Söz “Aydınlığın karanlığa karşı savaşı” diye başladığında
seçilen kelimeler önemlidir. Kelimeler silahtır çünkü.
İsrail saldırıya uğradığında bu terördür; saldırdığında
kendini müdafaa ve savunma hakkı.
Filistinlilerin kaçırdıkları rehinedir; İsrail’in işgal
altındaki topraklarda alıkoydukları ne esirdir ne rehine sadece tutukludur,
mahkumdur.
Filistinlilerin elinde küçük yaştakiler çocuktur, bebektir;
İsrail hapishanelerindekiler 18 yaş altı insandır.
İsrailliler öldürülür, Filistinliler ölür. İsrailliler terör
saldırılarında ölür, Filistinliler patlamalarda.
“Nehirden denize Filistin” demek direniş değil soykırım
düşüncesidir; “Tanrının vaat ettiği topraklarda büyük İsrail” demek
masumiyettir, haktır.
Haliyle biri “soykırım” saldırılarına kurban gitmiştir,
diğeri terör örgütüne canlı kalkan olduğu için ölmüştür.
İsrail’inki sivil kayıptır, Filistin’inki savaşın kaçınılmaz
kurbanıdır, zayiattır.
Biri aydınlığın diğeri karanlığın canıdır.
Kutsanmışları ve lanetlileri ayıran kelimeler… Kelimelerin
savaşı, savaştan önce başlar, savaşı eşsiz bırakmaz.
7 Ekim Aksa Tufanı’ndan beri medya da bu savaşın parçası. Bu
savaş, geçen cumadan beri 4 günlük geçici ateşkesle rehine-tutsak takasının
diline de yansıyor.
Kutsanmış seçilmişlerin medeni dünyadan çalıntı kavramlarla
bizi kıstırmalarına izin vermeden Aksa Tufanı’nın birincil motivasyonu sayılan
rehine-tutsak denkleminin arka planına da bakmak gerekiyor.
***
İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinli kadınlar ve
çocuklar ev ve sokaklardaki en yakıcı konu. İsrail’le rehine-tutsak denklemini
kurabilen herhangi bir örgüt, buna yönelik gerçekleştirdiği eylemin şekline ve
ödenen ağır bedellere bakılmaksızın Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te de kabul
görüyor. Geceden gündüze yaşadıkları her şey Filistinlilere içinde doğup
büyüdükleri bir soykırım savaşından çıkmadıklarını hatırlatıyor. Hapishaneler
hem bu savaşın hem de işgal edilmiş topraklara dayatılan apartheid rejiminin
bir uzantısı.
İsrail’deki sivil toplum örgütü HaMoked’e göre Filistinli
tutuklu sayısı 6700. İsrailli insan hakları örgütü B’tselem’e göre Eylül 2023
itibariyle İsrail Cezaevi Servisi güvenlik gerekçesiyle 4764 Filistinliyi
tutuyordu. Bunların 176’sı Gazze’den. Aynı zamanda İsrail’de yasadışı
bulundukları gerekçesiyle 8’i Gazzeli 932 Filistinli içerdeydi. Toplam tutuklu
sayısı 5696 idi. Bunların 180’i çocuktu. Cezaevlerindekilerin 1310’u da idari
tutuklu kapsamındaydı. Yani bir komutanın emriyle haklarında iddianame olmaksızın
içeride tutulanlar.
B’tselem İsrail Cezaevi Servisi’nin 2020’den itibaren
kendileriyle veri paylaşımını durdurduğunu ve internet sitesinde kısmi
paylaşımda bulunduğunu belirterek gerçek rakamın farklı olacağına dikkat
çekiyor. Bunun yanı sıra kısa süreliğine askeri tesislerde tutulanlar da bu
rakamlara dahil değil. 7 Ekim sonrası 4 bin Gazzeli işçi Necef’teki üste
alıkonulmuştu. Akıbetleri meçhul.
Ramallah merkezli Esirlere Destek ve İnsan Hakları Derneği
(ADDAMEER) 6 Kasım itibariyle ‘idari tutuklama’ kapsamında alıkonanların
sayısının 2300’ü, toplam tutuklu sayısının 7 bini geçtiğini rapor ediyor. 7
Ekim’den bu yana 200 çocuk tutuklandı, bir kısmı bırakıldı. Halihazırda içerde
tutulanların 200’ü çocuk, 62’si kadın. Müebbet yatanlar 559, 20 yıldan fazla
ceza alanlar 432, 25 yıldan fazla ceza alanlar 40 kişi.
***
Çocuklar evleri henüz basılmadıysa zulümle sokağa adım
attığı an tanışıyor. Bu çocukların aşırı donanımlı üç-beş askerin zorbalığı
altında içeri nasıl alındıklarına dair sayısız görüntü var. Ailelerine
kavuşurken halleri yaşadıklarını anlatmaya yetiyor. Pek çok insan hakları
örgütünün buluştuğu nokta; çocuklar genellikle fiziksel ve psikolojik işkenceye
maruz kalıyor. Ebeveynleri ya da avukatları olmadan sorguya çekiliyorlar.
Çocuklar muhbir olmaya zorlanırken aileleri onlar adına büyük para cezalarıyla
çökertiliyor. Çocuklar aranan yakınlarını teslim olmaya zorlamak için rehine
olarak da tutuluyor. Üç yaşındaki M.N. babası teslim oluncaya kadar bir
süreliğine alıkonulanlardan biriydi. ADDAMEER cezalandırıcı gözaltı
kampanyalarının bir parçası olarak çocukların sistematik şekilde tutuklandığını
belirtip ekliyor: “Çocuklar psikolojik ve fiziksel işkenceye maruz
bırakılıyor.”
Haklarında iddianame olmaksızın çocukların yaşamları
çalınıyor. 2021’de Yahudi yerleşimciyi bıçakla yaralamakla suçlanıp Kudüs’teki
okulunda gözaltına alınan Nüfuz Hamad, 12 Kasım 2023’te 12 yıl hapse ve 13 bin
dolar para cezasına çarptırıldı. ADDAMEER’e göre 15 ya da 16 yaşına giren Nüfuz
Hamad en genç Filistinli kadın mahkum.
İçerdekilerin koşulları iyi değil. 7 Ekim'den itibaren
hapishanelerde kötü muamele, taciz ve saldırılar arttı. Takasla çıkanların
anlattıkları bunları teyit ediyor. Filistin Yönetimi Mahkum İşleri Komisyonu
Başkanı Kadura Fares’e göre 7 Ekim’den itibaren en az 4 Filistinli gözaltında
öldü. Otopsilerinde işkence izleri tespit edildi. Filistinlilere işkence
yapıldığını İsrail Yüksek Mahkemesi 1999’da belgelemişti. İsrail hükümeti de
2000’de işkence ve suçun örtbas edildiğini kabul etmişti. Ama pratikte değişen
bir şey olmadı.
Ayrıca yine ADDAMEER’e göre kasıtlı açlık politikasının bir
parçası olarak günde iki yetersiz öğün dağıtılıyor ve tutukluların kendi
yemeklerini yapmalarına izin verilmiyor.
***
Uygulama onlarca yıldır sistematik. Filistinlilerin İngiliz
manda döneminden bildiği idari tutuklama uygulaması avukatların dahi
erişemediği ‘gizli kanıt’ dosyasıyla insanlar yargılama olmaksızın aylarca
hatta yıllarca demir parmaklıkların arkasında tutulabiliyor.
İsrail 1967’den itibaren 1600 civarında askeri emirle işgale
karşı tüm eylemleri kriminalize eden ve cezalandıran bir sistem oturttu. 101
nolu askeri emirle gösteri yapmak, afiş dağıtmak, bayrak sallamak, siyasi simge
taşımak dahil her tür sivil eylem ‘düşmanca propaganda ve kışkırtma suçu’
olarak yasaklandı. 1970’de 378 nolu emirle Filistinlilerin yargılanacağı askeri
mahkemeler kurulurken işgale karşı her tür eylem terörizm kapsamına alındı.
B’tselem’in verdiği bilgilere göre idari tutuklama
mekanizması şöyle işliyor:
Tutuklama emri Batı Şeria'daki komutandan geliyor. Tek
seferde altı aylık tutuklama süresi defalarca uzatılabiliyor.
Bu uygulama İsrail’in hiçbir suçtan hüküm giymemiş
Filistinlileri yıllarca içerde tutmasına olanak sağlıyor. İdari tutukluluk
kararından sonra ilgili kişinin 8 gün içinde askeri hakim huzuruna çıkarılması
gerekiyor. Hâkim kararı onaylayabilir, reddedebilir veya tutukluluk süresini
kısaltabilir. Uygulamada ise hakimler “ifşası güvenliğe zarar verebilir”
gerekçesiyle delilleri tutuklu ve avukat olmadan kabul ediyor. Yani tutuklu
aleyhindeki delilleri öğrenme şansına sahip olmadığı için savunma da yapamıyor.
Hakimler delillerin gizli kalması talebini asla reddetmiyor, dosyayı
incelemeden delillerin doğruluğunu kabul ediyor. Davaların büyük çoğunluğunda
hakimler iddia makamının tutuklama ve uzatma kararını onaylıyor. İsrail
ordusuna göre Ocak 2015-Temmuz 2017 arasında 3.909 idari tutuklama kararı
çıkarıldı. Bunlardan sadece 48’i yani yüzde 1.2’si askeri mahkeme tarafından
iptal edildi.
Bu sistemin neye yaradığına dair de B’tselem şu tespiti
yapıyor:
“Resmi olarak idari tutuklama, sözde tutuklunun
gerçekleştirmeyi planladığı bir suçu işlemesini engellemek için tasarlanmış
önleyici bir tedbirdir. Ancak gerçekte, İsrail makamları bunu siyasi
aktivistleri tutuklamak için ve suçluluğu kanıtlama ve duruşma yapma
gerekliliğini atlayarak ceza yargılamalarına hızlı ve kolay bir alternatif
olarak da kullanmaktadır. Hapis cezasının aksine, idari gözaltı defalarca ve
süresiz olarak uzatılabilir, öyle ki tutuklular ve aileleri gözaltının ne zaman
sona ereceğini asla bilemezler ve aylarca hatta yıllarca belirsizlik içinde
yaşamak zorunda kalırlar.”
Amnesty International idari tutuklamanın önleyici bir tedbir
değil zulmetme aracı olarak kullanıldığının altını çiziyor.
***
Çocuklarla ilgili uygulama biraz daha farklı. 1726 sayılı
askeri emirle iddianame sunulmadan çocuklar 15 gün süreyle gözaltında
tutulabiliyor, askeri mahkeme gözaltı süresini 10 günlüğüne 40 kez
uzatabiliyor. 132 sayılı askeri emirle 16 yaş ve üstü Filistinli çocuklara
yetişkin prosedürü uygulanıyor. Çocuklar suçu işlediği tarihteki yaşına değil
hüküm giydiği tarihteki yaşına göre muamele görüyor. Mesela 13 yaşında
tutuklanan Ahmed Manasra cezai sorumluluk sınırı olan 14 yaşına girdiğinde
cinayete teşebbüs suçundan 12 yıla mahkûm edildi.
2000’deki ikinci intifadadan beri tutuklanan Filistinli
çocukların sayısı 12 bini aştı. En yaygın suç taş atmak. Cezası, cinayete
teşebbüs yorumu eşliğinde 20 yıla kadar çıkabiliyor. Sosyal medyada taş atmak
da tehlikeli. ADDAMEER’in avukatı Tala Naser’a göre Filistin bayrakları ya da
Kuran'dan alıntılar içeren sosyal medya paylaşımları bile “kışkırtma suçu”
olarak tutuklamaya neden oluyor. 2018’de Neriman Temimi Facebook’ta yayınlanan
videosu nedeniyle kamu güvenliğine zarar veren görüşleri yaymakla suçlandı.
Hukukçularına Temimi’nin videosunu izleten Human Rights Watch şiddeti teşvik
edici hiçbir unsur olmadığını bildirdi. Fakat Temimi daha az cezayla kurtulma
umuduyla suçu kabul etti. Temimi’den sonra 16 yaşındaki kızı Ahed idari
tutuklamayla içeri alındı. Bırakıldı, 6 Kasım’da tekrar alındı.
***
Sonuç olarak Filistinliler sivil değil askeri mahkemelerde
yargılanıyor. Judea Mahkemesi Kudüs’ün kuzeyindeki Ofer askeri üssünde, Samaria
Mahkemesi Batı Şeria’nın kuzeyindeki Salem üssünde, bunların uzantısı diğer 4
askeri mahkeme ise İsrail’in içinde. B’tselem bu mahkemeleri şöyle tanımlıyor:
“Askeri mahkemeler tarafsız değildir, olamaz da. Bu eşitsiz
dengenin bir tarafına sağlam bir şekilde yerleşmişlerdir; İsrail'in Filistin
halkı üzerindeki kontrolünü sürdüren merkezi sistemlerden biridir.”
Filistinliler biri Batı Şeria’da olmak üzere 19 hapishanede
tutuluyor. ADDAMEER cezaevi sistemini "tasfiye etmek ve öldürmek için
tasarlanmış korkunç bir makine kompleksi" olarak tanımlıyor.
Filistinlilerin yaşamını karartan duvarlar, bariyerler ve
kontrol noktaları olmadan da mahkemeler ve hapishaneler tek başına bu rejime
apartheid demeye yetiyor. İsrail bu cezalandırma ve yıldırma mekanizmasını
sürekli ve yaygın olarak kullanıyor. Ve Filistinli örgütler İsrailli er Gilad
Şalit’e karşı 1027 Filistinlinin bırakıldığı günden beri rehine alıp takas
yapmayı tek çıkış yolu olarak görüyor. Dünya dehşet içinde izlese de vaziyet
bu!
gazeteduvar