İKİ YÜZLÜ SİYASAL İSLAMCILIK
Pakistan devleti adına konuşan bir yetkilinin 7 yıl önce
verdiği bir demeç, “ılımlı” denilen iki yüzlü ve sinsi cihatçılığın dünya için
ne büyük bir tehlike taşıdığını özetlemekteydi. Pakistan istihbaratı ISI’nin
eski başkanlarından Hamit Gül, ABD’nin Taliban’a operasyon yaptığı 2001
sonrasında bile Pakistan’ın Taliban’ı “hem de ABD’den aldığı finansmanla”
desteklediğini bir TV konuşmasında itiraf etmişti. Şöyle diyordu General Hamit
Gül, “Tarih yazılacak: Afganistan’da
Sovyetleri ABD’den aldığımız destekle yendiğimiz, daha sonra da Amerika’dan
aldığımız destekle Amerika’yı yendiğimiz anlatılacak” (VOA, 25 Ağustos)
Bugün Taliban’ın Savunma Bakanı olarak görev alan Abdul
Kayyum Zakir adlı teröristin (kod adı Abdullah Gulam Resul) geçmişi de o
bölgedeki İslamcılığın ve Pakistan’ın niteliğini çok iyi ortaya koymaktadır.
ABD, 2001’de Usame Bin Laden’i yakalamak gerekçesiyle
Afganistan’a müdahale ettiği dönemde, Zakir, Taliban askeri güçlerinin genel
komutan yardımcısıydı. Ancak kendini sıradan bir militan gibi tanıtarak ABD’ye
teslim oldu ve Guantanamo’ya götürüldü. Oradan 2007 yılında “ılımlı”
Pakistan’ın ısrarlı aracılığıyla Afganistan’a gönderildi ve Pul-i Şarki
cezaevine kapatıldı. Birkaç ay sonra da “ılımlı” eski Afgan hükümetinin
kararıyla serbest bırakıldı. Zakir, Taliban terör örgütündeki eski faaliyetine
geri döndükten sonra Pakistan yerel polisi tarafından Ketta kentinde 2010
yılında 10 elemanıyla birlikte yine yakalandı. Fakat ABD medyasının
bildirdiğine göre Pakistan istihbaratının müdahalesiyle yine serbest bırakıldı.
Zakir’in 11 yıldır iki ülke arasındaki sınırdan defalarca geçiş yaptığı ve NATO
güçlerine karşı intihar saldırılarını organize ettiği saptandı. NATO güçlerinin
bombaladığı Belucistan eyaleti ABD’nin itirazlarına rağmen Pakistan tarafından
hava operasyonlarına kapatıldı. 2011 yılında Newsweek dergisine konuşan bir
Pakistan yetkilisi “sınırdan gruplar geçiş yapsa da hepsi güvenlik güçlerimizin
yakın kontrolü altındadır” demekteydi, ama ABD bu yalana inanmış gözükse de
aslında gerçek öyle değildi.
PAKİSTAN’IN İSLAMCILIK HATASININ NEDENLERİ
Batı hükümetleri ve medyası Pakistan’ı en az 10 yıldır ikili
oynamakla suçluyorlar. O kadar ki Pakistan’ın yıllarca hapiste tuttuğu hatta
işkenceyle ifade aldığı söylenen Molla Abdülgani Baradar’ın şimdi Taliban’ın
şeflerinden biri olarak Kabil’de ortaya çıkması “İslamcılar dünyasında kimin
eli kimin cebinde” sorusunu sorduruyor.
Aslında Pakistan devlet seçkinleri özellikle Bangladeş’in
ayrılmasından beri ülkenin parçalanacağı fobisi içindeler. Ülkenin siyasal
İslam’a kayması da bu nedenle olmuş. “İslam’ın ülkenin çimentosu” olduğu
sloganı bu coğrafyada önce Pakistan’da 1970’lerde ortaya çıkmış, başka Müslüman
çoğunluklu ülkelerin elitleri bu sözü oradan “intihal” etmişlerdir.
ABD Başkanı Obama, görevden ayrıldıktan hemen sonra yaptığı
açıklamada Usame Bin Laden’in 23 Temmuz 2016 tarihinde Pakistan’ın Abottabad
kentinde öldürüldüğü operasyonun bu ülke yetkililerinden gizlendiğini
söylemiştir. İçerde başka dışarıda başka konuşan Pakistanlı siyasilerin
ikiyüzlü söylemi o aşamaya varmıştır ki, ABD bu ülkenin ordusu ve
istihbaratından bazılarının teröristlerle işbirliği yaptığını artık açıkça dile
getirmektedir. ABD Başkanı Trump 2018 yılında Pakistan’a askeri yardımı
durdurmuş, 1 yıl sonra da Pakistan’la benzer politikalar izleyen başka ülkelere
karşı önlemler başlamıştır. Bunlar ABD’nin son 1-2 yıla kadar ılımlı saydığı
ülkelere karşı politikasının değiştiğini göstermektedir.
TALİBAN’IN BAŞARISI PAKİSTAN’IN MAĞLUBİYETİ
Bugün Afganistan’daki gelişmeler ilk bakışta Pakistan’ı
memnun etmiş gibi görünüyor. En azından tarihsel düşmanı olan Hindistan’la iyi
ilişkiler içinde bulunan Eşref Gani hükümetinin düşmesi ve Pakistan’ın İslam
dünyasındaki liderliğinin güçlenmesi onun için olumlu sayılabilir. Ancak başka
bir açıdan bakılınca Afganistan’da bir piyonu feda eden ABD’nin bölgede zararı
faydasından çok olan Pakistan’la ilişkisini yeniden değerlendirecek olması bu
devletin yöneticilerini sıkıntıya sokmuştur.
“Ilımlı İslam” bakışının yanlışlığı, İslam dünyasını
tamamıyla çağdaş uygarlığın dışına atmak gibi art niyetlerin eseri değilse,
ABD’nin eski müttefiklerini kimi zaman Çin’e kimi zaman başka güçlere
kaptırmasına yol açmaktadır. Ancak Pakistan’dan kurtulan ABD, Çin’e karşı
Hindistan’la çok daha sıkı bir ortaklık elde edecektir. Rusya’da Orta Asya’daki
Rus üslerini kullanma hakkı elde eden ABD, Hindistan’da Çin’e karşı hem denizde
hem karada çok daha stratejik konumda avantajlar sağlamıştır.
PEŞTUNLAR VE PEŞTUNİSTAN SORUNU
Pakistan’ın bugüne dek Taliban üzerinden oynadığı ikili oyun
şimdi onun önünde büyük bir tehdit olarak durmakta. Taliban özünde bir Peştun
örgütüdür. Peştunlar Afganistan’ın yüzde 40’ını, Pakistan’ın yüzde 20-25’ini
oluşturur. Peştunistan denilen coğrafi bölge hem Afganistan’da hem de
Pakistan’dadır. Afganistan, Peştunistan’ın Pakistan’da kalan bölümünü milli
andının bir parçası kabul etmekte ve hatta adına “Durand Çizgisi” denilen ve
İngilizler tarafından 1893 yılında çizilen sınırı tanımamaktadır.
İşte Pakistan 1980’lerde bir yandan Sovyetlere karşı
Afganistan’daki tutucu Peştunları desteklerken, onların kendisine karşı da bir
tehdit oluşturacakları düşüncesiyle, milliyetçiliği unutturup İslam
ümmetçiliğini ön plana çıkarmak amacıyla Pakistan’daki medreselerde “talebeler”
eğitmiş ve Taliban böylece ortaya çıkmıştır. Şimdi ise asıl “büyük oyun”
başlamıştır. Taliban, Pakistan derin devletinin sandığı gibi ümmete boyun eğip
Güneybatıdaki Peştun aşiret topraklarını İslamabad’a bırakacak mıdır?
Gelişmeler hiç de öyle olacağa benzemiyor.
Pakistan’ın bugünkü Genelkurmay Başkanı olan Sayın Orgeneral
Kamar Cevat Bajva, Kanada ve ABD’de okumuş bir Pencabi olarak Taliban’ın
milliyetçi emellerinin farkındadır. Taliban yöneticileri de en az Pakistan
kadar kurnaz olduklarından ve ABD’nin nasıl olsa geri çekilip onlara yol
vereceğini de önceden kestirdiklerinden ilerde Pakistan’a muhtaç olmamak için
Rusya, İran ve özellikle Çin’le şimdiden ilişkileri kurmuşlardır.
Bu konuda en dikkat çekici tavır, Pakistan’ın yıllardan beri milyon dolarlar
harcayarak Peştunistan’ı ikiye bölen Duran çizgisi üzerinde duvar örmesine
rağmen, gelmiş geçmiş laik ya da İslamcı tüm Afgan hükümetleri gibi Taliban
örgütünün de Peştun topraklarının bölünmesini kabul etmemesidir. Görüldüğü gibi
Pakistan’ın Peştunları “İslamcılaştırarak” ülkenin çimentosunu sağlama girişimi
boştur ve kendisine göz oyacak karga yetiştiren asıl ülke Pakistan olmuştur.
TAHRİK-İ TALİBAN VE IŞİD DEVREDE
Taliban’ın özellikle Pakistan Peştunları içinde etkili bir
Pakistan uzantısı da vardır: “Tahrik-i Taliban” örgütü. Bu örgüt Peştunistan’ın
Pakistan’da bulunan parçasının bağımsızlığı için savaşmaktadır. Ayrıca da
özellikle Şii azınlığa karşı kanlı eylemler yapmıştır ve bugünkü İmran Han
hükümetine de şiddetle karşıdır. Taliban’ın iktidara gelince yaptığı ilk iş
kendi hapishanelerinde Tahrik-i Taliban üyelerini serbest bırakmak ve
Pakistan’a yollamak olmuştur. Tabii ki kan kardeşlerini bundan sonra da
destekleyecektir.
Tahrik-i Taliban Pakistan’da binlerce sivilin ölümünden
sorumludur. Orgeneral Bajva bunlar ve Afganistan’ı ele geçiren Taliban için
“bir madalyonun iki yüzü” demiştir. Dahası, Hazara, Tacik, Özbek, Türkmen gibi
etnik gruplarla Peştun Taliban arasında yeniden başlayacak bir iç savaş
Pakistan’a milyonları yığacak ve zaten batık olan ekonomisini mahvedecektir.
Ayrıca, şimdilik Çin’le iyi ilişkileri de olsa Taliban’ın
Afganistan’da bulunan ya da oraya gelecek Uygurları Çin’e yollamaya cesaret
etmesi bile mümkün değildir, çünkü zaten pastadan pay almak için fırsat
kollayan İslamcı gruplar bunu bahane bilip bir ayaklanma başlatabilirler. Ya da
Pakistan’daki Çin yatırımlarına ve teknik elemanlarına karşı sabotaj ve
suikastlar düzenleyip Afganistan’a kaçabilirler. Nitekim son iki ay içinde buna
benzer terör eylemleri olmuştur ve bunların çoğalması Pakistan-Çin ilişkilerine
ağır darbe vuracaktır.
ŞAPKADAN IŞİD ÇIKACAKTI, ÇIKTI
Son olarak 4 Temmuz’da Odatv’de yayınlanan “Afganistan
şapkasından IŞİD mi çıkacak?” başlıklı yazımı ve Kabil havaalanında
saldırıların bu yazımın doğruladığını hatırlatayım. IŞİD, Kabil Havaalanı
eylemiyle gücünü göstermiştir ve Taliban’dan memnun olmayan tüm cihatçı
terörist grupları kendi içine alacak büyük bir gelişme potansiyeli
bulunmaktadır. Rusya, Çin ve Pakistan’la iyi ilişkiler içinde olmadığından eli
kolu da bağlı değildir. Tam aksine bölgedeki istikrar IŞİD’in ilişkili olduğu
odakları hiç ilgilendirmiyor. Yine bir hafta önce yazdığım gibi “Taliban bir
barut fıçısı” üzerinde oturuyor ve bölgedeki gelişmeler önce Pakistan’ı sonra
yeni müttefiki olduğu Çin’i son derece rahatsız edecek özellikte.
Bu arada bu yazımı dikkatle okuyanlar için Pakistan’ın tüm
Müslüman çoğunluklu ülkelerde rastlanan ulusal birliği sağlamada İslamcılığı
bir çözüm görme yanlışından çıkarılacak derslere ve (benzetmek gibi olmasın)
Afgan-Pakistan sınırı ile güney sınırlarımız arasındaki benzerliklere de dikkat
çekmek isterim.
SAATLİ BOMBA
Tekrarlayayım, ABD'nin Afganistan'da ve dünyada siyasal İslam'ı ikiye ayırıp, kendisinin "ılımlı İslam" saydıklarını kullanarak radikal siyasal İslamcılıkla mücadele etme politikasının yenilgisi inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak bölgeye dikkatle bakıldığında ABD’nin büyük satranç oyununda bir piyon feda ederek bölgeye ve başta Çin olmak üzere rakiplerine bir tuzak kurmaya çalıştığı da gözden kaçırılmamalıdır.