Hak İle Batıl Arasında Barış Değil, Ateşkes Vardır

GİRİŞ: 24.08.2021 19:46      GÜNCELLEME: 24.08.2021 19:46
Rasthaber -  Allah’ın Adıyla 

Bazıları zalim/tağuuti hükümdar ve sistemlerle uzlaşmak ve işbirliği yapmakla halk arasında vahdet, kardeşlik ve dayanışma kurmayı birbirine karıştırıyor ve kendileri çelişkiye düştükleri için toplumsal olgu ve gelişmeleri de bu açıdan değerlendiriyorlar. Halbuki halk, yani normal insanlar hiç bir zaman ilahi mesaja ve ilahi mesajı sunan peygamber ve  imamlara karşı çıkmamış, onlara engel teşkil etmemiştir. Tam aksine ilahi önderlerle halkın yakınlaşmasına, işbirliğine karşı çıkanlar daima toplumlara tahakküm eden, kitleleri çeşitli hile ve baskılarla zayıf bırakan müstekbir sıfatlı önderler olmuştur.

Buradan hareketle toplum ile sistemleri, insanlar ile zalim yöneticileri ayrı tutmak gerekir. Toplumun huzuru, barışı ve refahını istemekle zalim/tağuti sistemlerin sürmesini istemek farklı şeylerdir. İnsanlar arsında vahdet, birlik ve kardeşlik istemekle zalimlerle elele vermek, onların sistemlerini meşrulaştırmak aynı tutulamaz.

Ehlibeyt İmamları(as)  hiç bir zaman batıl ile, zalim hükümetlerle uzlaşmamış, barışmamıştır. Zaten hak ile batıl arasında barış değil ateşkes anlaşması olur. Kerbela Kıyamından önce İmam Hasan(as) ile Muaviye arasında imzalanan da barış değil ateşkestir, Muaviye hükümetinin meşruiyetini kabul değil İslam’ın, müslümanların maslahatı için bir tür ateşkes ve mütarekedir. İmam Hüseyin’den(as) sonra gelen dokuz İmam ve onların izleyicileri de zamanın şartlarına göre ve ateşkes kuralları çerçevesinde halkı şuurlandırma, bilgilendirme, bir sonraki aşama ve düzeye taşıma görevini sürdürmüş ve sürdürmektedirler.

Burada zihinlere şöyle bir soru takılabilir; Öyleyse  İmam Hüseyn’den(as)  sonra gelen İmamlar(as) niçin İmam Hüseyin gibi kıyam etmediler? Bu soruya aşağıdaki cevaplarla açıklık getirmeye çalışacağız:

 

1-      1-Aşura halkı  derin gaflet uykusundan uyandırma, irkiltme hareketidir. Bu uyandırcı hareket sonraki imamlar zamanında bir inanca dönüştürüldü, toplumsal ve siyasal mücadele yöntemine, hayat tarzına çevrildi. İmam Hüseyn'den sonra gelen dokuz İmam Aşura günü yakılan meşaleyi gelecek nesillere taşıma görevini üstlendiler.

2-      2-Artık yeni bir şoka gerek yoktu, bu ağır ve eşsiz görev sadece İmam Hüseyin'e aitti. Bu sonraki İmamların tağutlara ve zulme karşı mücadele etmediği veya ilahi velayeti sürdürmedikleri olarak anlaşılmamalıdır. Kerbela kıyamı bundan sonra hayat tarzına dönüştürülmeli ve canlı tutulmalıydı. Nitekim tüm İmamlar(as) kendi zamanlarında  Aşura’nın mesajını aktarmanın, ihya etmenin yanında zulme, batıla karşı mücadeleyi bir üst aşamaya taşımışlardır. Ve nitekim İmam Mehdi(af) hariç öteki sekiz İmam’ın hepsi bu mücadeleden dolayı zamanın tağutları tarafından şehid edilmişlerdir.

3-     3-  Kerbela'dan sonraki muhtemel kıyamlar tağuti sistemleri devirecek güce ulaşamamıştır. İmam Hüseyn'in halk üzerinde irkiltici, şok edici etki bırakan kıyamından daha etkileyici olamadıktan sonra kıyam etmenin ne anlamı olabilirdi? Bunun yerine önceki kıyamın mesajlarının ihya edilmesi, canlı tutulması daha faydalı değil midir? Ehlibeyt İnamları(as) tarafından başlatılacak kıyamların semeresi, sonucu Kerbela kıyamından daha etkili ve faydalı olamazdı. Sonuç vermeyecek yeni kıyamlar yerine Kerbela kıyamı canlı tutulmalı ve bir örneğe, sembole dönüştürülmeliydi ve  öyle de oldu.

Ve nitekim İmamların zamanında Onların doğrudan onayını almadan başlatılan kıyamların hiç biri (Tevvabin Kıyamı, Muhtar Kıyamı, Zeyd bin Ali Kıyamı ve Huseyin Sahib Feh Kıyamı vb. kıyamlar) özlenen hedefe ulaşamamış ve Kerbela Kıyamının etkisini asla gösterememiştir. Bu kıyamların faydaları inkar edilemez elbet. 

4-       4-Kerbela Kıyamı ilahi adaleti yeryüzüne hakim kılma sürecinde son değil ilk adımdır. Sonraki İmamlar(as) zamanında aynı doğrultuda ve yönde  daha yüksek idealler gündemdedir. Tağutlar zulümlerini sürdürseler de toplum artık iman ile nifakın, nifak ile küfrün farkındadır. Öyleyse halkın bilgi ve anlayış seviyesi yüksektilmeli ve derinleştirilmeliydi. İmamlar kendi zamanlarında bu irşad görevini çeşitli yöntemlerle sürdürdüler ve toplumu olgunlaştırma süreci zamanımızda da devam etmekte olup zuhura kadar da devam edecektir. İnsanların anlayış düzeyi ve kapasitesi arttıkça evrensel adalet devletinin kuruluşuna biraz daha yaklaşılmış olacaktır.

5-      5-İmam Humeyni(ra) liderliğinde gerçekleştirilen ve devam eden İslam İnkılabı  Kerbela kıyamıyla başlayan sürecin bir ara sonucu olduğu gibi İslam İnkılabından sonra bölgede başlayan uyanış, diriliş ve zulme direniş de küresel çapta zulme karşı başlatılacak halk hareketlerinin bir tür müjdecisidir.

Selamhidayete tâbi olanların üzerine olsun" Taha/47 


Ziya Türkyılmaz


Ziya Türkyılmaz'ın 'İmam Hüseyin'in Hedefi Neydi?' başlıklı yazısını okumak için tıklayınız

YORUMLAR

MALCOLM-XX 2 yıl önce
Afganistan'da mazlum toplumun geleceği ile gerici ve Afgan yaşamını cehenneme çeviren dayatmacı Taliban diktatoryal sisteminin geleceğini yani mazlum üşlke insanları ile zalim yöneticileri birbirinden ayrı tutmak gerekir. Toplumun huzuru, barışı ve refahını istemekle, ABD sonrasında Afganistan'da mevcut zalim/tağuti Yezit-Taliban sisteminin sürmesini istemek farklı şeylerdir. İnsanlar arsında vahdet, birlik ve kardeşlik istemekle zalimlerle elele vermek, onların sistemlerini selamlamak, kutsamak ya da meşrulaştırmak aynı tutulamaz. Ehlibeyt İmamları(as) hiç bir zaman batıl ile, zalim hükümetlerle uzlaşmamış, barışmamıştır. Zaten hak ile batıl arasında barış değil ateşkes anlaşması olur. Kerbela Kıyamından önce İmam Hasan(as) ile Muaviye arasında imzalanan da barış değil ateşkestir, Muaviye hükümetinin meşruiyetini kabul değil İslam’ın, müslümanların maslahatı için bir tür ateşkes ve mütarekedir. İmam Hüseyin’den(as) sonra gelen dokuz İmam ve onların izleyicileri de zamanın şartlarına göre ve ateşkes kuralları çerçevesinde halkı şuurlandırma, bilgilendirme, bir sonraki aşama ve düzeye taşıma görevini sürdürmüş ve sürdürmektedirler.
Tevekkül Erol 2 yıl önce
Selamun Aleykum: Maşallah Allah muvaffak etsin, kalemine, Basiret ve Ferasetine Rabbim bereket versin. çok güzel bir analiz, hele ki şirkin batıl anlayışını temsil eden zalim ve tağut yönetim ve sistemle. Tevhid'in hak anlayışını temsil eden velayet ve imametin, batılı meşru kabul edercesine bir masa başında oturup işbirliği anlamına gelen barış antlaşması olarak göstermek tamamen Tevhid ruhuna aykırı ve abesle iştiğal bir durum olduğudur. Malesef İmam Hasan (as) ile Muaviye arasında ki ateşkes olayını, barış antlaşması gibi sunup facir yöneticilerle omuz omuza gelerek şirk anlayışı tağut sistemi meşru gösterme çabaları ne acı bir durum olduğunun gerçeğini inkar edemez hale getirmiştir. Çok mükemmel bie mekale, Ehsente. Allah muvaffak etsin..

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM