FELAKETTE BİLE FİTNE PEŞİNDELER
Bu taleplerimizin yanında depremin ilk lahzasından itibaren
sistematik olarak sosyal medyada, fısıltı gazetelerinde ve ‘görmedim duydum’
iki ayaklı provokatörlerin yaydığı Suriyeliler yalanına karşı mücadele ettik.
Suriyeli de dahil olmak üzere her din, mezhep ve etnik kökenden gelen haramiler
vardır. “Suriyeliler Alevi meskenlere saldırmak için hazır bekliyor, etrafı
yağmalıyorlar, sınırda yüzbinlerce Suriyeli Hatay’ı işgal etmek için kapıları
zorluyor” ve benzeri gerçek dışı söylentiler ile fitne ve nifak tohumları
ekilmeye çalışıldı. Şüphesiz ki, din maskeli terör örgütleri, destekçileri ve
iplerini ellerinde tutanların habis projeleri var. Şüphesiz ki etnik maskeli
terör örgütlerin BOP’ta üstlendikleri ve Hatay’ı hedef alan amaçları var.
Bunları her fırsatta anlatıyor ve deşifre ediyoruz. Ama ve lakin Suriyeliler
üzerinden yürütülen provokasyonlar, İskenderun’da ‘Mardinliler marketleri
soyuyor’ ifadeleri ile toplumun birliğine, kardeşliğine sıkılan kurşunlar,
‘Almanya’daki cinayetleri, hırsızlıkları ve tecavüzleri Türkler yapıyor’ gibi
ırkçı-faşist ifadeler, toptancı ve fitneci bir zihniyet ve projenin ürünüdür.
DEPREM TÜRK-SURİYELİ AYRIMI GÖZETMEDİ
Türkiye’nin depremden en çok etkilenen illerinde yaşayan
Suriyeliler hepimiz gibi can ve mal kaybına maruz kaldı. Hatay’da, Antep’te
binlerce Suriyeli öldü. Depremin ilk üç günü Türkiye’den Suriye’de gömülmek
üzere onlarca tır sadece ceset taşıdı. Yalanların aksine on binlerce Suriyeli
Türkiye’den Suriye’ye veya Türkiye’nin diğer şehirlerine daha güvenli bölgelere
taşındı. Şimdi birileri kalkıp bu depremleri ‘Suriyelileri Hatay’dan, Antep’ten
çıkarmak ve nüfuslarını azaltmak için derin devlet planladı’ denilse ne kadar
doğru olur? El-Kaide kökenli Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ-El-Nusra) kontrolünde
olan İdlib ile Türkiye ile ÖSO’nun denetiminde olan Fırat’ın Batısı ile
Halep’in Kuzeybatısındaki durum hakkında da yazalım; Suriye devletinin
kontrolü dışında kalan bu bölgelerde takriben 5 milyon Suriyeli yaşıyor. Savaş,
Korona, sel felaketi ve şimdi de Maraş, Hatay merkezli depremlerden en çok
etkilenen ve tahrip gören yerler.
TÜRKİYE KONTROLÜNDEKİ BÖLGELERE YARDIM YETERSİZ
Türkiye’nin kontrolünde olan bölgeler ilk bir hafta arama
kurtarma, çadır, ısınma, beslenme, sağlık yardımları alamadı. Halen o
bölgelerin birçok yerine yardım ulaşabilmiş değil. ‘Hükümet, kendi vatandaşının
ihtiyaçlarını bırakmış Suriyelilerle ilgileniyor’ denilmemesi için TSK
kontrolündeki Suriyelilere yardım götürme konusunda çok temkinli davranıyor.
İdlib’in bir terörist örgüt olarak kabul edilen HTŞ’nin kontrolünde olması çok
kalabalık nüfus barındıran ve depremden çok kötü etkilenen İdlib’e yardımların
ulaştırılmasını zora sokuyor. HTŞ’nin kendi bölgesinden geçmek zorunda olan ve
başka bölgelere gitmek üzere kendi bölgesinden geçmek zorunda kalan yardım
konvoylarına el koyması, yardımları ben dağıtırım inadını sürdürmesi İdlib’te
yaşamak zorunda kalan yüzbinlerce Suriyelinin perişan durumunu daha kötü hale
getiriyor. Üstüne İdlib’te patlayan baraj felakete kara bela oldu. Halbuki
Türkiye ve Suriye devlet ve ordusu sahada birlikte çalışsa, yardımları koordine
etse İdlib halkının sevgi ve sempatisini kazanır. Muhtaç etmez, bir toplumsal
desteği olmasına rağmen, onları silah zoruyla denetim altında tutan terör
örgütlerine ciddi bir sosyal darbe vururdu. Ayrıca pandemi patlaması, açlık,
evsiz kalma sorunları sebebiyle bir müddet sonra Türkiye sınırlarına dayanma
ihtimalini de ortadan kaldırırdı.
KARDEŞLİK ELİ UZATILMALI
Maalesef bugün itibariyle bu insani adımlar henüz atılmış
değil. Halen Suriye devleti ve milletine resmi bir taziyede bulunmuş değiliz.
“Biz Türk halkıyla hükümeti ayrı ve farklı görüyoruz.” diyen Suriye devlet
erkânı da, hadi hükümeti es geçtik, Türk halkı için de resmi bir taziye
sunmadı. Kederde ve sevinçte, afette ve afiyette kader birliği yapan iki
halkın yakınlaşmasına zarar veren bu menfi, kibirli ve sorumsuz duruşun rafa
kaldırılması zaruridir. Yıkıcı depremler ve sürmekte olan artçıların günlük
hayatımızın doğal bir parçası olduğu, sebeplerini, sonuçlarını ve bundan sonra yapılması
gerekenler üzerinde yoğun durduğumuz bu zaman diliminde Suriye, Arap Âlemi ve
İsrail’de not edilmesi gereken gelişmeler yaşanıyor. Deprem konvoyuna eşlik
eden önce Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanının Şam ziyaretine
tanık olduk. Aynı vakitte BAE, İsrail yolcu uçaklarına hava sahasını açtı.
Suudi ve Suri istihbarat yetkililerin buluşmaları oldu. Ardından Esad 10 sene
sonra bir Arap ve önemli bir Körfez ülkesi olan Umman Sultanlığına ilk yurt
dışı ziyaretini yaptı.
UMMAN ZİYARETİNİN ANLAMI
Umman Şam ile diplomatik ilişkileri askıya almayan nadir
Arap ülkelerindendi. Buna rağmen bu resmi zirve önemliydi. Gel gör ki aynı
vakitte Umman Sultanlığı, İsrail, Çin ve Güney Doğu Uzak Asya ülkelerine giden
yolcu ve kargo uçaklarına hava güzergâhını açtı. Bu sayede İsrail ve Uzak Doğu
Asya mesafesi 3 saat kısaldı. 2018’de Umman’ı ziyaret eden İsrail Başbakanı
Benyamin Netanyahu Sultan Heysem Bin Tarık’a ve ABD’ye minnettar olduğunu ifade
etti. Hâlbuki Umman Parlamentosu geçen ay “İsrail Siyonist erki ile işbirliği
yapan veya ziyaret edenleri” cezalandıran bir karar çıkartmıştı. Umman
Sultanlığının İran ve Suudi işgaline karşı savaşan Yemenli Husilerle güçlü
ilişkileri var. Netanyahu, hava sahasının açılması İsrail’i ‘Avrupa ile Asya
arasında merkez üs haline getirebileceğini, İsrailliler için bilet ücretlerini
azaltacağını ve İsrail şirketlerin rekabet gücünü artıracağını’ iddia etti. ABD
Başkanı Biden Temmuz 2022’de Suudi Arabistan ziyareti esnasında Körfez
ülkelerin ticari tüm İsrail uçuşlarına hava sahalarını açmaları telkininde
bulunmuştu.
ŞÜKRİ SİSİ’NİN MEKTUBUNU GETİRDİ
Bu gelişmeler yaşanırken önce Mısır Dışişleri Bakanı Semih
Şükri Mısır’dan gelen devasa deprem kargolarıyla Şam’a geldi. Esad’a Sissi’nin
mektubunu sundu. Şam-Ankara arasında arabulucu olmaya hazır. 1998’de olası bir
Türkiye-Suriye savaşını bir Mısır müdahalesi engellemişti. Türkiye’ye deprem
kargosu taşıyan bir gemi gönderen Sisi’nin Bakanı bu günlerde Türkiye’de
olacak. Aynı vakitte Katar dışında Arap Parlamentolar Arası Birliği'nden bir
heyet, Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile bir araya geldi. 10 sene
önce kurucusu olduğu Arap Birliğinde üyeliği dondurulan Suriye ve Esad şimdi bu
örgütün methiyelerine mazhar olmuş. Şam’a karşı NATO, ABD ve Erdoğan Hükümeti
ile birlikte hareket eden Arap Birliği Örgütünün depremden sonra depreşen
ilgisinin özellikle Körfez ülkelerin üzerinde mevcut olan İngiliz nüfuzunu es
geçemeyiz. Burada ya bir İngiltere-ABD rekabeti veya ABD’ye karşı bir İngiliz
diplomasi hamlesine şahit oluyoruz. Çin, İngiltere, İsrail, Arap Birliği, Şam,
Ankara, Tahran ve Moskova güzergahında bir fay hattının örüldüğünü
söyleyebiliriz. Bu fay hattının afet mi afiyet mi getireceğini çok yakında
öğreneceğiz. Şam’ı Ankara ile uzlaşmaya teşvik eden mi yoksa köstek olan bir
fay hattı olduğunu göreceğiz. Deprem felaketi sebebiyle ertelenen
Ankara-Şam-Moskova Dışişleri Bakanlarının toplantısı için Lavrov’un tekrar
harekete geçmiş olmasını da bu çerçevede değerlendirebiliriz.