Rasthaber - ABD Başkanı Donald Trump’ın dünyaya açtığı ticaret savaşı, uygulama yöntemi olan zorbalığa paralel olarak kültürel düzlemde ahlaksızca yürüyor.
Trump’ın şu sözleri bir zorbanın ahlaki çürümüşlüğünü
resmetmektedir: “Bazı ülkeler, tarife müzakeresi için bizi
arıyor, kıçımı öpüyorlar. Bir anlaşma yapmak için can atıyorlar.
‘Lütfen efendim, bir anlaşma yapın. Her şeyi yaparım efendim’
diyorlar.”
Bu sözler, Atlantik kampının çöküşünün göstergesidir aynı
zamanda, “devlet adamı” erozyonu yaşıyorlar.
HEGEMONYA ZAYIFLAMASINA ÇARE ARAYIŞI
Haklı olarak sorulabilir: Madem Atlantik çöküyor, ABD
başkanı nasıl böyle zorbalık yapabiliyor, nasıl böyle pervasızca konuşabiliyor?
Aslında tam da bu nedenle öyle davranıyor. Güçlü ve
hegemonik olan, karşısındakine taleplerini kolayca uygulatır zaten. Gücü
ve hegemonyası zayıflayan ise taleplerini kabul ettirebilmek için bağırır,
çağırır, “gücünü olduğundan fazla” göstermeye çalışır.
Kuşkusuz gücü ve hegemonyası zayıflıyor da olsa, ABD hâlâ
güçlüdür ve işte o güce dayanarak sopa gösterip zayıflamasına fren
koymaya çalışıyor.
Trump’ın gümrük duvarları örmesini, sadece “küreselleşmenin
sonu” diye yorumlamak eksiktir; hem iktisadi hem siyasi gelişmelerin
sonucudur. ABD güçlüyken rahatça girebilmek için herkesten gümrük duvarlarını
indirmesini istemişti. Artık ABD’nin gücü ve hegemonyası zayıfladı, tek kutuplu
dünya dönemi kapandı, çok kutuplu dünya inşa oluyor ve Washington zorunlu
olarak bu kez kendisi gümrük duvarları örerek korunmaya çalışıyor.
TRUMP’A EKİBİNDEN UYARI
Atlantik iktisatçıları bile çoğunlukla Trump’ın
gümrük vergisi artırmasını “rasyonel” görmüyor. Nitekim ilk etki,
hisselerin 5 trilyon dolarlık kaybı oldu.
İş dünyası da tedirgin. Örneğin JP Morgan CEO’su Jamie
Dimon, “gümrük vergileri enflasyonu artıracak, ekonomik büyümeyi
yavaşlatacak” uyarısı yaptı. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent’in
de Trump’ı “piyasalar tehlikede, borsanın daha da düşme
riski var, artık avantajlı anlaşmalar yapmaya odaklanmalıyız” diye
uyardığı belirtiliyor ABD basınında.
Trump yönetimi içinde de dünyaya açılan bu
ticaret savaşı konusunda farklı görüşler var.
TRUMP’IN ‘EKONOMİK ZORBALIK’TAN BEKLENTİSİ
Trump, başkanlığının ilk döneminde de Çin’e ticaret
savaşı açmıştı. Doğru, Çin zarar görmüştü ama ABD de zarar görmüştü. Ve o ilk
ticaret savaşı sonuçta ABD’nin küresel liderliğini sürdürmesini sağlamadı,
hatta o güne göre ABD’nin hegemonyası bugün daha da zayıflamış durumda.
Aslında bu sonuç bile ABD’nin elinde kozu olmadığını
gösteriyor. Trump, “ekonomik zorbalık” uygulayarak sopa gösterdiği
ülkelere şartlarını kabul ettirmeyi ve daha avantajlı anlaşmalar yapabilmeyi
umuyor.
İşte Trump’ın “Anlaşmak için arayıp kıçımı
öpüyorlar” dediği bu. Japonya başta bazı müttefikleri Trump’a haraç
vererek anlaşma arıyor.
AB’DEN ÇİN’E MÜZAKERE ÇAĞRISI
Trump’ın ticaret savaşının asıl muhatabı Çin’dir. ABD
Çin’i kendi strateji belgelerine hasım diye NATO belgelerine “baş
rakip” diye kaydetti zaten. Ticaret savaşıyla Çin’e karşı ticaret
açığını azaltmak ve Çin’in küresel ticaretini baltalamak istiyor.
Çin, Trump’ın ticaret savaşı karşısında geri adım
atmayacak kadar güçlü bir ülke. Nitekim ABD’nin savaşına karşı misilleme yapma
kararlılığı sergiliyor.
ABD’nin gümrük vergisini artırması karşısında, Çin de ABD’ye
yüzde 34 vergi koydu. ABD bunun üzerine yüzde 50 daha artırıp Çin’e gümrük
vergisini yüzde 104’e çıkardı. Çin buna da misilleme yapıp ek yüzde 50 ile
vergiyi yüzde 138’e çıkardı.
Dolayısıyla “zorbanın kıçı” açıkta kalmış
oldu.
İşte AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in
Çin’e “ABD’nin gümrük vergisi artırmasına müzakere yoluyla çözüm
bulalım” diye çağrı yapması bundan; sistemin yıkılmasından endiş
ediyorlar çünkü.
Evet, dünya ekonomisinin olumsuz etkileneceği
sancılı bir süreç yaşıyoruz ancak bu sancı aslında yeni bir küresel ekonomik
düzenin doğum sancısıdır.
cumhuriyet