Rasthaber - Allah’ın adıyla…
İran İslam Devrimi, 22 Behman (11 Şubat) 1979 yılında İran'ın Muhammed Rıza Pehlevi liderliğindeki bir monarşiden, Ayetullah Ruhullah Humeyni öndereliğinde İslam hukukunu esas alan İslam Cumhuriyeti kurulmasına dönüşen kutsal bir hareketin adıdır.
İslam inkılabı bugün kırk iki yaşında, yani en olgun yaşta zira insanın da kırklı yaşları en olgun olduğu dönemdir.
Zaten sarf edilen tüm çabalardan maksat insanın kemale ulaşması için değil midir?
Hz. Adem’den (as) Hz Muhammed (sav) efendimize kadar gönderilen 124 bin Peygamber ve dört büyük kitap Allah-u Teala’nın yeryüzündeki halifesi olan insanın kemale ermesi için değil midir?
Ve kemale ermiş bu insanlar sayesinde yeryüzünde adalet hükümetini ve vaadini gerçekleştirme ve tecelli etme peşinde değil midir?
Büyük bir düşünür şöyle der:
Eğer bir yıl ötesini düşünüyorsan bir tohum ek !
On yıl ötesini düşünüyorsan bir fidan dik !
Eğer asırlara yön vermek, çağ açıp, çağ kapatmak istiyorsan bir insan yetiştir,
ki o insan vazifesini bilsin, yaptıkları ile çağ açıp, çağ kapatsın, vazife ehli olsun. Yani Allah-u Teala’nın yeryüzündeki istediği kemale ermiş halifesi olsun.
İşte bu insanlardan biri de, neyimiz varsa Kerbela’dandır diyerek, Kerbela mektebinde yetiştiğini vurgulayan imam Humeyni (ra) idi.
Şair Şerefettin Aksu şöyle dile getirmiş:
Yoktu onun bir benzeri Hak gönderdi bu neferi
Sanki fethetti hayberi Arifti imam Humeyni
Özün sözün haktır senin Geyretin infaktır senin
Amelin ahlaktır senin Ey! vazife ehli Humeyni
İmam Humeyni (ra) de, gerçek manada, vazife ehli biri olarak insan yetiştirme peşindeydi.
Ayrıca imam, bu inkilabı koruyup gözetecek ve evrensel hale getirecek olanları şöyle izah ediyordu:
Benim güvendiğim neferlerin bir kısmı kundakta ve bir kısmı ise daha anne rahmindedir.
Her alanda işgal edilmiş, ahlak çöküntüsünün ayyuka çıktığı İran‘da, yabancılara öyle imtiyazlar tanınmıştı ki, İngilizin bir finosu şahın kendisine bile havlasa, hoşt demeye hakkı yoktu. Ya da bir suç işleseler İran mahkemeleri onları yargılama hakkına bile sahip değildi.
İşte böylesi bir süreçte vazife ehli olan imam, İslam inkılabını gerçekleştirerek, İran‘ın tüm imkanlarını İslam için kullanmayı hedefliyordu, yani İslam‘ı İran için değil, İran‘ı İslam için istiyordu.
Zira mürted Salman Rüştü hakkındaki ölüm fetvasını verdiğinden dolayı, bütün Avrupalılar büyük elçilerini geri çekmişti, o sırada hükümet yetkilileri efendim ne yapıyorsunuz bütün batılılar bizden irtibatını kesti, amborgolar olacak ülke sıkıntıya girecek vs dediğinde,
İmam çok kararlı bir şekilde şöyle diyordu:
“Allah bizden irtibatını kesmediyse gerisi teferruattır“. İşte imam Kur‘an yolunda İran‘ı feda etmeye hazırdı..!!
Hatta Pehlevi‘nin en son kuruntusu olan hükümet, “Kum şehrini imam Humeyni‘ye verelim orada Vatikan gibi özerk bir İslam cumhuriyeti olsun“ teklifini getirmişti ama imam evrensel düşünüyordu, İslam‘ı sadece İran içinde değil, önce dünyadaki tüm özgür ruhların zihninde ve sonrada tüm coğrafyalarda hakim kılmanın peşindeydi.
Evrensel olan İslam dini, coğrafya tanımaz, bu yüzdendir ki derdi din olanın tabi ki davası ve hedefi evrensel olacaktır.
Allah‘ın halifesi olacak insan, İslam bayrağını alıp göklerde dalgalandıracak, tıpkı Hz. Hüseyin (as) gibi gerektiğinde yok edilmeye çalışılan İslam‘ı kanıyla yeşertecek örnek insanlar olmalıdır.
Yine Kasım Süleymani şehadetinin Irak‘tan conilerin kovulmalarına vesile olduğunu görmekteyiz.
Ayrıca geçtiğimiz günlerde ABD körfezden savaş gemilerini Hint okyanusuna çektiklerini açıkladı, yani Batı Asya‘dan def olmaları şehid Süleymani‘nin kanının bereketi olacaktır.
Başarı, Allah-u Taela’nın elinde olan birşeydir. Yeter ki biz vazifemizi bilip ona amel edelim.
Zira Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın davasına yardım ederseniz, Allah da size yardım eder, ayaklarınızı İslâm'ın hakkını koruma yolunda sağlam tutar.” (Muhammed 7)
Yine Al-i İmran suresi 160. Ayeti Kerime’de iöyle buyuruyor;
“Allah size yardım ederse hiç kimse size galip gelemez. Eğer sizi yüzüstü bırakırsa O'ndan başka size kim yardım edebilir? Artık müminler yalnız Allah'a güvenip dayansınlar.”
Bu ayetlere baktığımızda bu inkilabın sahibinin şüphesiz bizzat Allah-u Teala’nın kendisi olduğunu görürüz.
Yani müminler vazifesini bilip amel ederlerse mücadele uzun sürse de başarıya ve zafere ulaşmak kaçınılmazdır.
Ayrıca vazifesini bilenler başarıya odaklanmazlar çünkü başarı Allah’ın elindedir. İmam da bunu çok sık tekrarlardı.
Bu inkilap şimdi imam Hamenei’nin önderliğinde sadece Batı Asya’da, İslam coğrafyalarında değil, dünyanın dört bir yanında tüm özgür ruhlarda yeşermiş durumdadır.
Bu ihlaslı hareket imam-ı zamanın zuhuruna kadarda zaferlerle devam edecektir.
Bu inkilap o kadar etkili ki bugün dünyada iki düzen ve iki taraf mevcuttur.
Biri mustekbirlerin başını çektiği ABD ve siyonizm, diğeri İran İslam Cumhuriyetinin başını çektiği direniş cephesi ve Velayeti fakih düzenidir.
Ve sunu çok rahat diyebiliriz ki İslam inkilabı bugün her zamankinden daha güçlü durumdadır. Maalesef bugün sadece müstekbirlere karşı mücadele vermiyor, bir de sözüm ona satılmış müslümanlara ve münafıklara karşı da mücadele veriyor.
Hatta kendilerine zaman zaman ihanet eden kardeşlerine karşı Habil rolünü üstlenmiş durumdadır.
Her ne olursa olsun, her ne kadar bu satılmış ve taassup sahibi müslümanlar kabul etmese de İran İslam inkilabı, özelde müslümanların genelde ise tüm özgür ruhlu halkların onuru ve izzetidir.
Vazifesini bilenlerden olma ümidi ile…
Mehmet Yüksek