Erdoğan 21 yılda, 21 temel iç ve dış politikada
U dönüşü yaptı. Bu U dönüşlerinin Türkiye’ye ekonomik faturası milyarlarca
dolar tuttu ama siyasi faturası olmadı.
Mısır bu U dönüşlerinden biri. 12 yıl sonra Erdoğan
Sisi’yle normalleşti ve 14 Şubat’ta Kahire’yi ziyaret etti.
Türkiye Mısır’la neden bozuşmuştu? Çünkü Erdoğan, Türkiye,
Suriye, Filistin, Mısır, Libya hattında Müslüman Kardeşler (İhvan) rejimleri
istiyor, kendisini de “İhvan coğrafyasının” siyasi lideri
olarak konumlandırıyordu. Sisi, İhvancı Mursi’yi
devirince, Erdoğan koltuğun İhvan’a devredilmesini istedi ve
Türkiye-Mısır ilişkilerini kopardı.
YALNIZLIĞIN MALİYETİ
Peki ne oldu ne değişti de Erdoğan 12 yıl
sonra Kahire’ye gitmeyi kabul etti? Mısır cephesinde hiçbir değişiklik
yok: Erdoğan’ın desteklediği Mursi mahkeme
salonunda geçirdiği baygınlık sonrasında öldü, Müslüman Kardeşler (İhvan)
önemli oranda tasfiye edildi, Mursi’yi deviren Sisi hâlâ
cumhurbaşkanı...
Kısacası Mısır cephesinde bir değişiklik yok ama
Erdoğan, uluslararası ilişkilerde yalnızlığın iddia edildiği gibi “değerli”
olmadığını gördü. Dahası, iyice bozduğu ekonomi bu yalnızlığı kaldıramayacak
duruma geldi.
Erdoğan’ın “İhvan eksenli Ortadoğu inşası” hayali,
Türkiye’nin güneyle ticaretini mahvetti. Türk TIR’ları, Suriye üzerinden
Ürdün’e, oradan Suudi Arabistan ve Körfez’e mal taşıyordu. Erdoğan’ın
Suriye politikası o yolu tıkadı. Türk TIR’ları için daha maliyetli yeni rota,
Ro-Ro ile Mısır limanına, oradan önce karayolu sonra denizyoluyla Suudi
Arabistan’a ve Körfez’e oldu. Erdoğan’ın Mısır politikası o yolu da
kapattı. Üçüncü rota denizyoluyla İsrail limanı, oradan Ürdün üzerinden Suudi
Arabistan ve Körfez oldu.
Ancak artık Türk ekonomisi bu maliyetleri kaldıracak durumda
değil. Sisi değişmediği halde, Erdoğan’ı ettiği tüm sözleri yutarak
Sisi’yle normalleşmeye iten ekonomik neden işte bu.
SİSİ’Yİ SEÇİME ALET ETTİLER
İktidarın Mısır’la ilişkileri neden bozduğunu sorgulamaya
kalktığınızda hep şöyle dediler: “Dış politika milli meseledir. İç
politikaya alet edilmemelidir. İçeride siyasi çekişme olur ama dışarıda birlik,
beraberlik...”
İyi de dış politikayı iç politikaya asıl alet eden iktidar
değil mi? Anımsayın, bir önceki yerel seçimde Erdoğan miting
meydanlarında “Ya Binali Yıldırım’a oy vereceksiniz ya Sisi’ye” diyerek İmamoğlu ile “katil,
zalim, darbeci” dediği Sisi’yi eşitlemişti.
Peki ders alınmış mıdır bundan? Birkaç hafta sonra seçim
meydanlarında “Ya Murat Kurum’a oy vereceksiniz ya Netanyahu’ya” demezse,
belki...
ASIL GÖSTERGE SURİYE
Mısır’la ilişkilerin bozulmasını eleştirenler, yıllardır
iktidara “Mısır’ı kimin yönettiği Mısırlıların sorunudur” diyordu, “Önemli
olan ilkelerdir ve Türkiye’nin çıkarlarıdır” diyordu, Mısır’la
ilişkilerin bozulmasının ekonomik ve siyasi maliyetine işaret ediyordu. İktidar
ise bunları söyleyenlere “Sisici, darbeci” sıfatı
yapıştırıyordu.
Bugün Erdoğan Mısır dönüşü uçakta şöyle
diyor: “Dış politika, karşılıklı çıkar eksenli inşa edilir ve o zeminde
yönetilir.” (AA, 16.2.2024)
Neyse, keşke dersler çıkarılsa ama dersler çıkarılıp
çıkarılmadığının temel göstergesi ne Körfez’dir ne de Mısır’dır,
Suriye’dir. Suriye’yle normalleşme, Türk dış politikasının en önemli
ihtiyacıdır; terörle mücadeleden sığınmacı sorununa, Doğu Akdeniz’de
enerji-politik güç mücadelesinden ABD’nin bölge siyasetine kadar her konunun
asıl öznesi Suriye’dir.
Orada ısrar ettiklerine göre, “Erdoğan Rabiacılığı
rafa kaldırdı, pragmatizme devam ediyor” diyebiliriz.
cumhuriyet