriyeti’nin menfaatine olan her türlü politikada
hizmetinizdeyiz.’
7-Sayın Pezeşkiyan’ın
Rus ekonomi aktivistleriyle yaptığı toplantıda yaptığı açıklamalar, Ruhani'nin
yorumlarının rengini ve kokusunu taşıyordu . Ancak bu konunun peşine düşmenin
Sayın Ruhani'nin vizyonunda ve karakterinde yeri yoktu. Ancak Şehit
Süleymani'nin bu açıklamaları desteklemesi, bu vizyonun hayata geçirilmesinin
sadece mümkün değil, aynı zamanda gerekli olduğunun da bir göstergesi olmuştur
ve olmaya devam etmektedir ve ABD ve Avrupa'dan gelebilecek yaptırımlara,
tehditlere ve şantajlara karşı güçlü ve etkili bir araç olarak kullanılabilir.
Bu kolu kullanmak İran'ın yasal hakkıdır. Bu konunun açıklaması şudur; 1958
Cenevre Sözleşmesi'nin 14 ila 23. maddeleri ile 1982 Jamaika Sözleşmesi'nin 17
ila 37. maddeleri karasuları ve gemilerin geçiş hakkı konusuna ayrılmıştır. 1958
Cenevre Sözleşmesi'nin 14. maddesi, karasularında kıyısı olsun veya olmasın tüm
ülkelerin gemilerinin geçişine izin verirken açıkça şunu vurgulamaktadır: Gemilerin
geçişi kıyı ülkesine (burada İran İslam Cumhuriyeti bulunmaktadır) herhangi bir
zarar vermemelidir. Aynı maddenin 4. fıkrasında ise “Geçiş ve seyrüsefer, kıyı
devletinin huzuruna, düzenine veya güvenliğine zarar vermediği ölçüde
zararsızdır” denilmektedir. Sözleşmenin 16. maddesi ise gemilerin geçişinin zararsız
mı yoksa zararlı mı olduğunun belirlenmesi sorumluluğunu su yolunun kıyı
devletine yüklemektedir.
8. Sonuç olarak,
Sayın Cumhurbaşkanının bu inkılabi duruşunu takdir ediyoruz ve eğer Şehit Kasım
Süleymani bugün aramızda olsaydı, “ki şehitler diridir ve Hacı Kasım bizi
görmektedir”, muhtemelen Dr. Pezeşkiyan’a hitaben şöyle derdi: “Tutumunuz ve
duruşunuz gurur ve onur kaynağıdır.”
Hüseyin Şeriatmedari