Müctehidlerin Uzun Yaşama Sırrı-1

GİRİŞ: 31.10.2020 19:08      GÜNCELLEME: 31.10.2020 19:08
Rasthaber -  Dünya kurulalıdan beri tevhid ve şirk savaşı durmaksızın hız kesmeksizin sürüyor. Tevhid cephesini adaleti kurmak üzere Allah’ın gönderdiği elçiler merkezli taraf oluştururken, sömürü zulüm ve sınıfçılık esası üzerine kurulu tağuti zulüm cephesini ise her dönemde menfaat sahibi yöneticilerle onların şakşakçıları oluşturmakta. 

Tevhid cephesinin uymak zorunda olduğu ilahi yasalar var bunlar gereğince güvenilir olup hileye katliama haksızlığa baş vuramıyorlar. Bu yüzden tevhid ehlince karşı tarafa çok zarar zayiat verilmemiş dünya tarihinde, ancak ne var ki şirk cephesi böyle değil. Onları sınırlayan tek faktör çıkarları! Çıkarlarına ters olan hiçbir şey mübah değildir, çıkarlarına uyan her yol yöntem fiil zulüm ne varsa caizdir. Onların dininin esası budur. Evet evet Allah bunların tuttukları ve tabi oldukları yola din diyor. Bunun için kafirun suresi üzerinde düşünmek yeterlidir. 

Tarih boyunca tevhid şirk savaşında Allah’ın seçip insanlara lider rehberlik için görevlendirdiği elçileri birkaç istisna hariç hepsi şehit edildiler. Bu şehit edilişlerinden önce kendilerine dünya nimetlerinden oluşan rüşvet ikramları teklif edildi. Ancak kendileri gibi olmadığını, satın alınamayacağını anlaşılınca başka türlü kutsal değerler üzerine anlaşmak üzere teklifler sunuldu. İlahi elçiler zulmün reisliğini hiçbir zaman kabul etmeye yanaşmadıklarından çıkar sahibi zalim yöneticiler onları yollarından kaldırmak için şehit ettiler. 

Tabi bu iş tek başına iki kişinin mücadelesi değil, ekip işidir. Zulmün devletleri vardır, devlet adamları kolluk kuvvetleri paraları kurumları ve hepsinden de önemlisi satın aldığı, Allah tarafında görünen kapı kulu ulema ve aydınları vardır. İlahi tevhid cephesininse kendini Allah’a adamış diğer tüm tanrılardan geçmiş olan tevhid ehli vardır. Onların tek gözettikleri Allah’ın rızasıdır. 
Sayının ne önemi var? Şirk ehli çoğunluğu oluşturur. Tevhid ehli ise tüm dünyada sayılabilecek kadar az sayıdadırlar. İlla da sayısal dengeyi öğrenmek istiyorsanız böyle işte.

İstisnası olmayan bir savaştır bu. Tüm zamanları kuşatmıştır. Dur durak bilmez. Eğer çatışma ve katliam herhangi bir zamanda durmuşsa bilin ki bu iki tarafın da birbirine daha hızla saldırmak ve çarpışmak için geriye doğru gerildiği bir zamandır. Bu zamanda her iki taraf da toplumu kendi tarafına çekmek ve güç toplamakla meşguldür. 

Tarihi tabloyu ve ilahi yasayı böylece özetledikten sonra günümüzdeki duruma gelecek olursak resmin hiç de farklı olmadığını görüyoruz. Bu gün de tevhid şirk savaşı tam hız sürmektedir. Çarpışma çatışma katliam eksik olmamaktadır. Hak tarafının yine az sayıda taraftarı batıl cephesinin de tarihte olduğu gibi korkutucu gücü ve ezici çoğunluğu vardır. 

Hak teala kendi taraftarlarına öyle ilham etmiştir ki bu sayede onlar üstünlüğü dünya zevkleri nimetleri mal ve kazançlarında görmezler. Belki de ilahi irade sadece kendine kul olmalarını dilediği bu cephenin dünya nimet ve lezzetlerinden ayrılmalarını sağlayacak sınavları yapışı da bundandır. Allah, erlerini öyle arındırır ki onların dünya sevgisine dair en ufak bir kırıntıları kalmasın. Sadece ilahi rızayı yaşam gayesi edinsinler. 

Günümüzde Allah erlerinin başında İmam Mehdi (a.s) bulunuyor. O zamanın İmamıdır. Onun altında veliyyi fakih ve müctehidler bulunmakta. Sonrasında ise onların öğreti ve eğitimlerini topluma yansıtacak yardımcı havariler gelmektedir. Alim ve aydın demedim. Çünkü bu durumda konu tamamen farklı anlaşılıyor ve tahrifat başlıyor. İşte bizim de bu yazıyı klavyeye almamızın temel nedeni olan bu sınıftır. 

İlahi cephede sınıflaşmanın olmadığını söylemiştik. Bu sözünü ettiğimiz sıralama dünyevi bir sınıflaşma ve üstünlük sağlama aracı değildir. Şirk cephesindeki sınıflar daha fazla maddi çıkar güç ve menfaat elde etmek ve ona göre bir oluşmaktadır. Oysa ilahi cephedeki üstünlük kriteri böyle değil. Orada Allah’a en yakın, görevli, masum elçi en çok sorumluluk çile ve sınav sahibi, en yoksul yaşayan kişidir. Sonrakiler de iman takva derecesine göre böyleler. En hafif sınavla sorumlu tutulanlar imanı daha az olanlardır. Takva yükseldikçe kulların birbirlerine karşı tevazusu saygısı ve sevgisi daha da artmaktadır. Kula kulluk esasına dayanan diğer cephedeki gibi sömürü ve  karşıdakini kullanma olayı yoktur.

Allah dünyadaki ezici çoğunluğu oluşturan mazlum halkları kurtarmak ister. Onun katında bir kul diğerinden üstün ya da ayrıcalıklı değildir. Kimse diğerinden daha zengin veya yönetici olma hakkına sahip değildir. Bu açıdan Allah en temiz en fedakar ve dayanıklı aynı zamanda masum olan kulunu kendi mesajını insanlara ulaştırmak ve şirke karşı yapılacak savaşta komutanlığı organize etmek için seçmiştir. Bu masum her dönemde olmuş ve adalet taraftarlarını yalnız, başsız bırakmamıştır. Adalet savaşçılarının uyacağı ilahi sınırları, hükümleri iletmiş ve kafirlerin hilelerine karşı kendi varlıklarını nasıl koruyacağının yollarını öğretmiştir. Allah buna dair hangi bilgi güç ve sükunet gerekliyse elçiye indirmiş o da onlarla bu bilgileri paylaşmıştır. 

Bu gün müstekbirler, tarihte hiç olmadığı kadar zulümde uzmanlaşmış ve dünya en derin zulme teslim olmuştur. Küresel zulmün esir almadığı hiçbir ülke hiçbir belde ve ev yoktur. Bu esaret dünyanın neredeyse yüzde seksenini gönüllü köleliğe ikna ederek satın alırken yüzde on dokuza yakınını zorla satın almıştır, yüzde birini hiçbir şekilde satın alamamış durumdadır desek yeridir. 

Şeytan diyor ki; ey Rabbim madem beni saptırdı ben de senin doğru yoluna oturacak ve kullarına sağlarından sollarından ön arka ve çeşitli yönlerden yaklaşacak onları vesvese edecek ve ayaklarını kaydıracağım. Çoklarını sana şükredenlerden bulamayacaksın. Yani tağutlara kul edeceğim şirk cephesinin bir kulu yapacağım. 

Şeytanı sapık kötü görünüşlü ve kötü niyeti belli olan cinni bir varlık olarak tahayyul etmediğinizi, insanlardan askerleri ve türlü türlü hileleri olan bir ordu olarak bildiğinizi biliyorum. Ama sizin bunun farkında olduğunuzu şeytanın bilip farklı strateji ürettiğini hiç ummadığınız hesaba katmadığınız yönden sizi kandırdığını da biliyorum. Hem de iman cephesinin bir üyesi olduğunuzu hayal ede ede. Nasıl mı?

Şeytanı sadece cübbeli gibi neden hayal ediyorsunuz. Aramızda din adamı olarak dolaşan kim bilir bilmem nerede okumakla tanınan toplumca da çok muteber görülen dolu şeytanlar var. Dolaşıyorlar bizi zehirlemişler farkında değiliz. 

“onlara o kıssayı anlat habibim belki ibret alırlar” ayetini duymuşsunuzdur. Duymadıysanız sinsi şeytan baya derin zehir vermiş. Araf suresi 172. ayette Allah sahte din adamlarından söz eder. Ona bilgi verildiğini ama onun bu ilimle yükselmek yerine alçalmayı seçtiğini söyler. Anlat dediği kıssayı hadislerden öğreniyoruz. Bu belam ibni bauradır. Musa a.s zamanıda yaşamıştır. Musa a.s’ın Firavunla mücadelesi başlamadan önce toplumda seçkin bir konuma sahipti. İsmi azam duasını biliyor ve ettiği dua kabul oluyordu. Toplum ona çok saygı duyuyor onu büyük alim olarak biliyor ve fetvalarına uyuyordu. Musa a.s firavunla tevhid savaşının zamanındaki halkasını başlatınca bu aşağılığın Musa a.s yanında yer alarak halkı ona çağırması beklenirken, firavunun safında yer aldı. O zalimin tehlikeli olmayan aslında iyi bir yönetici olduğunu anlatmaya başladı. Firavuna biatın ve itaatin menfaatlerine olduğunu boşuna kan dökülmesini önleyeceğini dini yaşantılarını sürdürmenin buna bağlı olduğunu söyledi. Halk da ona itaat etti. Normalde siz, hiçbir toplumu dini kullanmadan zulme teslim edemezsiniz. Din insanların zulme baş kaldırmalarını durduracak tek zulüm kalkanıdır. 

En ve belki de tek etkili zehirleyici zulüm komutanı olduğu için tağutun tarafında ama çaktırmadan da din adına oradaymış gibi duran bu sahte din adamının etkisi öyle güçlüdür ki Allah onu kuduz köpeğe benzetiyor. Kuduz köpek nasıl ısırdığı bir insan bedenine zerkettiği kuduz mikrobu sayesinde onu da kendi gibi bir kuduz köpeğe dönüştürüyorsa tağutun din adamı da böyledir. Zehirlediği toplum artık bir zulüm elçisi ve koruyucusu olur. Zulüm savaşçısı olur ama bunun (belami zehirin) etkisi hala kendini bir Allah eri sanıp öyle göstermesindedir.

İşte günümüz de bundan farklı değildir. Tarihe baktığımızda on bir İmamın (a.s) tamamı zalimlerce şehit edildi. On ikincisi de şehit edilecek o yüzden gaybette. Yani tablo aynı. Tıpkı İmam Hüseyin (a.s) zamanındaki gibi bir dünya var. aynen o dönemdeki gibi yezit Allah’ın kullarını satın almış tevhid cephesini sindirmiş başını kaldıranları şehit ediyor. Eğer yetişebilse masumu da şehit edecek. Eğer şehit edecek olmasaydı Allah dünyayı masumun bereketinden ve zahiri rehberliğinden neden mahrum tutsun. Önceki var olan merhameti ve adaletinden bir şey mi eksilmiş ki o zamanlar elçileri zahirden yaşatıyordu bu gün gizli yaşatıyor. 

O halde bu gün tarihin en az iman cephesine sahip olduğu ya da zulüm cephesinin suikast ve cinayetlerinin en etkili ve hızlı olduğu bir dönemdir. 

Ama siz öyle mi görüyorsunuz. Tarihte Beni Sadr gibi Mehdi (a.s)’ın müctehidleri şehit edilirken bu gün en saygın iki müctehidimiz doksan yaş civarındalar. Biri Rehber İmam Hamenei diğeri Ayetullah Seyyid Sistanidir. Peki nasıl oluyor da bunlar şehit edilmiyor?
Devamı bir sonraki yazımızda efendim...

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM