Rasthaber - Ateş olmayan yerden duman çıkmaz diye popüler bir söz vardır. Suriye ordusunun Dördüncü Tugay Komutanı Mahir Esad ile Esad rejiminin 'kara kutusu' olarak nitelendirilen eski istihbarat ve ulusal güvenlik şefi General Ali Memlük'ün Irak'ın kuzeydoğusunda yaptıkları toplantılarla ilgili olarak uydu televizyonlarında ve sosyal medyada yer alan haberlere bu açıdan bakılabilir. İkilinin İran Devrim Muhafızları ve Lübnan Hizbullahı'ndan subaylarla İran sınırı yakınlarındaki Cebel Kandil'de bir araya gelerek Şam'daki yeni rejime karşı koyma planları hazırladıkları söyleniyor.
Bu haberin doğruluğu ya da yanlışlığı konumuz değil. Irak
İçişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak Esad ya da Memlük'ün Irak topraklarında
bulunmadığını yalanladı. Ancak kuzeyin pek çok bölgesinin merkezi hükümetin
kontrolü altında olmadığı düşünüldüğünde, bu ülkeye hiç girmedikleri anlamına
gelmiyor. Mesele şu ki, bu tür hareketler devrik Suriye rejiminin
yenilgiyi kabul etmediğini ve intikam almak ve iktidarı yeniden ele geçirmek
için savaş alanında bir geri dönüş planladığını gösteriyor.
Irak'ın İran ve Suriye arasındaki kara köprüsü konumu ve
Direniş Ekseni'nin önemli bir bileşeni olan Devrim Muhafızları destekli Haşdi
Şabi güçlerinin varlığı göz önüne alındığında, Irak'ın bu tür bir girişim için
tek olmasa da ana fırlatma rampası olacağı açıktır. ABD Dışişleri Bakanı Antony
Blinken'ı, Şam'ın Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) eline geçmesi ve Beşar Esad'ın
Moskova'ya kaçmasının hemen ardından Bağdat'a habersiz bir ziyaret
gerçekleştirmeye iten de buydu. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani ile görüşen
Blinken, kendisinden ve hükümetinden Haşdi Şabi'yi tamamen silahsızlandırmasını
ve Suriye'deki gelişmelerden uzak durmasını talep etti, aksi takdirde buna
uymamanın sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaklarını söyledi.
Beşar Esad'ın Şam'dan Moskova'ya uçmasını meşrulaştıran (on
saatten kısa bir süre sonra ortadan kaybolan) açıklamasını sosyal medyada
yayınladığında, Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak imzalaması ve
iktidarı bıraktığını duyurmaması dikkat çekiciydi. Bu da önümüzdeki günlerde ya
da aylarda Suriye'deki mevcut değişimin reddedilmesi ve buna direnmek ve
tersine çevirmek için harekete geçilmesi ihtimalinin göz ardı edilemeyeceği
anlamına geliyor.
Eğer bu gerçekleşirse -eski rejim saflarını yeniden
toplayıp yeni inşa edilen askeri oluşumlarla gerilla savaşı yürütürse- bu
Şam'daki ABD, Türkiye ve İsrail destekli yeni rejimle bir rol değişimi anlamına
gelecektir. Bu rejimi istikrarsızlaştırmaya yönelik eylemler, Golan Tepeleri
tampon bölgesini ve Suriye'nin güneyindeki ek toprakları işgal etmesine ve
Suriye'nin askeri altyapısını ve cephaneliklerini yok etmesine karşılık olarak
İsrail'e karşı ulusal direniş olarak meşrulaştırılan yeni bir cephenin açılmasıyla
birleştirilebilir.
Suriye bir silah cangılı olmaya devam ediyor ve ordu ya da
güvenlik güçlerinden çok iyi eğitimli, askeri becerilere sahip ve ideolojik,
mezhepsel ya da başka nedenlerle yeni rejimle bir arada yaşayamayan çok sayıda
eski rejim destekçisi var. Yorgun Suriye ordusunun aniden çökmesinin ve Şam ile
diğer büyük şehirlerin direniş olmaksızın kolayca ele geçirilmesinin bu kesim
üzerindeki şok etkisi şimdiden dağılmaya başladı
Irak'ın, ABD liderliğindeki 32 ülke tarafından işgal edilip
160.000 Amerikan askerinin topraklarında konuşlandırılmasının ardından
yenilgiyi kabul etmediğini hatırlamakta fayda var. Direniş iki aydan kısa bir
süre içinde başlamış ve 2001 yılında ABD'nin mağlup güçlerinin ülkeyi terk
etmesiyle sonuçlanmıştır.
Afganistan'da, Ekim 2001'deki ABD işgalinin ardından Taliban
hareketinin hükümeti devirmesi teslim olmasına yol açmadı. Hemen direnişe geçti
ve 20 yıl sonra Kabil Havaalanı'ndan büyük kaçışın da gösterdiği gibi ABD
güçlerini utanç verici bir şekilde kaçırdıktan sonra iktidarı yeniden ele
geçirmeyi başardı.
Peki, Suriye'de tarih tekerrür edecek mi? Bunu tahmin
etmek mümkün değil. Ancak Suriye'yi ve bölgeyi tanıyan bizler hiçbir şeyin göz
ardı edilemeyeceğini de biliyoruz.
Abdulbari Atvan
Rai Al Youm