Tarikatlar ve Cemaatler Türkiye'nin Bir Gerçeğidir

GİRİŞ: 08.09.2020 21:44      GÜNCELLEME: 08.09.2020 21:44
Rasthaber -  Sakın bu yazımızda tarikat ve cemaatlerin savunulduğu düşünülmesin realitede olan durum tesbiti yapıyoruz.
Tarikatlar dindar toplumların bir zorunluluğudur. Hangi dinden olduğu önemli değildir. Dini öğretiler hayatının bir parçası olan her toplumda tarikat ve cemaatlerin varlığı kaçınılmazdır.
Dini, hayatın her alanında devre dışı bırakmış toplumlarda dini tarikat diye bir sorun yoktur. Çünkü bu gibi toplumlar hayat tarzlarını tamamen dinden soyutlamış bir eksene oturtmuş ve dinin sosyal hayatlarına karışmasına izin vermemişlerdir.
Halkı asırlardır müslüman olan Türkiyeliler Osmanlı zamanından beri tarikatlara mahkumdur.
Osmanlı mirası olarak laik Türkiye'ye bırakılan tarikatlar sosyolojik bir zorunluluktur. Osmanlıda dini koruyan, halkın dindar kalmasını sağlayan bu tarikatlara cumhuriyet tarihinde bir de cemaatler eklenmiştir.
Peki Laik bir ülkede devlet halkın dinini korumakla yükümü değil midir? Sorusuna verilen cevap asla kimseyi ikna etmemiştir. İslami devlet olmayan laik Türkiye cumhuriyeti halkın dinini koruyup dindar yapamaz, çünkü laikliğin böyle bir görevi yoktur. Tarikatlar ve cemaatler dindarları, dindarlar da iktidari korumak için yazılmamış bir muamele içindedirler.
İktidarları ayakta tutan bu cemaatler hiçbir partinin, siyasetcinin vazgeçebileceği birşey değildir.
Bu tarikat ve cemaatler Osmanlıda padişahları korumak için bir gereklilik idi, cumhuriyet döneminde ise “laik dindar“ yetiştirme merkezleridir. Kendilerine rakip olarak kendi tabirleriyle “laik dinsizleri“ görürler. 
Bu cemiyet ve tarikatlar olmasaydı Türkiye bir Avrupa ülkesi olur, batı dünyası hıristiyanlığı ve papazları kiliseye hapsettiği gibi İslam’ı ve din adamlarını camiye hapsetmiş olacaktı.
Peki neden tarikat ve cemaatler sosyolojik bir zorunluluktur?
Bunun bir çok sebepleri olabilir ama en bariz ve önemlisi şunlardır;
-Din alimi yetiştirecek ilim havzalarının olmayışı insanları dinlerini öğrenmeleri için tarikat ve cemaatlere yöneltmiştir. Çünkü laik devletin öğrettiği din öğretileri batıda olduğu gibi formaliteden ibarettir.
-İçtihad kapısının kapatılması liyakatlı uzman alimin yetişmesini engellemiş, din adamının yetişmesini tarikat ve cemaatlerin inisiyatifine bırakmıştır. İçtihadın kaldırılmış olması bu cemaatlerin ve tarikatların varlığını zaruri kılmış ve dini merci olarak görülmelerine sebep olmuştur. Buralarda yetişen din adamları da aynı seviyede
- Laik sistemin dinin kol kanadını kırıp, dini siyasi sistemin yörüngesine sokması tarikat ve cemaatlerin varlığını zorunlu kılmıştır. 
Peki sorun nerden kaynaklanıyor?
Sorun cemaat ve tarikatların varlığı değildir. Hiçbir iktidar, hiçbir parti, hiçbir hükümet cemaatlere ve tarikatlara karşı olmamış hatta onları teşvik etmişler ve onları Devlet bütçesinden beslemişlerdir.
Sorun tarikat ve cemaatlerin yapılarından kaynaklanıyor. 
Birincisi, bunları kontrol ve denetleyecek güçlü bir dini merci, otorite ve mekanizma yoktur. Cemaatlerin üzerinde dini bir denetim mekanizmasının olmaması onların serbest haraket etmelerine ve kendi sistemlerini oluşturmalarına sebep olmuştur.
İkincisi, hangi cemaatin ve tarikatın doğru ve hangisinin yanlış olduğunu ölçecek bir ölçüt ve kriter bulunmuyor. Tarikat ve cemaatlerin liyakatsiz şeyhinin kendisini dini otorite ve merci görmesi herşeyi yapabilme duygusunu oluşturmuştur.
Üçüncüsü, cemaat ve tarikatların hıyareşik yapısı İslami usullere; liyakat, ilim, takvaya göre oluşturulmamıştır. 
Dördüncüsü, tarikat ve cemaatlerin ister iktidar ve ister muhalif siyasetçiler tarafından oy deposu olarak görmeleri; seçim zamanı camaat ve tarkat şeyhlerinin el, eteğini öpülmesi, devlet bütçesinden bunlara pay verilmesi bu tarikat ve cemaatleri meşulaştıran faktörlerdir.
Taciz ve ahlaksızlığın kaynağı tarikat ve cemaatler mi?
Takva ve imandan yoksun herkes ahlaksızlık yapar; ister din adamı olsun, ister milletvekili, ister işadamı olsun, ister fakir. Ahlaksızlığın, istismarın ve tacizin kaynağı insanın iffet duygusunun zedlenip namus perdesinin yırtılarak şehvete yenik düşmesidir.
Ahlaksızlığı tetikleyen faktörler toplumda çoğaldıkca tacizler de artacaktır. Bireysel takvasızlık, halkın cehaleti, zinanın suç olmaktan çıkarılması, zina, istismar ve tacizin arasına fark koyulması ahlaksızlığın temel unsurlarıdır.
Sorun sadece küçük kıza taciz değildir, bu ahlaksızlık 18-20 yaşından büyük birine yapılmış olsaydı ahlaksızlık olmayacak mıydı? 
Hergün binlerce zinanın işlenmesi, fesadın yayılması, toplumun ahlakını bozan fesat yuvalarının kanun çerçevesinde işletme olarak varlıklarını sürdürmeleri ahlaksızlığı meşrulaştırmıyor mu?
Ahlaksızlık, istismar ve tacizde bulunan cemaat şeyhi yakalanıp cezalandırılmalıdır ama bu toplumun ahlaki sorununlarını çözmüş olmayacaktır.
Din kaynağından ve ehlinden alınmadığı müddetçe bu sorunlar yaşanacaktır.
Kur’an ahlakına, Nebevi sünnete ve Ehlibeyt öğretilerine dönülmediği müddetçe toplumda ahlaki ve dini sorunlar çözülmeyecektir.

YORUMLAR

bütün mesele herdaim agah olamamak 3 yıl önce
hani kanser hücresi kendini normal hücre gibi gösterip besletir ya büyür bünyeyi çökertirya aynı hesap bu ister tarikatlerde olsun ister normal hayatta siyasette ister ticarette olsun amacı dışında kendini saklayan gizleyen birilerinin kriptoları normal hayatta kimse bunlara güvenmezken böyle elbise giyerek güven istismarıyla işlerini yürütüyorlar maalesef.makyevelist kafa dindar olmassan dindarmış gibi davran o hesap.çünkü bir yerde bir insan topluluğu varsa bu güç demetir.bu şirket olur devlet olur tarikat olur cemaat olur futbol kulubü olur dernek olur bilmem bir kooparatif olur işte bunların başını kötüler ele geçirdi mi taban uyanmassa kendi kendi yenileyemesse onların elinde oyuncak gibi onların emelllerine alet oluyor maalesef.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM