HTŞ yani Kaide’nin Suriye kolu olarak kurulan ve IŞİD’in
çizgisinde olan NUSRA’nın Şam’da iktidarı ele geçirdiği 8 Aralık’dan bu yana
örgüte bağlı radikal İslamcı militanlar her tarafta terör estiriyor.
Yönetim olarak devletin tüm kurumlarında silahlı militanları
yerleştiren ‘Başkomutan’ ve ‘Devlet Başkanı’ Colani dört gün önce herkesi
şaşırtacak bir karara imza attı. Öncesinde kendisine bağlı silahlı bir grubun
lise mezunu ( bazılarına göre ilk okul terk) birini savunma bakanı olarak
atadı. Bununla yetinmeyen dünyaca ‘baş terörist’ olarak kabul edilen Colani ve
yeni adıyla Ahmed El-Şara çoğunun hiç bir özelliği olmayan 60 kadar militanını
yarbay, albay, general rütbesine terfi ettirdi ve hepsini yeni oluşturulan
savunma bakanlığında üst düzey görevlere atadı. Önceki adı ÖSO yani Özgür
Suriye Ordusu ve 2019’da Şanlıurfa’da toplanarak Suriye Milli Ordusu
adını alan ordunun mensubu binlerce eski subaya hiç bir görev vermeyen Colani
Ürdünlü, Mısırlı, Çeçen, Türk, Uygur Türkü, Özbek kökenli bazı militanları
general yaparak önemli görevlere getirdi. Bununla da yetinmeyen Colani
direkt kendisine bağlı olarak kurduğu istihbarat, polis ve iç güvenlik
birimlerine de benzer atamalarda bulundu. Anlaşılan Colani Hazretleri
seçtiği ve önemli görevlere atadığı Uygur Türkü, Çeçen, Özbek ve benzeri
radikal İslamcı teröristlerle herkesle savaşmaya hazırlanıyor.
İyi de kimin adına ve ne amaçla?
Böyle bir durumu isteyecek olan iki ülke olabilir onlar da
ABD ve İsrail’dir. Böyle olursa Suriye’de asla istikrar olmayacak demektir.
Suriye’de istikrar olmazsa Türkiye’de ve dolaysıyla tüm bölgede işler çok
karışacak. Belki de bunun için Colani’ye bağlı silahlı grupların yönetim ve
militanları ülke içinde gerginliği artırmak için gereken her şeyi yapıyorlar.
Orduya ve farklı bakanlıklara bağlı lojmanlar boşaltılıyor, orada
yaşayanlar sokağa atılıyor ve militanlar yerleştiriliyor. Suriye ordusunda
savaştıkları sırada yaşamlarını yitiren askerlerin çocuklarının barındığı yurt
ve okullar da boşaltılıyor ve yetimlere bağlanan maaşlar kesiliyor.
Okullarda ise şeriatçı eğitimin temelleri atılıyor ve toplum psikolojik baskı
altına alınıyor. Kanlı Arap Baharı’nın başlangıcında dünyanın dört bir yanından
yola çıkarak Suriye’ye giden ve ‘Alevileri, Şiileri, kafir Hıristiyanları
ve Esad’la işbirliği yapan Sünnileri öldürmeye programlanmış tipler şimdi
Napolyon’un ‘dünyanın kalbi’ dediği Suriye gibi bir ülkeyi yönetiyor.
Onun için de her gün cinayet işliyorlar, düşman belledikleri
herkese işkence yapıyorlar ve toplumda terör estiriyorlar. Bu terörün yakın
gelecekte son bulacağını düşünen varsa çok yakında yanıldığını görecektir.
Belki de bunun için Türkiye dahil hiç kimse HTŞ’yi terör listesinden çıkarma
konusunda acele etmiyor, hiç bir ülke yeni yönetimi resmen tanımıyor, BM ve AB
yaptırımları devam ediyor ve Esad’ın atadığı büyükelçi ve konsoloslar
görevlerini sürdürüyor.
Peki AKP iktidarı böylesi tehlikeli bir
örgütün yönettiği ‘yeni Suriye’ye neden ve ne amaçla sahip çıkıp destek
veriyor?
Görünen tek bir amaç olabilir o da ideoloji yani İslam.
22 yıldır Türkiye’yi devlet ve toplum olarak İslamlaştırmaya
çalışan AKP Şam’daki İslamcı iktidarın varlığıyla güçleneceğini ve bununla
bölgesel politikalarında başarı sağlayabileceğini düşünüyor.
Bildik Osmanlı hevesleri!
BOP’de Türkiye’yi eş-başkan yapan AKP Kanlı Arap Baharı’da
Türkiye’yi Ortadoğu bataklığının tam içine sürükledi ve şimdi de bataklığı
yayma peşinde.
Tam 10 yıldır ‘ Karanlığın da karanlığı var’ diyorum.
2025’le birlikte bu karanlık zifiriye dönüşebilir çünkü ABD,
İsrail ve işbirlikçileri hepimizi perişan etmeye hazırlanıyorlar.
Daha açık bir ifade ile herkesi yani Arapları, Türkleri,
Kürtleri, Persleri, Sünnileri, Şiileri, Alevileri, Ezidileri, Süryanileri ve
yüzlerce yıldır birlikte yaşayan herkesi birbirine kırdırmak istiyorlar.
İşte bu nedenle on bin yıllık tarihiyle Şam’da olup
biten her şey çok önemli. Herkes çok dikkatli ve daha fazla duyarlı olmak
zorunda.
TELE1