NATO’yu gelişen dünyanın üstüne sürmek için çabalar var ama
bunu sağlayacak zemin en başta ABD’deki durum nedeniyle yok. Üstüne üstlük,
Avrupa’da yükselen anti Amerikan dalga, Atlantik İttifakı’nın her iki yakasında
da işlerin yolunda olmadığının açık kanıtı. Biden’ın 5 yıllık iktidarı biterken
Avrupa’da onun ipine sarılan siyasal iktidarların teker teker çökme potasına
girdiği koşullarda, NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya, Asya’da Çin’e karşı esasen
bir başarı şansı gözükmüyor.
AVRUPA-ABD MAKASI AÇILIYOR
Foreign Policy’de Stephen M. Walt, Zirve öncesinde şöyle
yazıyor:
“NATO’nun yaklaşan aşk şöleninin üzerine uğursuz gölgeler
düşüren kara bulutları görmezden gelemeyiz. Donald Trump’ın 2025’te ABD başkanı
olarak geri dönmesine kesin gözüyle bakılıyor, aşırı sağcı Ulusal Birlik şu
anda Fransa’daki en güçlü siyasi hareket, Macaristan’ın Viktor Orban yıkıcı bir
güç olmaya devam ediyor ve Avrupalılar ve Amerikalılar İsrail-Hamas savaşı,
Çin, dijital teknolojilerin düzenlenmesi ve giderek daha fazla kuşatılan
Ukrayna’ya yardım etmenin en iyi yolu konusunda bölünmüş durumda.”
NATO için sorunların Trump’ın ya da Fransa’da birinci parti
konumuna gelen partinin lideri Le Pen’in kişisel eğilimlerinin ötesinde bir
nesnelliğe dayandığını saptayan Walt yazısı şöyle bitiriyor:
“Avrupa ve ABD’yi giderek birbirinden uzaklaştıran güçlü
yapısal etkenler var ve bu eğilimler Kasım’da, Ukrayna’da ya da Avrupa’da ne
olursa olsun devam edecek. Dolayısıyla 75. yıl dönümünün tadını çıkarın, ancak
duymanız muhtemel Atlantik ötesi dayanışma ifadelerini çok ciddiye almayın.
Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri giderek birbirinden uzaklaşıyor ve önemli
olan tek soru bunun ne kadar hızlı olacağı ve ne kadar ileri gideceğidir.”
(Foreign Policy, 8 Temmuz 2024).
Aynı dergide yazan Carnegie Vakfı’ndan Christopher S.
Chivvis de yazısına şu başlığı atmış: “NATO 75 Yaşına Giriyor, Peki Kutlanacak
Ne Kadar Şey Var?” (Forign Policy, 1 Temmuz 2024)
Her iki yazar da NATO’nun değişen jeopolitik ortamdaki
rolünü sorguluyor ve özellikle Çin’e karşı başarı elde etme zeminin olmadığını
vurguluyor.
TÜRKİYE’NİN KONUMU SORGULANIYOR
Bu koşullarda örgüte 1952’de katılan Türkiye’nin konumu ise
hem NATO içinde hem de Türkiye’de yoğun bir şekilde sorgulanıyor. Güncel planda
NATO’nun öncelikleri, Rusya’ya karşı Ukrayna’da NATO’nun boylu boyunca devreye
girmesi yönündeki hazırlıklar ile Türkiye’nin nesnel çıkarları gereği
yaklaştığı Asya’ya NATO’nun savaş planlaması. ABD’nin belirlediği bu iki
öncelik, Türkiye’nin çıkarlarıyla ters düşüyor.
Fransa lideri Macron, 2019’da Trump’ın Suriye’den asker çekme yönündeki kararı ve Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’na atıf yaparak “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” demişti. 5 yıl sonra geldiğimiz aşamada NATO, kameralar önünde bir arada görüntü vermenin arka planında derin tartışmalar içinde. Türkiye’nin önünde, Atlantik İttifakıyla birlikte çöküş değil gelişen dünya devletlerinin eşitliğine dayalı işbirliğine giden yolda öncü roller üstlenmek zorunlu seçenek olarak duruyor.
Fikret Akfırat/aydınlık