Nifak Maskesinin Düşmesi İçin Safların Netleşmesi Gerekir

GİRİŞ: 17.09.2020 20:38      GÜNCELLEME: 17.09.2020 20:38
Rasthaber -  Allah’ın Adıyla

ABD ve İşgalci Rejimin  son sıralarda Fars Körfezi  bölgesindeki  bazı emirlikler ile  sözde normalleşme  girişimleri başlatmaları başta Filistin’in mazlum halkı olmak üzere Müslümanlar  arasında rahatsızlıklara  sebep oldu. 

Müslüman halkların  bu tepkilerini  dikkate alan  iktidarlar, partiler, STK’lar, medya kuruluşları, yazar-çizer-yorumcu çevrelerin her biri konuya kendi  bakış açılarından yaklaşarak  tepkilerini ortaya koydular.

Filistin bağlamında normalleşme, uzlaşma, teslimiyet, uşaklık… adına ne denirse densin içinde bulunduğumuz  zaman diliminde karşılaştığımız bu gelişmeler aslında ilk defa ortaya çıkmış ihanetler değildir.

Filistin halkının kendi ülkesinden çıkarılıp sürgüne gönderildiği, evinin barkının işgal edildiği, her türlü cinayete maruz bırakıldığı günden beri  İslam ülkelerine  tahakküm eden rejimlerin çoğu Siyonist terör çeteleri rejimiyle  açık- gizli ilişkilerini sürdürmüş, bu rejimin ayakta durması için her türlü işbirliği içerisinde bulunmuşlardır.

Pek uzağa gitmeğe gerek yoktur; iğneği kendimize çuvaldız başkasına batıralım. İsrail’ın uğursuz varlığını resmen tanıyan ilk İslam ülkesi olan Türkiye de bu kuraldan müstesna olmayıp o günden bu yana işbaşına gelen hükümetlerin hepsi bu işgalci rejimle ilişkileri geliştirme yolunu tercih etmişlerdir.

Bugün BAE ve Bahreyn gibi ülkeciklerin adına yapılmak istenen şeyi, yani Arap ülkeleri ile İsrail arasında zaten devam eden ilişkileri alenileştirme girişimini şimdi işbaşında bulunan AKP hükümeti yıllarca önce yapmaya çalışmadı mı? Suriye hükümetini İsrail ile uzlaştırmak için bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından başlatılmış girişimler unutulmuş olamaz.

Dün yapmak isteyip de başaramadığını  bugün Körfezdeki kukla emirliklerin yapmasına karşı çıkılması anlaşılır gibi değil. Belli ki, konu Filistin meselesi değil BAE ile başta Libya olmak üzere başka bölgelerdeki sürtüşmelere  yönelik hesaplaşmalar için bir bahanedir.

Bu açıklama ışığında Filistin davası bağlamında birkaç noktanın madde madde madde açıklığa kavuşturulması gerekir:

1- Başını Suudi hanedanının çektiği Arap rejimlerinin çoğu doğrudan veya dolaylı olarak ABD’nin kontrolü altında hareket etmekteler ve kendi halklarına karşı rejimlerinin  varlığını korumak için ABD’nin sultasını peşinen  kabul etmişlerdir. Bunların ABD-İsrail sulta ekseninden ayrılmaları uğursuz varlıklarının da sonu demektir. Bunlardan Filistin davasına yardım ve destek beklemek abestir.

2- ABD ve İsrail’in bölgedeki kukla rejimlerin işbirliği ile başlattıkları bu son girişimleri Filistin halkının haklı mücadelesini asla engellemiyecektir. 
Yetmiş yıldan fazla bir süredir Filistin halkını teslim alamayan İsrail ve  hamileri bundan sonra da  bu uğursuz hedeflerine ulaşamıyacaklardır.

3- Filistin halkının  eşsiz  direnişini kıramayanların Fars körfezindeki tağuut ve tağuutçuklara tevessül etmeleri aslında Filistin davası adına büyük bir zaferdir. Bu son girişimler görünürde işgalci rejimin başarısı gibi görünse de aslında onların zaafını gözler önüne sermektedir.

4- Filistin halkı ve direniş grupları  geçen bu 70 yıllık çetin mücadelede  hiçbir zaman bugünkü kadar  vahdet içerisinde bulunmamıştı. Artık tek kurtuluş yolunun direniş olduğunda birleşmiş bulunuyorlar. Artık  başta Arap ülkeleri olmak üzere  nifak ehli güçlere dayanmak yerine kendi iman ve güçlerine dayanmanın tek çözüm olduğu sonucuna varmış bulunuyorlar.

5- Filistin davası İslam dünyasında turnosol kağıdı olmaya devam etmektedir. Filistinliler geçmiş dönemlerde zaman zaman gerçek dostlarının kimler olduğunda gaflete düşmüş olsalar  ve  münafık rejimlere  güvenseler de  işin ciddiyeti ortaya çıktığında kime güveneceklerini, kimlerin kendileriyle  dayanışma ve işbirliğine hazır olduğunu öğrenmiş oldular.

6- İslam dünyasının çeşitli  bölgelerindeki  Müslümanlar da  bugün her zamankinden daha açık bir şekilde Filistin davasını kimlerin desteklediğini, kimlerin Filistin davasını  bir çıkar aracı olarak kullandığını görebilmektedir.

7- Hakla batılın bir birinden açık bir şekilde ayrışması için safların netleşmesi süreci  devam edecektir. Bu ilahi gelenek şimdilik Filistin davası bağlamında gündemde olsa da başta Suriye, Yemen, Irak ve Lübnan olmak üzere bölgemizde ve  yeryüzünde vuku bulan bütün gelişmeler için de geçerlidir. Ancak saflar netleştiğinde kimin hak, kimin batıl, kimin hakla ve kimin batılla birlikte olduğunu halklar teşhis etme imkanına kavuşacak, nifak ve küfrün maskesi ancak o zaman düşürülebilecektir.

Ziya Türkyılmaz

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM