Rey el-Yevm Gazetesi Başeditörü Abdel Bari Atvan bu gazetede
kaleme aldığı makalesinde şunları yazdı: ‘Siyonist rejim ordusu, Han Yunus'un
batısındaki "Mevasi" bölgesine yönelik kanlı saldırıda Kassam Tugayları
Başkomutanı Muhammed ed-Dayf ile yardımcısı Rafi Selame’yi hedef alındığını
iddia etti. Bazı Siyonist medya kuruluşları bu başarıyı kutladı ancak
mutlulukları uzun sürmedi.
Siyonist rejim ordusunun Mevasi bölgesinde yaptığı katliamda
çoğunluğu çocuk 90 kişi şehit oldu, 300 kişi de yaralandı. Herhangi bir ekipman
ve ilaçtan yoksun bu yıkılan hastaneler bu mağdurları barındıramıyor ve yakın
tarihin en menfur katliamlarından biri olan bu katliamın kurbanlarını kurtaramıyor.
Bu hava saldırısının, bu iki komutanın Mevasi bölgesindeki
konumundan elde edilen doğru istihbarat verilerine dayanılarak
gerçekleştirildiği iddiası, sadece tekrarlanan bir yalan ve daha önceki suç ve
cinayetlerde olduğu gibi bu kanlı cinayeti örtbas etmeye yönelik başarısız bir
girişimdir. Kassam komutanları yaklaşık bir yıldır çocuklarını ve ailelerini
göremiyor ve yeraltında yaşıyorlar ve savaşı ve zaferleri mükemmel bir şekilde
yöneterek sabahlıyorlar ve Aşdod'un ya da Beer el-Sabah'ın altında bir tünelde
olsalar şaşırmayız.
Netanyahu ve çetesinin son derece hassas izleme ve tanımlama
yeteneklerine sahip olduğunu iddia ettiği Siyonist rejimin istihbarat
teşkilatları, Filistin direnişinin istihbaratı karşısında bininci kez başarısız
oldu ve Filistin direnişinin istihbaratı onları bir kez daha rezil etmeyi başardı.
Bu, bu cihazların Muhammed ed-Dayf’e suikast düzenlediğini
iddia ettiği neredeyse 10. sefer ve yine başarısız oldu. Bu konu Hamas'ın Gazze
Şeridi'ndeki lideri Yahya el-Sinvar için de geçerlidir.
Burada işgalci rejim ordusunun, şu açıklamasını hatırlamamız
gerekiyor: İşgalci rejim ordusu açıklamasında güçlerinin merkezdeki el-Nuseyrat
kampındaki evlerinden birine düzenlediği saldırıda Muhammed ed-Dayf’ın yardımcısı
Mervan İsa’ya suikast düzenlemeyi başardığını iddia etti ama her zamanki gibi
bu iddianın da yalan olduğu ortaya çıktı.
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr Balah’tan güneyde Mısır
sınırlarına kadar uzanan 12 kilometrelik kıyı şeridi boyunca uzanan Mevasi
bölgesi, küçük vahalara, verimli topraklara, tatlı yeraltı sularına ve güzel ve
yumuşak kumullara sahiptir. Siyonist rejim güçleri burayı yıllar önce
sahiplerinden alıp üzerinde "Guş Katif" yerleşim yerlerini kurmuştu
ancak 2005 yılında yenilgiye uğrayarak oradan geri çekildiler. Bu bölge,
meyvelerinin kokusu yüzlerce metre öteden hissedilen yemyeşil ağaçlarıyla
ünlüdür.
Bu güzel bölge, İsrail buldozerleri ve savaş uçakları
tarafından yerlerinden edilen binlerce kişi için mezarlığa dönüştürüldü. Netanyahu'nun
bu bölgenin güvenli olduğuna dair söz verdiği mülteciler, hayatta kalma
umuduyla üçüncü veya dördüncü kez çadırlarını orada kurmuştu.
İşgalci rejim için en uzun ve en pahalı savaş olan bir savaşı
yöneten direniş komutanlarının yeraltındaki operasyon odalarındaki varlığı ve işgalci
rejim ordusunun bu savaşta caydırıcılığını ve gücünü kaybetmesi, bu rejimin
uğradığı ve yıkılmasına yol açacak yenilgilerin en önemli konularından biridir.
Netanyahu ve ABD Başkanı Joe Biden'ın direniş komutanlarını
İsrail ve ABD'nin terör listesine koyması, mallarına el konulması veya ABD ve
Avrupa'ya girmelerinin engellenmesi, küresel bankalardaki hesaplarının
kapatılması gibi yaptırımlar uygulanması çok saçma. Neden el-Sinvar Amerika'ya
gitsin ya da neden Muhammed ed-Dayf ve diğer direniş komutanları Avrupa
ülkelerine gitsin? Bunlar, şehit olup Allah'ın huzuruna çıkmadıkça Gazze
Şeridi'ndeki tünellerden çıkmayacak kişilerdir.
Siyonist rejimin bu cinayetleri çok pahalıya patlayacak ve
hem politikacılar hem de askerler olmak üzere failler hak ettikleri cezayı
alacak ve kaderleri Almanya ve diğer ülkelerdeki Nazilerden çok daha kötü
olacaktır. Gazze ve Batı Şeria'da istikrar ve zafer destanı yazan Filistin
halkı, bu suç ve cinayetleri unutmayacak, affetmeyecek ve her yerde katillerin
peşine düşecektir.