Hüccet’ül-İslam Şeyh Sabahattin Türkyılmaz’ın konuşması şu
şekilde;
Bismillahirrahmanirrahim
Şia Mektebini diğer ideolojilerden ayıran iki değer vardır;
birincisi Ehl-i Beyt‘in (as) dinin kaynağı olması, bir diğeri İçtihad.
1- Ehl-i Beyt’in (as) dinin kaynağı Olması:
Şii mektebinin ilahi maarifi öğrenme kaynağı diğer İslami
inanışlarda olduğu gibi Kur’an ve Sünnet'tir. Bu iki kusursuz kaynağın yanı sıra
Şiiliğin iftihar ettiği ve başkalarının mahrum olduğu en önemli özellik masum
imamlara bağlılık ve onların yolunu izlemesidir.
Günümüze kadar ulaşan dini maarifin güvenilir ve doğru
olması masum imamlar sayesindedir. İmamların dışındaki kaynaklardan ulaşan
bilgiler mutlak doğru ve güvenilir olarak görülemez.
2- İçtihat nedir ve özelliği nedir?
Şiilerin iftihar ettiği ve Şiiliği özellikli kılan etken
İçtihattır. Masum imamın gaybet döneminde fıkhı hükümleri zamanın şart ve
gereksinimine göre fıkhı hükümleri Update/Güncelleme yapmaya içtihad denir.
Günümüz tabiriyle içtihat, elhevadisul vakia veya zamanla
ortaya çıkan yeni durumlar, ihtiyaçlara yeni çözüm yolları bulmak veya fetvalar
üretmektir.
İçtihad, her zamanda yeni içerikler üretmektir, güncelleme
yapmaktır, her güncelleme bir yenilik sayılır. Eski yazılım, yorum ve sürümlere
günceldir denilmez.
Hiçbir eski içerik ve reçete daha gelişmiş, daha ileri, daha
sorun çözücü değildir. Bu kural içtihat için de geçerlidir; eski içtihatlar
yeni içtihatlardan üstün olamaz. İçtihad bir tekamül gelişim süreci
geçirmektedir; tekrar masum imama doğrudan ulaşana kadar bu durum devam
edecektir. Dolayısıyla eski müctehidler günümüz müctehidlerinden daha a’lem/
daha bilgili olamazlar.
Bir müctehidin
a’lemiyeti uzun süre devam edebilir, ama kesinlikle içtihad sürecini kemale
doğru taşıyan, ilerlemesini sağlayan müctehidler daha bilgili/ a’lem
olacaklardır.
Geçmişteki hiçbir
müçtehid günümüz muçtehidlerinden daha a'lem değildir. Aksi takdirde bu
içtihadın ilerleme yerine gerilediğini gösterir. Hiçbir müçtehid bu görüşü
savunamaz, savunduğu takdirde kendi içtihadına, müçtehidliğine gölge düşürür.
İşte bundan dolayı dini hükümlerin sağlamlığı, güncelliği,
canlılığı ve fıkhın dinamik kalması Şia’nın ikinci büyük iftiharı olan içtihatı
yaşatmasıyla mümkün olmuştur.
İçtihad mutlak doğru ve hakkaniyeti beyan etmese de Müslümanlar
için hücciyeti vardır, kanıttır.
3- Velayet-i fakih ve Merceiyete muhalefet sebepleri:
a) Cehalet: Velayet-i fakih ve merceiyete hakaret ve iftiranın
ilk sebebi cehaletten kaynaklanır.
Bunlar Velayet-i fakihin, içtihadın ve merceiyetin Müslümanların
hayatındaki belirleyici önemini idrak edemiyorlar. Dolayısıyla halkın
bilgisizliğinden yararlanıp onların omuzuna basarak yükselen ve onların duygularını
sömüren ya cahil hocalardır veya kendilerini alimlerden daha bilgili gören
cahil aydınlardır.
b) Kavmiyetçilik/ Irkçılık; Velayet-i Fakih ve içtihadın
önünde engel ikinci faktör Irkçılık/kavmiyetçilik/kavmi asabiyettir. Halbuki
içtihad küreseldir; yani bütün coğrafya ve kavimleri kapsayıcı özelliğe
sahiptir. İçtihad zamanın şartlarına göre fıkhi hükümleri güncellediği için
kültürler üstü bir özelliğe sahiptir. Milli kültürler, zamansal ve coğrafik
menfaatler içtihad eleğinden geçemiyorsa bir değeri yoktur. Velayet-i Fakih ve
Merceiyetin Küresel konumundan dolayı kendi kavminin bu yeteneğe sahip
olmamasından dolayı düşmanlık eder. Kavmi, milli, ulusal çıkarları mektebin
ilkelerinden, hedeflerinden önde tutar.
c) Heva ve hevese tabi olmak; Velayet-i Fakih ve Merceiyete
muhalefet ve hakaretin bir diğer sebebi Heva-hevese esir olmaktır. İnsan
kendisini eğitmez, ihtiraslarına gem vurmazsa bu ihtiras ve hubbudünya öyle bir
dereceye ulaşır ki müçtehide iftira ve hakaret eder hale gelir, adına da dine
hizmet etmek koyar. Bu tipler kendilerini merkeze yerleştirdikleri için
kendilerini mektep, din, şeriat olarak lanse eder, dolayısıyla kendisine veya
konumuna bir zarar gelince din zarar görmüş algısı oluşturur.
Velayet-i Fakih veya Merceiyet istediği gibi olmaz, kendini
kaale almaz veya onlar aracılığıyla istediğine ulaşamazsa ister istemez aradaki
mesafe gittikçe açılır, ardından hakaret ve iftira süreci başlar.
Hubbuddünya; mal,
mülk, kadın, şehvet, şan, makam, hubbunnefs; şöhret, riya, ucb, kibir gibi
putlar insanın içtihat ve Merceiyeti kabullenmesini engeller.
d) Düşmanlık: Velayet-i fakih ve Merceiyete yapılan bir
diğer düşmanlık din ve mektep düşmanlarının bilerek ve isteyerek yaptıkları
düşmanlıktır. Din düşmanları Velayet-i fakih ve Merceiyetin önem ve konumunu
bildikleri için bu makamları itibarsızlaştırmak, etkisizleştirmek ve nihayet
yok etmek isterler.
4- Müçtehidlere hakaret ve iftira konusu:
-Bu tarih boyunca hep yapılagelmiştir, yeni bir şey
değildir.
Bu dört sebepten dolayı 1200 senedir Merceiyet ve 40 yıldır
da Velayet-i Fakih yıpratılmaya, insanların hayatından çıkarılmaya çalışılıyor.
- Kim ne yaparsa yapsın kendine yapar, 1200 senedir
içtihadı, fekaheti ve Merceiyeti zamanın imamı Hz. Mehdi (af) kanatları altına
almış korumaktadır. Onun koruduğu bu makamlara kimse zarar veremez. Bu dinin,
bu mektebin sahibi var, koruyucusu var.
Hangi konum ve meslekte olursa olsun herkes kendi inancını,
imanını korumaya çalışmalıdır, dinin insanlara ihtiyacı yoktur.
Umut edilir her birimiz kendi vazifemizin ne olduğunu
tanımaya çalışır ve yerine getirmeye çaba gösteririz.
Vesselam
Sabahattin Türkyılmaz