AKP-MHP’nin Öcalan açılımının iki ayağı var: Dış ayağı “Türkiye’yi Irak ve Suriye Kürtleriyle genişletme” hedefini içeriyor. İç ayağı ise yeni anayasa ile Erdoğan’a “sınırsız başkanlık” sağlamayı amaçlıyor.
Lozan’ı hezimet gören iktidarın Misakı Millicilik yaparak
Halep, Kerkük, Musul’a “plaka dağıtması” AKP’nin iktidara
gelirken önüne konan “ABD’nin küresel düzeninin altında bir bölgesel
alt düzen kurma” hedefiyle ilgilidir. Somutlarsak, neo
Osmanlıcılık yaparak İstanbul merkezli “geniş Türkiye” kurmak istiyorlar.
İKTİDARIN ‘GENİŞ TÜRKİYE’ HEDEFİ
İktidarın “Türkiye Türkiye’den büyüktür”, “1. Dünya
Savaşı farklı bitse Halep ve Şam bizimdi”, “Gönül coğrafyamız”, “İsteyenin
hamisi oluruz” gibi son dönemdeki söylemleri, neo Osmanlıcı bir
bakışla “geniş Türkiye” hedefini yansıtmaktadır.
Bütünü anlamak için öncesini de anımsamalıyız:
Erdoğan “eyalet sistemine geçilebilir” demişti.
(Sever, Dizdar, 2. Cumhuriyet Tartışmaları, Başak Yayınları, 1993)
Erdoğan’ın Dışişleri bakanlarından Abdullah
Gül, “Kuzey Irak bizim hinterlandımızdır” diyor (Akşam,
2.12.2005), bir diğer Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da “Kuzey
Irak’la entegrasyonu” savunuyordu. (Görüş, sayı 63, Ağustos
2010)
Erdoğan’ın Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi
Özkök ise emekli olduktan sonra ulus devleti sulandırmaya
soyunuyordu: “Devlete isim verme konusunda birçok ülke kendilerine göre
çözüm bulmuşlar. Mesela Osmanlı demiş, Amerikalı demiş.
Genellikle çok etnisiteli ülkeler etnik referans vermekten bazen
çekinmişler. Hatta tarafsız olsun diye başka uluslardan kral ödünç
alanlara bile rastlamak mümkündür. Ama hepsi şöyle veya böyle bir çözüm
bulmuştur. Biz de çözüm bulmalıyız.” (Milliyet,
22.8.2009)
AHMET TÜRK’ÜN OSMANLI İŞARETİ
Nefes gazetesinden Aytunç Erkin’e
açıklama yapan DEM Parti İmralı heyeti başkanı Ahmet Türk, yukarıda
özetlediğimiz “Osmanlıcılık ile ‘geniş Türkiye’ hedefi”ni
kabul ettiklerini ortaya koymuş, şöyle diyor: “Irak’a da gittim,
Suriye’ye de gittim. Bütün Kürtlerin gözü Türkiye’de. Kendilerini hâlâ
Osmanlı’dan bu yana Türkiye’nin bir parçası olarak görüyorlar. Kürtler sadece
Türklerle adil bir yaşam sürebilir, özgürleşir. Başka şansları da yok.” (Nefes,
4.1.2025)
Ahmet Türk’ün “Irak ve Suriye Kürtlerinin
sadece Türklerle adil bir yaşam sürebileceğini” ifade etmesi elbette
kulağa hoş gelebilir. Ama son tahlilde Irak ve Suriye açısından
bölücülüktür!
Daha tehlikelisi de şudur: Irak ve Suriye
Kürtleriyle “genişleyen Türkiye”, “İran Kürtleri” ile daha da genişlemek
isterse ne olacak? Tam da ABD’nin istediği gibi bir Türk-Fars savaşı
mı?
Ya Irak ve Suriye Kürtleriyle genişlemiş Türkiye,
daha sonra Türkiye Kürtlerinin liderliğiyle ayrı Kürdistan’a yönelirse ne
olacak? Geniş Türkiye, daralmış Türkiye’ye dönüşür.
BATI ASYA BİRLİĞİ
O nedenle tarihsel olarak yararlı tutum şudur: Irak
ve Suriye Kürtleri ile “geniş Türkiye” kurmak yerine, Batı Asya Birliği’ni
hedeflemek. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin bu bölgesel birliği, Kürtlerin
“adil bir yaşam sürmesinin” asıl teminatıdır.
Kürtlerin geniş-dar savaşlarında kullanılması sadece
Kürtleri değil, Türkleri, Farsları ve Arapları uzun dönemli savaşlara
götürecektir. Tersine büyük barış ve halkların gerçek özgürlüğü için Kürtlerin
dört ülkedeki varlığını, Batı Asya Birliği’ni kurmanın kolaylaştırıcı fırsatı olarak
görmek gerekir.
cumhuriyet