VAHİM STRATEJİ YANLIŞI
Önemle üzerinde durmamız gereken nokta şurasıdır: Atlantik
cephesinin hedefinde sadece Rusya değil, ABD hegemonyasının önünde engel olarak
görülen bütün gelişen dünya devletleri vardır. Bu savaşı, AK Parti Hükümetinin
dış politikasına yön verenler, “Rusya ile ABD tepişiyor biz de bundan
faydalanırız” diye ele aldılar. Bugün, bu politikanın Türkiye’nin güvenliğini
tehlikeye atan çok vahim bir hata olduğu daha açık görülmektedir. New York
Times’tan, Washington Post’a, Guardian’dan Le Monde’a, tüm Batı basınına,
Moskova’daki terör saldırısını gerçekleştirenlerin Türkiye ile bağları olduğuna
dair haberler servis edilmektedir. Terör saldırısının arkasındaki irade,
Türkiye ile Rusya’nın arasını açmayı hedeflemektedir. Denilebilir ki, “bunların
Türkiye’de eğitim gördüğüne ilişkin haberler gerçeği yansıtmıyor, bu da kısa
süre içinde ortaya çıkar”. İyi de, Ankara’nın 2017 öncesindeki Suriye
politikasının kalıntıları her aşamada Türkiye’nin ayağına dolanma potansiyeline
sahip.
İDLİB’DEKİ GÜVENLİK TEHDİDİ
Mesela İdlib bölgesindeki durum. Bugün
Suriye genelinde Şam yönetiminin kontrolü altında olmayan üç bölge var. ABD-PKK
işgali altındaki kuzeydoğu Suriye, İdlib ve güneydeki Al Tanf. İdlib, Heyet
Tahrir Şam adlı terörist grubun hâkimiyeti altında. Ayrıca, Suriye’nin değişik
bölgelerinden gelen çok sayıda terörist grup bu bölgede bulunuyor. Bunlar
arasında Çin’i bölmeyi hedefleyen Türkistan İslam Partisi militanları ve
Rusya’nın çeşitli bölgeleriyle, Orta Asya Cumhuriyetlerinden devşirilen
teröristler de var. Moskova eylemini üstlenen DEAŞ’ın Horasan kolu adıyla,
Türkiye’den Çin’e uzanan coğrafyadaki eylemleri düzenleyenlerin bir şekilde
İdlib ile bağlantısı bulunmaktadır.
Ankara, Suriye’nin İdlib’i kontrolü altına almasına karşı
bir politika izliyor. Bu politika, Türkiye’nin, Suriye, Rusya, İran ve Çin’in
yanı sıra Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerini dinamitliyor. Ama daha
önemlisi, son olarak 28 Ocak’ta İstanbul’daki Santa Maria kilisesi saldırısında
görüldüğü gibi bu bölgedeki terör yapılanması, Türkiye’ye de açık tehdit
oluşturmaktadır. Bu nedenle, İdlib’in terörden temizlenmesi sadece Suriye,
Rusya ve İran’ın değil Türkiye’nin de menfaatinedir.
TERÖRİZME KARŞI ORTAK MÜCADELE
Atlantik cephesi, savaşın uzamasıyla Rusya’ya teslim bayrağı
çektireceği üzerine bir hesap kurmuştu. Ancak iki yılın sonunda savaşın vardığı
nokta, ABD’yi ve Avrupa’yı zora sokmuştur. ABD içinde ve Avrupa’da devletler
içinde ve arasında, Ukrayna’ya desteğin sadece ekonomik değil politik maliyeti
konusunda da itirazlar büyümektedir. Bu koşullarda, Biden yönetiminde ipleri
elinde tutan neocon/siyonist güruh, terör silahını devreye sokarak
kışkırtmalara girişmektedir. Sadece Rusya’da değil, Türkiye, Suriye ve İran’dan
Afganistan ve Çin’e uzanan coğrafyada son 6 aydır yapılan terör saldırıları,
gelişen dünya devletlerine karşı ortak bir stratejinin uygulandığını
göstermektedir.
Bu koşullarda gelişen dünya devletlerinin buluştuğu öncelik,
neocon/siyonist terörün bertaraf edilmesidir. Bu noktada Türkiye’nin rolü kilit
önemdedir. Atlantik cephesinin güneyden ve batıdan tehditlerini artırdığı
Türkiye, bu önceliğe göre politikalarını düzenlemelidir. Aynı ihtiyaç, Suriye,
Irak, İran, Rusya ve Çin açısından da geçerlidir.
Bu terör saldırısının ortaya koyduğu en önemli gerçek şudur:
Gelişen dünya devletlerinin, kendi cephelerinde Atlantik tehditlerine karşı tek
başına yürüttükleri mücadele, saldırganı durdurmak ve geriletmek için yeterli
olmamaktadır. Atlantik saldırganlığını bertaraf etmek için, ortak tehdide karşı
ortak bir mücadele yürütmek, bunun mekanizmalarını oluşturmak zorunludur.
aydınlık