Mücahit Gültekin, sosyal medya hesabından şunları kaydetti:
"10 yılı aşan Suriye meselesinde Türkiye’de bir Kasım
Süleymani ve Hasan Nasrallah nefreti oluşturuldu. İktidar çevreleri en çok bu
iki isimden nefret etti. Nihayetinde birini ABD, diğerini de İsrail vurdu. Bir
an olsun durup düşünün, sizin sevginizi ve nefretinizi kim yönetiyor?
Tekrar tekrar aynı suçlamaları yapıp duruyorsunuz: İrancı,
Şii vs. Sebep şu: Bazı siyasi olayları sizinle aynı pencereden okumuyor
oluşumuz.
Başkalarını bilemem, benim için siyasi olaylar “mezhep” ya
da “etnisite” kriterleri merkeze alınarak yorumlanacak olaylar değil. Örneğin,
Bağdat Paktı’ndaki İran’a hasımım. 1950’lerde yaşasaydım İsrail’le savaşan
Mısır’dan yana olurdum; Nasır’ın ideolojisini kabul etmesem de onun çabalarına
saygı duyardım. Bunun hangi ülke olduğunun da önemi yok. Mezhebinin ya da
etnisitesinin önemi yok. İran’ı ya da Hizbullah’ı savunuyor oluşumuz,
bölgemizdeki NATO düzenine karşı oluşumuzdandır. Bölgemizdeki Batılı emperyalist
hegemonyaya karşı oluşumuzdandır.
İsrail’le savaşın
bayrağını kim taşıyorsa onun yanındayım; ister Venezuela olsun, isterse
Malezya. Stratejik önceliğimizin bu olması gerektiğine inanıyorum. Siyasi bir
olay gerçekleştiğinde tarafların mezheplerine ya da etnisitelerine bakmıyorum;
dinlerini ve dillerini öncelemiyorum. Bu olay NATO’nun, ABD-İngiltere-İsrail’in
lehine mi aleyhine mi diye bakıyorum. Bunu her zaman doğru belirliyorum diye
bir iddiam yok. Kategorik olarak her olayı siyah-beyaz şeklinde de
sınıflandırmıyorum. Pek çok olay zaten bir derece, bir ağırlık meselesi.
Görebildiğim kadarıyla tarafımı belli etmeye çalışıyorum. Bana göre yanlış
gören birini de etiketleyip, damgalamıyorum. Hainlikle filan suçlamıyorum.
Hainlik yapanlar varsa da Allah’a havale ediyorum.
Suriye meselesini de ta en başından bu yana ABD ve İngiltere
başta olmak üzere emperyalist ülkelerin bölgemize müdahalesi olarak gördüm.
Bunu kanıtlayacak onlarca örnek oluştu yıllar içinde. Durum bugün de böyledir.
Suriye’nin yıkılması ya da parçalanması Filistin direnişine vurulacak büyük bir
darbedir.
Diğer taraftan bu meselenin ezilenler arasında ayrılık
oluşturmasından derin bir acı duydum, duyuyorum. Yine de Suriye meselesinde
aynı düşünmesek de aynı düşündüğümüz başka meselelerde birlik olabileceğimize
de inandım. Tabii ki benim inanmam bir şeyi değiştirmiyor, diğer kişilerin de
inanması gerekiyor.
Özetle, bizler umutları, özlemleri, merhametleri ve öfkeleri
düşmanımız tarafından çokça kullanılmış bir ümmetiz. Tarihimiz bunun acı
örnekleriyle dolu. Rus uçağını düşürdüğümüz günleri hatırlayın. Nasıl da
kahramanlık nutukları atılıyordu. Bunun yanlış olduğunu bir arkadaş grubu
içinde söylediğimde şiddetle karşı çıkılmıştı. Ama sonra bu olayın FETÖ
iddianamesine girdiğini gördük. Başka örnekler de verebiliriz ama gerek yok.
Birbirimizi yeterince
gaza getirdik. Sonuç ortada: Filistin’de soykırım devam ediyor. İsrail’le
ilişkilerini kesememiş bir ülkede yaşıyoruz ve hala NATO müttefikiyiz. Bizim
yüzleşmemiz gereken gerçek bu. Hoşumuza gitmese de gerçeğimiz bu."