Derin Amerikan darbesi: 11 Eylül... Sahte Pearl Harbour’u kimler organize etti?

GİRİŞ: 13.09.2021 15:37      GÜNCELLEME: 13.09.2021 15:37
Rasthaber -  11 Eylül 2001'de New York Dünya Ticaret Merkezi yanarken, az ötedeki Ritz-Carlton Oteli'nde Usame bin Ladin'in kardeşi Şefik Bin Ladin’in katıldığı Carlyle iş konferansı yapılıyordu.

Dünyayı sarsan, ikinci Pearl Harbour baskını olarak adlandırılan bu korkunç terör eylemi sürerken toplantı devam etti, yarıda kesilmedi. 

Şefik beyin yatırımcı arkadaşı olan eski başkan Bush önceki gün konferansta onunla birlikteydi.

Washington Post bu haberi 18 ay sonra, Mart 2003'te yayınladı.

Eylül 2001'de Şefik Bin Ladin – G. Herbert W. Bush toplantısı medyada yer almadı.

Olay biliniyordu, ancak ana akım medya editörleri haberi vermedi.

11 Eylül 2001 akşamı, ABD Başkanı George W. Bush, “teröristler” ile “terörizmin devlet sponsorları” arasındaki ilişkiyi tanımladığı tarihi bir konuşma yaptı:

"Bu korkunç eylemlerin arkasında olanlar aranıyor. Sorumluları bulmak ve adalete teslim etmek için istihbarat ve kolluk kuvvetlerinin tüm kaynaklarını yönlendirdim. Bu eylemleri düzenleyen teröristler ile onları barındıran teröristler arasında ayrım yapmayacağız."

Ne olduğu konusunda net olalım: ABD'nin görevdeki başkanının babası, 11 Eylül saldırılarının beyni olduğu iddia edilen kişinin kardeşini New York'ta “barındırıyordu”.

Başkan, kolluk kuvvetlerine en azından babasını sorgulamaları talimatını vermemişti.

Ritz Carlton’daki Carlyle Grubu toplantılarına ayrıca eski Savunma Bakanı Frank Carlucci, eski Dışişleri Bakanı James Baker III ve Bin Ladin ailesinin diğer üyeleri de katıldı.

(Baker ayrıca 2000 başkanlık seçimlerinin sonucunu George W. Bush lehine değiştiren kişi olarak da hatırlanıyor. Kongre Üyesi John Conyers'in yazdığı gibi: "Bay Baker, 2000 Florida seçimlerinde oyların sayımını durdurmaya yönelik başarılı çabalarıyla sonsuza dek hatırlanacak." Baker'ın dedesi, Suudi Arabistan'da ofisleri bulunan ve 11 Eylül'den sonra saldırılarda ölen ve yaralananların aileleri tarafından açılan bir davada Suudi Arabistan hükümetini temsil eden Baker Botts hukuk firmasını kurmuştu.)

Carlyle'ın, BDM International aracılığıyla, 1975'ten beri Orta Doğu'da kapsamlı sözleşmeleri olan, Suudi Arabistan Ulusal Muhafızlarını eğiten ve aynı zamanda Türk güvenlik güçlerine eğitim veren bir paralı asker operasyonu olan Vinnell Corporation'a sahip olduğu düşünüldüğünde, Suudi bağlantısı dikkat çekicidir.

Saldırıların hemen ardından, Amerika Birleşik Devletleri'ne kimsenin girip çıkmasına izin verilmezken, Amerika'daki bin Ladin ailesinin üyeleri özel jetlerle Suudi Arabistan'a götürüldü. 

Carlyle, 1990'ların başından beri bin Ladin ailesiyle iş yapıyordu.

Olayın ardından savunma harcamalarının roketlenmesi, Carlyle Group'un değerini büyük ölçüde artırdı.

İçinde çok sayıda eski başkan, eski bakan ve generalleri barındıran Carlyle Grubu, savunma ve istihbarat teşkilatıyla iç içedir. 

“Carlyle Grubu, genel olarak ABD hükümetinin veya en azından Ulusal Güvenlik Ajansı, CIA ve Pentagon'un bir uzantısı olarak görülüyor.” (The Economist 26 Haziran 2003)

MARVIN BUSH VE SAIC

Burada George W. Bush’un küçük kardeşi ve Bush ailesinin en küçük oğlu Marvin Bush’u da hatırlayalım.

Marvin Bush, 1993'ten 2000'e kadar Stratesec'in direktörlüğünü yaptı.

Kroll ve Stratesec, Dünya Ticaret Merkezi olarak anılan ikiz kulelerdeki güvenlik sistemlerinin kapsamlı bir şekilde yeniden inşasını planladı ve yürüttü.

Marvin Bush, Stratesec'teki görevi sona erdiğinde, Dünya Ticaret Merkezi'nin sigorta şirketlerinden biri olan HCC Insurance şirketinin müdürü oldu.

Marvin Bush, Teröre Karşı Savaş'tan büyük ölçüde yararlanan bir şirket olan Winston Partners'ın 1993 yılında kurucu ortağıydı.

2000 yılında Winston Partners, Science Applications International Corporation'ın (SAIC) %55'ine sahip olduğu AMSEC adlı bir savunma yüklenicisine büyük yatırımlar yaptı.

SAIC, yalnızca ikiz kulelerin yıkım raporuna önemli katkı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda enkazda bulunan patlayıcı maddeler olan nanotermitler konusunda uzmanlığa sahip bir şirket olarak da dikkat çekiyordu.

İkiz kulelere düzenlenen 1993 saldırıları sonrasında da hasar raporunu hazırlayan yine bu SAIC idi.

SAIC, başta Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA), Ulusal Jeo-uzamsal-İstihbarat Ajansı (NGA) ve CIA olmak üzere tüm büyük istihbarat toplama ajanslarının operasyonlarının ayrılmaz bir parçasıydı. Aslında, CIA kendi çalışanlarını denetlemek için bile SAIC'e güveniyordu.

SAIC çalışanları veya yönetim kurulu üyeleri arasında eski Savunma Bakanı Robert Gates, CIA eski Başkan Yardımcısı Bobby Ray Inman, şarbon saldırısı şüphelisi bilim insanı Stephen Hatfill, eski CIA Direktörü John Deutch da vardı.

Ayrıca Başkan Yardımcısı Dick Cheney'nin savunma müsteşarı Duane Andrews da SAIC kökenliydi.

9/11 saldırılarından en çok kar edenler arasında, SAIC, Carlyle Group ve Dick Cheney’nin eski genel müdürü olduğu Halliburton petrol şirketi şampiyonluk kürsüsünü paylaşıyordu.

Ayrıca Cheney’nin Halliburton Yönetim Kurulu’na aldırdığı eski Nixon danışmanı Charles Di Bona’nın da, 1980’lerden itibaren Pakistan üzerinden cihatçılara para aktaran BCCI isimli bankanın sahibi olduğu First American Bancshares bankasının müdürü olduğunu da hatırlatalım. Rockefeller ailesinin avukatlığından Amerikan siyasetine girerek belirleyici olan ünlü Henry Kissinger’in de BCCI ile her yönden bağlantılı olduğunu yine anımsatalım.   

BİN LADİN’İ TAKAN OLMADI

11 Eylül'den sadece birkaç gün sonra, Usame bin Ladin El Cezire kanalına bir açıklama yaptı:

"Dünyayı temin ederim ki, bu saldırıları ben planlamadım (…) Afganistan İslam Emirliği'nde yaşıyorum ve liderlerinin kurallarına uyuyorum. Mevcut lider bu tür operasyonları yapmama izin vermiyor.”

Gerçekten de Taliban’ın küresel cihat gibi bir gündemi hiç olmamıştı ve hatta bu saldırılar sonrasında bizzat kendileri Bin Ladin’i teslim etmeyi teklif etmişlerdi.

Kendilerine sığınanların asla teslim edilmemesini de içeren Peştunveli kanunlarına aykırı olan bu teklifi her ne hikmetse Amerikan yönetimi kabul etmemişti.

28 Eylül'de Urduca Karachi Ummat gazetesi Usame bin Ladin ile röportaj yaptı:

 “Amerikan sistemine karşı olduğumuzu söyledim, halkına karşı değil, oysa bu saldırılarda sıradan Amerikan halkı öldürüldü. ABD bu saldırıların faillerini kendi içinde bulmaya çalışmalı. Şüpheliler, bu yüzyılı kendi ideolojisinin ayakta kalabilmesi için İslam ile Hıristiyanlığın çatışma yüzyılı yapmak isteyenlerdir. Bir de ABD'de her yıl Kongre'den ve hükümetten milyarlarca dolarlık fon isteyen istihbarat teşkilatları ve askeri sınai kompleks var. İşte onun için bir düşmana ihtiyaçları var.”

Bu, Usame bin Ladin'in 11 Eylül'deki iddia edilen rolü hakkında kamuoyuna yaptığı son açıklamaydı.

Ondan sonra Torabora dağlarında bir kaçma-kovalamaca tiyatrosu sahnelendi. 

Amerikalılar 11 Eylül'den çok önce Afganistan'a saldırmak için hazırdı.

Pakistan eski Dışişleri Bakanı Niyaz Naik Kanadalı diplomat Peter Dale Scott’a aynen şunları söylemişti: “11 Eylül saldırılarından çok önce onlara [Amerikalı delegelere] sorduk, Afganistan'a ne zaman saldırmayı düşünüyorsunuz? Dediler ki, ‘Kabil'e kar yağmadan önce. Yani Eylül, Ekim, bunun gibi bir şey.’”

Artık Taliban'ın 11 Eylül ile hiçbir ilgisi olmadığını biliyoruz. 

Artık bir Afgan mağarasında bulunan Usame bin Ladin'in 11 Eylül'ün baş faili olmayabileceğini biliyoruz. 

Artık Ahmet Şah Mesud'un, 11 Eylül’den üç gün önce öldürülmesinin aslında 11 Eylül'ün bir başlangıcı olduğunu biliyoruz.

(Afganistan'daki PDPA sosyalist hükümeti, cihadın sona ermesinden üç yıl sonra, 1992'de çöktüğünde, Mesud kolayca bir başbakan veya eski Türk-Fars tarzında mutlak bir hükümdar olabilirdi. Ama sonra korkunç bir hata yaptı: etnik bir yangından korktu, Peşaver merkezli mücahit çetesinin çok fazla güce sahip olmasına izin verdi ve bu da 1992-1995 iç savaşına yol açtı - hemen hemen her hizip tarafından Kabil'in acımasız bombalanmasıyla tamamlandı. – bu, “kanun ve düzen” Taliban'ın ortaya çıkmasının yolunu açtı. Bunlar Şah Mesud ile son röportajı yapan gazeteci Pablo Escobar’ın ifadeleri.)

11 EYLÜL YENİ PEARL HARBOUR

Bugün kesin olarak söyleyebileceğimiz şey, 11 Eylül olaylarını El Kaide'nin düzenlediğine inanıyorsak, o zaman El Kaide hakkında fazla bir şey bilmediğimizdir.

Amerika’nın resmi hükümet sistemine alternatif olan, Carlyle, SAIC ve Halliburton gibi kuruluşlar tarafından temsil edilen ve 11 Eylül olaylarıyla birleşen çok daha güçlü ve yüksek düzeyde bağlantılı bir istihbarat ve finansal ağlar sistemi asıl şüphelidir.

Bu paralel sistem, 11 Eylül saldırılarından yararlanmaya devam ediyor ve El Kaide'ye atfedilen terörizmin yarattığı korku ve öfkeyi hala kendi avantajına kullanıyor.

Tüm kanıtlar, 11 Eylül'ün Bush-Cheney, askeri sınai kompleks ve İsrail ile ittifak halinde, Amerikan halkı ve Avrupalı ​​müttefikleri ikna edecek “yeni Pearl Harbor” yaratma planı olduğunu gösteriyor.

Bu olayın gerçek amacı, bitmeyen kaos planlarıyla karları maksimize etmenin yanı sıra Büyük İsrail'in çıkarları doğrultusunda Batı Asya ve Kuzey Afrika haritasının yeniden çizilmesiydi.

Amerikalı General Wesley Clark da, Pentagon'un savaş planlarını, bizzat kendi tanıklığıyla itiraf etmiştir.

KAYNAKLAR:

https://www.globalresearch.ca/the-bin-ladens-the-bushes-and-911-a-former-us-president-meets-osamas-brother-not-subject-to-anti-terrorism-legislation/5582436

https://asiatimes.com/2021/09/9-9-and-9-11-20-years-later/

http://911review.com/articles/ryan/carlyle_kissinger_saic_halliburton.html

https://www.paulcraigroberts.org/2021/09/10/9-11-after-20-years/

veryansın

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM