Terör Nasıl Biter?

GİRİŞ: 27.11.2022 20:22      GÜNCELLEME: 27.11.2022 20:22
Rasthaber -  Merhum Erbakan Hocamız'ın ifadesiyle, "Bazı yaralar pansuman ile iyileşmez." Bazı yaralar veya bazı hastalıklar için köklü tedavi yöntemleri gerekmektedir. Aynı şekilde toplumda sosyolojik bir vaka olarak kronikleşmiş sorunlar palyatif çözüm yöntemleriyle halledilemez. Kırk küsur yıldan beri başımızda bir terör belası var. Belirli aralıklarla yapılan terör saldırıları sonucu nice masum insanlarımız terör kurbanı oldu. Bu insanlık dışı bombalı eylemlerde yaşamını yitiren insanların ne günahı vardı ki onlar rastgele kurban seçildiler? Rabbim soruyor: "Bi-eyyi zenbin kutilet?" (Tekvîr: 9) "Hangi suçtan dolayı öldürüldüler?" Masum insanları kurban seçip onları katletmekten daha büyük bir cürüm olamaz. Bu yüzden Rabbimiz iki ayetinde şiddetli bir şekilde ikazda bulunuyor: "Taammüden - kasten bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir." (Mâide: 32) "Taammüden - kasten bir insanı öldürenin yeri ebedi cehennemdir." (Nisâ: 93)

Bu yüzden terörün insanlık adına hiçbir mazereti, hiçbir izahı yoktur ve olamaz. Bunu yapanlar elbette dünyanın en acımasız canileridirler. Her terör eyleminden sonra en üst düzeyde hükümet yetkililerinden tutun halkın her kesimine kadar insanlarımız terörü lânetlemektedir. Elbette hükümet terörü lânetlemekle yetinmemekte ve belirli aralıklarla Irak ve Suriye'den yaşanan sızmalara karşı önlem almak için sınır ötesi operasyonlar yapmaktadır.

Sadece içeri sızmakla yetinmiyorlar, artık ABD'nin kendilerine verdiği füze ve roketlerle saldırıyorlar. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, ""Biz, bize verilen mesajı aldık, mesajın ne olduğunu da biliyoruz. Amerikan Büyükelçiliğinin taziye mesajını kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Kobani’yi, terör bölgelerini besleyen, oradan Türkiye’nin huzurunu bozmaya çalışan bu anlayışa, kendi senatolarından para gönderen bir devletle müttefikliğimiz elbette tartışılmalıdır. Terör örgütlerini kim besliyorsa, teröristlere kim iç istihbarat sağlıyorsa fail odur. Piyonları çok fazla tartışmanın bir anlamı yoktur. Dünyada çok fazla piyon bulunur."

Soylu'nun bu beyanatı son derece anlamlı zira terörün adresinin ABD olduğunu çok bariz bir şekilde açıklamış oldu. Bildiğiniz üzere Sayın Soylu 15 Temmuz darbe girişiminin ardındaki şer odağının yine ABD olduğunu beyan etmişti. Elbette bu açıklamalar takdire şayan fakat şu da bir gerçek ki bu beyanatlarla yetinilmemeli. Gereken tavır konmalı, müttefikliğimiz ve NATO üyeliğimiz masaya yatırılmalı. Masaya yatırılmalı ancak kınamak için değil, ABD ve NATO üstlerinin kapatılması için olmalı. Şunu kesin bir şekilde ifade etmiş olalım ki, ABD üsleri derhâl kapatılmalı ve NATO'dan çıkmalıyız. Bunun akabinde ise komşu ülkelerle bölgesel işbirliğine gidilmeli. D-8 ivedilikle hayata geçirilip aktif hâle getirilmeli. Bunlar zor işler değil. Biz kendi güç ve iç dinamiklerimizin farkında olalım yeter. Zira bunlar uygulanabilir projelerdir. Yeter ki biz emperyal güçlerin ne diyeceğine bakmadan onurlu bir diplomatik duruş ve izzetlice siyasî irade göstermiş olalım. Kısacası bir taraftan D-8 için tekrar girişimlerde bulunmalıyız, diğer taraftan Şangay İşbirliği Örgütü'ne gözlemci değil, tam üye olmalıyız...

Bakınız terör belası ile 40 küsur yıldan beri düşük yoğunlukta bir savaş yaşıyoruz. Elbette bu terör sorunu Türkiye ile sınırlı değil, bu düşük yoğunluklu savaşı aynı şekilde İran, Irak ve Suriye de vermektedir. Bu yüzden terörün kurutulması için mutlaka söz konusu komşu ülkelerle işbirliğine gidilmeli. Diğer taraftan etnik kökeni farklı halklara ayrımcı ve ötekileştirici muamele yapılmamalı. Türkiye'de rejim kurulurken ne yazık ki Türk kimliği, Türk etnisitesi bir üst kimlik olarak diğer halklara dayatıldı. Siz "Bir Türk dünyaya bedeldir." derseniz, siz dağlara taşlara, "Ne mutlu Türküm diyene." yazarsanız ve "Türk milleti zekidir." derseniz diğer etnik kökenli halkları aşağılamış olursunuz. Bu yüzden kurucu iradenin kronik hâle getirdiği ve Anayasa'da güvence altına aldığı bu söylemler gözden geçirilmeli ve hazırlanacak yeni Anayasa halkımızın aidiyet değerlerine mütenasip bir şekilde revize edilmeli. İnsan temel hak ve özgürlükleri bağlamında daha iyileştirici ve barışçıl politikalar geliştirilmeli ki huzur ve barış teminat altına alınmış olsun.

Bakınız, her terör eylemine karşı misli ile cevap verilmekte ve bu operasyonlarla birçok terörist tesirsiz hâle getirilmektedir. Yine de bunca operasyonlara rağmen (zaman zaman yavaşlamalar olsa da) bir türlü terör tamamen kurutulamamaktadır. Operasyon yapılmasın demiyoruz ama bununla yetinilmemeli. Az önce ifade ettiğimiz gibi daha geniş kapsamlı projeler üretilerek terörü kökünden kurutma gayretine girilmeli. Peki çözüm nedir? Otonom mudur? Federatif yapı mıdır? Hayır efendim bunlar da çözüm değil. Federatif yapı belki İslâm Birliği tesis edildikten sonra bir alternatif olarak düşünülebilir ancak bugünkü koşullarda böyle bir yapıyı tesis etmek bir müddet sonra bölünmeyi beraberinde getirir.

Diğer taraftan palyatif çözüm arayışları da çözümsüzlüğü devreye sokmaktadır. Nasıl ki, bu devlet kurulurken, kurucu irade yeni devlet modelini Türk etnisite üzerinden kurgularken  ve üst kimlik olarak halka dayatılan Türklük olgusunun içi tamamen boşaltılıp halkın kültürel birikimi, halkın sosyal dokusu, örfü ve aidiyet değerleri ile örtüşmeyen fakat adına "muasır medeniyet seviyesi" dedikleri ahlâktan yoksun Batı yaşam biçimi ve ilâhî hukuku reddeden Batı yönetim şeklinin bir yol haritası, bir algoritma olarak  belirlenmesi "yarınlarda büyük sorunlar doğuracak potansiyel tehlike" olarak ne yazık ki görülmemiş ve fark edilmemiş. Siz bu topluma yeni bir reset ve yeni bir format atmaya kalkacaksınız ve bunu yaparken, "Hedefimiz muasır Batı medeniyeti seviyesine (çağdaş uygarlık düzeyine) ulaşmaktır" diyeceksiniz ve Türk milliyetçiliği olgusunu Batı değerlerine entegre olmuş bir üst kimlik olarak Türk olmayan unsurlara dayatacaksınız. Bir de üstüne üstlük bu dayatma ve baskılarla asimile edilmek istenen halktan anlayış bekleyeceksiniz. Kimliği, kültürü, örfü, dili, hasılı etnik kökeni yok sayılan kesim içerisinde bazı gruplar çıkıp bu rejimin faşist yönünü sorgulama yoluna gidip hak arayışlarına girişmesi "etki - tepki" veya "illiyet/sebep-sonuç"  ilişkisinin negatif tezahürü olarak ortaya çıkması kaçınılmazdır. Sonra diyorlar ki, "bu terör belası nereden çıktı?" Siz etnosantrik duygulara kapılarak Türk etnisitesini, Türk kimliğini üst kimlik olarak dayatacaksınız, sonra da "terör belası nereden çıktı?" diye hayıflanacaksınız... Serez-Yunanistan Yahudisi Mois Kohen'in (Munis Tekinalp) teorisyenliğini yaptığı, kurucu iradenin dile getirdiği, "Bir Türk dünyaya bedeldir." "Türk milleti zekidir." sözleri bu topraklarda yaşayan diğer milletleri, diğer etnik kökenli halkları aşağılamaktan başka bir şey değildir. Siz aşağılarsanız, siz tahkir ederseniz, siz kaşıyıp tahrik ederseniz sonuç olarak olacağı budur. Kurucusu Selanik Yahudisi olan Sedat Simavi'nin gazetesi Hürriyet'in logosunda, (2020 yılına kadar) kullanılan "Türkiye Türklerindir" sözü bu topraklarda yaşayan diğer halkları yok saymak değil midir? Çanakkale'de ve Kurtuluş Harbi'nde Kürt, Türk ve diğer unsurlar omuz omuza savaşmadı mı?

Bu rejim kurulduğunda Türk etnisite ırkçılığı ön plâna çıkarılarak Kürt kimliği, Kürt dili, Kürt kültürü yok sayıldı. Kısacası ateşe körükle gidilerek teröre çanak tutulmuş oldu. Siz ayrıştırıp ötekileştirdikçe onlar da ayrılmak/bölünmek istedi. Aslında "Türkiye Türklerindir" deyip bölen siz oldunuz. Bir de yetmezmiş gibi bir partinin sloganlaştırdığı söyleme bakar mısınız? "Ya sev ya terket." Neyi sevecek? Senin imândan men eden faşist ideolojini mi sevecek ve sevmek zorunda kalacak öyle mi? Sevgi müşterek ilâhî aidiyet değerlerimize olur. Böyle bir sevgi elbette ki "birliğin ve dirliğin kopmaz bağı" olacaktır...

Bütün bu ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemler sonucu birileri kalkıp, "biz öteki olalım, biz ayrılalım" diyerek otonom derdine düştüler. Elbette maksat ve niyet daha ileri boyutlarda. Ancak şimdilik bir geçiş süreci olarak "otonom" dilini kullanıyorlar. Sonrası referandum ve ayrılık. Büyük şeytan ABD Irak'ı işgal ettiğinde, Kuzey Irak'ta kendilerine federatif/otonom bir yapı tahsis etti. Peşmerge lideri Mesut Barzani büyük bir hevese kapılarak referanduma gitti, fakat oyun şimdilik tutmadı. Kimse onları tanımadı. Maksat belliydi, Siyonist çeteye uydu olacak bir Kürdistan devleti kurmak. Yüce dinimiz bize bölünmeyi değil birlik olmayı emrediyor. Biz İslâm ümmeti olarak 57 parçaya bölünmüşlüğümüzü nasıl sonlandırabiliriz, küfür ve şirk olan mevcut suni sınırları nasıl ortadan kaldırabiliriz, bunun hesabını yapıp bu minvâl üzere çabalamamız gerekirken daha da küçük parçalara bölünmek neyin nesi?

Şu hâlde terörün bitmesi için analitik olarak pazılın büyük parçasına bakmalıyız. Başımızdaki siyasîler ümmet birlikteliği için projeler üretmeli veya D-8 projesine sahip çıkmalı. Büyük sorun hâlledilince küçükleri kendiliğinden bertaraf edilmiş olacak. Elbette ki ufak ayrıntılar da ihmâl edilmemeli. İvedilikle geçmişte yapılan hatalar sonlandırılmalıdır. Devlet yapısı her türlü faşizan eğilimlerden, faşizan çağrışım yapan sembollerden arındırılmalı ve müşterek ilâhî aidiyet değerlerimize mütenasip bir hukuk düzeni oluşturularak evrensel "İslâm Birliği"ne doğru somut adımlar atılmalı...

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM