Insanlık
ve müslümanlar tarihi bir imtihandan geçmektedir. Ne yazık ki Müslümanlar
kendilerinin acizliğin “ne yapabiliriz ki”
diyerek gizlemeye çalışırken buna paralel olarak batı yönetimileri
açıkça bu yaşana zalimane vahşeti desteklemeyi kurulan sistemin memur oldukları
için kabullenmişler fakat halklar siyonist medeyaya rağmen açıkça bir zulüm
olduğun haykırmaktadır.
Doğal
olarak İnsanin canı yandığında acısını
gidermeye çalışır çünkü insan olarak acıya tahammülümüz yoktur. Dünya
halklarının Filistin’deki yaşana zalimane vahşet canlarını
acıtmaktadır ve bu acıyıda dillendirmektedirler ama lakin bu acıyı durdurmak için hiç
bir şey yapmıyoruz. Neden?
Çünkü
dünya insanlarına & bizlere anestezi yapıldı.
Kim
yaptı ? nasıl yaptı? sorusunu cevabı yaşadıklarımızla ortadadır. Bizleri bunu
yapanlar şeytanın askerliğini yapan güçler ki onlar siyonist ABD & terörist İsrail
devleti & Siyonist AB yonetimi.
Nasıl
yaptılar? Kurdukları
sitemlerle insanları düşünmez kıldılar ve insanlıklarından çıkartılar.
Hür
iradeyi kişisel çıkarlar sistemleştirerek inanca karşı kullandılar bunu
kurdukları sistemin onlara verdiği güçle teknolojiyi insanlığa karşı soft silah
olarak kullanarak dünyanın insanlığa sunduğu güzelliklerini ahlaksızlaştırarak
fuhuş, açlık korkus, salgınlarla, her türlü kargaşalıklar, kısaca her türlü
korku senaryolarını kurgulayıp insanların hür iradesini
formatladılar ve istedikleri şekile soktular. İnsanları bencilikle,
açgözlükle, fuhuşla ve görsel konforla anestezi yaptılar ve
İnsanların gözleri var ama kör, kulakları var ama
sağır, ağızları var ama hakikati konuşamaz oldular.
Bilinçli
insanları elerindeki sosyal, görsel ve sesli medya
tarafından linç etmeye marjinalleştirmeye alçaltılmaya çalışırlarken buna karşı
kendine entelektüel veya uzman diye lanse eden satılmış “ünvanlı” yalan
makinalarıyla kafa karıştırmak için insanlara ek anestezi yaptılar ve
yapmaktalar.
Neticede
onlar kendilerini sözün bittiği yere getirdiler, Müslüman ülkeler ve bilinçli
insanları (halkları) artık
dünya
insanlığın ayağına batan bu mikroplu dikenin canlarını acıttığın hissetmey
başladılar ve halkları kibirlerinde ötürü beklemedikleri şekilde uyandırlılar.
Huzurun olmadığı, yalanın aşikar olduğu bir ortamda mazluma suçlu diyerek
çıkarını düşünmek yalana hizmet etmek olduğu artık aşikar olmuştur. Artık
maddiyatın bir eylem güçünün kalmadığı sadece inanç gücünün uygulanacağı yeni
bir eylem safhasına soktular. çünku artık sözün bittiği yerdeyiz.
Yazımı özetlersem, güzel laflarla
boyanmış yalan sömürü sisteminin sonuna geldik. Kendin “modern, çağdaş,
illerici, aydınlatıcı” diye lanse eden batı sisteminin sonuna geldik ve
hakikatin gerçek tanımıyla yaşanacağı bir çağa girmekteyiz.
İnsanlık,
ırk, renk, inanç fark etmeksizin yalan ve hak arasındaki ayrımın dahada netleştiyi bir ortam
girdi ve seçimi yapmak yada yapmaka diye soru kalmadı ya
yalan tarafı olacaksın yada haktan yana olacaksın artık ortası yoktur.
Örnekleyerek açıklarsam, Dünya havayolları uçağı burnu üzerine pike yaparak
çıkılmaya doğru hız almış senin first klasda oturman (kibirin,
gururun, “seçilmişliğin”) seni önemli
kılmayacak vede kurtarmayacak, tek kurtuluş uçağın çakılmasını önlemek için
Kokpit girerek uçağı düşürmeye çalışan katil haydutlardan uçağı kurtarman ve
uçağın çakılamasını önlemen olacaktır.
İster
inanın ister inanmayın herzaman böyle bir ortamda beklen lider kendini çıkarır,
siz buna ister Mehdi (as) deyin ister Isa (as) deyin ister kurtarıcı deyin
isterseniz hepsini ayni anda deyin, o sizin inancınıza kalmış ama çıkacaktır.
Mustafa K. Taşpınar