Emperyalizm destekli vekâlet savaşları dâhil, her türlü
savaşı sona erdirecek şey, taraflardan birinin savaşa devam azmini
yitirmesidir. Deniz ve hava kuvveti olmayan taraf olmasına rağmen, üstelik
sürekli bombalanmasına, açlığa mahkûm edilmesine ve her gün yüzlerce sivil
nüfus kaybına uğramasına rağmen, azmini yitiren taraf, Husiler olmamış; Yemenli
mazlumlar, emperyalizmin vekillerine karşı, ana vatanlarını destansı bir
şekilde savunmuşlardır.
YEMEN’DE STRATEJİK SONUÇ ÜRETEMEYEN FÜZE VE DRONLAR
Husilere saldıran Suudi Arabistan’a karşı ilk ciddi
karşılık; 6 Haziran 2015’de Suudi Arabistan’ın Hamis Muşayt Hava Üssü’ne
yönelik yapılan başarısız Scud füze taarruzu olmuştur. Topraklarına saldıran
çok sayıda düşman ülkenin savaş azmini kırabilecek silahlar olarak, Husilerin
elinde, ilkel ve eski teknolojili, ama savunma zafiyeti bulabildiğinde etkili
olabilecek füzeler ve insansız kamikaze araçlardan başka bir şey yoktu.
Kendilerini dengesiz bir savaşın içinde bulan Husiler, kendilerine savaş açanların
askerî birliklerine, üslerine, stratejik petrol tesislerine, savaş gemilerine
ve tankerlerine füze veya dron saldırıları yaparak savaş hukukuna uygun bir
şekilde rakiplerinin azimlerini kırmaya çalışmışlardır. Saldırgana karşı füze
ve dron kullanmak, savaşanların en doğal hakkıdır.
Husilerin, Suudi Arabistan’ı füze ve dron yağmuruna
tuttuğunu sanmayın sakın. Dünyanın en kolay imal edilebilir, en ucuz, en ilkel,
isabet yüzdesi en düşük ve tahrip gücü en düşük füze ve dronlarını bile
stoklamakta güçlük çeken Husilerin, yılda 100’ü bile bulmayan füze ve dron
saldırılarının, askerî ve siyasi hedefe ulaştırabilecek nitelikte olduklarını
söyleyebilmek güçtür. Yine de, Yemen topraklarına saldıran koalisyon
askerlerinin binlercesinin ölüm nedeni, Husi füzeleri ve dronları olmuştur.
Husiler, 2016’da El-Hudeyde Limanı başta olmak üzere Kızıldeniz’in pek çok
stratejik noktasını daha ele geçirince, saldırgan koalisyonun topraklarından
başka Babelmandeb Boğazı’ndan geçen gemilerine de füze veya dron atabilir
duruma gelmiştir. Anlayacağınız, 2016’dan sonra Husiler, kendileriyle savaş
hâlindeki Suudi Arabistan ve BAE savaş ve ticaret/tanker gemilerinin yanı sıra,
bu iki devlete destek sağlayan ABD savaş gemileri için tehlikeli olmaya
başlamışlardır. Husiler, savaş hukuku çerçevesinde meşru hedeflere saldırdığını
söylerken; Batı medyası, Husilerin denizdeki bu direnişini meşru olmayan
saldırılar olarak sunmuş; petrol fiyat dengesini olumsuz etkileyecek bir unsur
olarak servis etmeye çalışmıştır. Gerçekte Husiler, kendisiyle savaş hâlinde
olmayan diğer ülkelerin ticaret gemilerine zarar vermemeye özen
göstermişlerdir.
Yemen İç Savaşı’nın sıklıkla Kızıldeniz’e taşması, Batı’nın
Kızıldeniz’e daha sıkı yerleşmesinin yeni bir bahanesi olmuştur. 1 Ekim 2016’da
BAE’ne ait Swift-1 isimli, yüksek süratli bir hibrit katamaran tipi askerî
kargo gemisi, Babelmandeb Boğazı’nı geçerken Husilerce karadan atılan bir C-802
füzesinin avı olmuş ve Swift-1’in köprüüstünde bulunan 24 kişilik personelin
22’si hayatını kaybetmiştir. BAE, Swift-1’in insani yardım taşıdığı iddia
etmişse de, bu kuyruklu bir yalandı ve Yemen’deki harekât alanına asker
nakliyatı yapılmaktaydı. Bu nadir başarılı füze olayından sonra, ABD savaş
gemileri, bölgeden geçerken havada teşhis edemedikleri her şeye ateş açmaya
başlamışlardır.
2017’den itibaren Husiler, uzaktan kumandalı patlayıcı yüklü
kamikaze botlar da kullanmaya başlamışlar; 30 Ocak 2017’de yapılan patlayıcı
yüklü bot saldırısında, Suudi Al-Madinah fırkateyni hafif hasar almış, 2 Suudi
askeri ölmüştür. Swift-1 ve Al-Madinah dışında, Husilerin zarar verebildikleri
bir başka savaş gemisi olmamıştır. Gerçekte, günümüz savaş gemilerinin Husi
silahlarıyla vurulmaları, pek olası görünmemektedir.
2017’DE HUSİLERE DENİZ HAYDUTU İMAJI BİÇİLİRKEN;
YEMEN İÇ SAVAŞI’NA KATILAN YENİ AKTÖR
2017’de Batı dünyası, Husiler hakkında yeni bir algı oyununa
başlamıştır. 2017’den önce Babelmandeb, Yemen Denizi ve Somali sularında
yapılan deniz haydutluğu girişimleri Somalilere mal edilirken; 2017 sonrasında
sivil ticaret gemilerine yaklaşıp durdurmaya çalışan her hafif tekne, Husi
deniz haydutları idi. Gerçekte Somalili idiler, ama Batı medyası Husi deyince,
Husi oluveriyordu; kim, nereden bilecek.
CENTCOM, Şubat 2017’den itibaren, sözde Husi deniz
haydutluğu için önlem olarak, Kızıldeniz’deki ABD savaş gemisi varlığını
artırırken, Husi bölgesine silah nakleden kaçakçı gemilerini de önlemeye
çalışmıştır. ABD, Yemen’in güney bölgelerindeki El Kaide’ye zaman zaman hava
saldırıları yapsa da, 2023’e kadar, Husilere yönelik doğrudan bir harekâttan
kaçınmış; Husileri kıyılardan karaya itme işini vekili savaş koalisyonuna
bırakmıştır.
Yemen’deki Sünni Hadi Hükûmeti, Kızıldeniz kıyılarının bir
bölümüne ulaşıp Muha’yı alırken; 11 Mayıs 2017’de, Yemen’in güney kıyılarında
ayrılıkçı bir Güney Geçiş Konseyi (daha sonraki ismi, Güney Ulusal Meclisi)
kurulmuştur. Böylece Yemen İç Savaşı’nın tarafları 2 iken 3 olmuştur. İran’ın
desteklediği Husiler, Suudi Arabistan’ın desteklediği Hadi Hükûmeti ve BAE’nin
desteklediği Güney Geçiş Konseyi’nin birbirleriyle savaşı, günümüzde de devam
etmektedir. Birlikte giriştikleri Yemen Vekâlet Savaşı’nda, Suudi Arabistan ve
BAE’nin farklı ajandaları takip etmeleri, emperyalizm için ayrı bir mutluluk
kaynağı olmuştur.
EMPERYALİST OYUNLAR VE EMPERYALİZMDEN KAZIK FİYATA SİLAH
SATIN ALMA SARMALI
Yemen İç Savaşı’nda, Husilerle bile baş edemediği hâlde, bir
de BAE destekli Güney Geçiş Konseyi ile uğraşmak durumunda kalan Suudi
Arabistan, savaşı sürdürebilmek için daha fazla silaha gereksinim duymuştur.
ABD, vekili Suudi Arabistan’ın yardımına koşmuştur, tabii kazık bir bedel
karşılığında. Hatırlarsanız, 20 Mayıs 2017’de ABD ile Suudi Arabistan, ilk
etapta 110 milyar dolarlık, gelecek 10 yıl içinde de 300 milyar dolarlık dev
bir silah satış anlaşması imzalamışlardı. ABD’nin gönüllü vekili olan Suudi Arabistan,
Yemen’de bir savaşın içine itildiği yetmemiş gibi, bir de 2017’de silah satın
almak için ABD’ye 300 milyar dolar transfer etmek zorunda bırakılmıştı. Bu
silahlar ABD’den alınmıştı, ama Suudi Arabistan da ABD tarafından nasıl bir
belanın içine sokulduğunu anlamaya başlamıştı.
Emperyalizmin Batı Asya denizlerindeki hâkimiyetini
sürdürmek için Yemen sularında yaptıklarına devam edeceğiz. Bu haftaki yazıyı
sonlandırmadan önce, ABD’nin vekili olarak kullandığı Suudi Arabistan’a 2017’de
300 milyar dolarlık silah satış kazığı gibi; günümüzde ABD’nin Türkiye’ye
attığı 23 milyar dolarlık F-16 satış kazığına da değinmeliyim. Yunanistan’a ve
PKK’ya da bizimle güzel savaşsınlar diye kazık silah satışları yapan ABD;
müttefiki(!) Türkiye’ye attığı F-16 kazığından sonra, biraz daha kazıklamaya
heveslenmiş ki “S-400’ü Rusya’ya geri ver; sana Patriot ve F-35 satayım.”
havasında… Türk milleti; Türkiye’nin ABD’nin vekili Yunanistan ile ABD
silahları satın alma yarışına sokulduğunun, dahası Türkiye’nin ABD silahları
ile donatılmış PKK ile mücadele etmek için ABD silahları almaya zorlandığının
elbette ki farkındadır. NATO’cular, F-16 kazığını, “Kaan öncesi ara formül”
diye yutturmaya kalkışacaktır. Bu ucuz numarayı yutmayın ve her zaman
hatırlayın: Emperyalizmin vekili ve esiri olmaktan kurtulmak isteyenler,
“yerlilikten ve millîlikten şaşmaz.”
Aydınlık