Hamd Alemlerin Rabbi Allah’a salatu
ve salam O’nun Resulü ve temiz Ehli beytine olsun.
“Gerçek şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler
üzerinde bir hâkimiyeti yoktur. Şeytanın hâkimiyeti, sadece onu dost edinenler
ve Allah’a ortak koşanlar üzerindedir” (en-Nahl-98,99).
Teknoloji öylesine gelişti ki
insanları yönlendirmek kolaylaştığı gibi yöneltmek ise zorlaştı. İnsanların her
türlü bilgiye ulaşması bir düğmeye basıp talep etmesi kadar yakınken bu
bilgilerin ne kadarı doğru ne kadarı yanlış olduğu da o kadar belirsiz. Bu
bağlamda bazı hükûmetler, yöneticiler kendi “yönetim/idari” alanlarını bazı
güçlerle istemeyerek paylaşmak zorunda kaldı bu da çıkarcı ve sahte
ittifakların oluşmasını sağladı.
Medya (görsel & yazılı &
sesli) gücü,
günümüzde internetin sunduğu “Sosyal Medya” ve akili telefonların toplumun her
kesimine erişimi sağlanarak çeşitlendi ve oluşturdukları uygulamalarla
topladıkları, elde ettikleri insanların özel (sosyolojik & biyolojik)
bilgileriyle güçlerine güç kattılar. Dünyanın her bir ücra köşesinde olup
biten, gizlenen, saklanan her türlü bilgilerin, haberlerin erişim “basitleşti”
ve akışı hızlandı. Fakat sosyal medyada ki bu bilgilerine & haberlerin ne
kadar doğru olduğu sorgulanır olmasına rağmen insanları yönlendirmeyi ve cazibe
alanı olmağı başardı. Bu kolaylık, insanların popüler olma arzusu, analitik
düşünme kapasitelerini uygulama dışı bıraktı ve egosantrik arzularına köle
olarak yönlendirilmesi kolaylaştı fakat yönetimlerinde insanları ikna etmesini
zorlaştırdı.
Böyle bir ortamda önemli olan, Bizlerin bu sonsuz bilgi akışını kavrama,
“doğru veya yanlış” olduğunu analiz etme, ayrıştırma bilgi ve kültür seviyemiz
nedir? Bizler hangi terminolojileri & kodlamalar üzerine kavrayıp “yalan
veya gerçek” olarak ayrıştırabilmekteyiz? Ya da bizlerin değer verdiği ve de
yaşadığı gerçekler birbirleriyle ne kadar uyumlu? Bizlerden elde ettikleri
bilgileri yönlendirmek için kullandıklarından haberdar mıyız?
Bu açıdan bizlerin anlaması ve de önemle kavraması gereken iki önemli ana
başlık bulunmaktadır. Bizler bu iki başlığı birbirinden ayrıştırmazsak
gerçekten “koyunu kurtta teslim edenler ya da kendimizi şeytanin insafına
bırakanlar” oluruz.
İki ana başlık nedir? Yazımın başında da belirtiğim gibi bizlerin dikkatle
ayırt etmesi ve kavraması ve karıştırmaması gereken ana başlıkları:
1- Yönlendirme (Ruhumuza hitap). Bizleri kim yönlendiriyor? 2- Yönetme (Bedenimize
hitap). Bizleri kim yönetiyor?
Bizi yönetenler bizleri Yönlendirenler değil fakat bizleri yönetenler ise yönlendirenlerin
çizdiği yolda bizleri yöneltmeye çalışıyorlar. Bizler, genelde farkındalık
yaratmadan yönlendirenlerle yönetenlerle bir tutuyoruz ve tepkilerimizi
yönlendirenlerin istediği yönde yapıyoruz. Yönlendirenlerini bize sunduğu
dolmuşa biniyoruz, bunu yaparken de kendimizin düşündüğünü ve karar alındığını
sanıyoruz. Çünkü bizleri yönlendirenler hakkımızda toplanan ve üstelik kendi
elimizle verdiğimiz özel bilgilerimizi kullanarak suyu bulandırıp (gündem ve
ortam oluşturarak) bizlerin hakikati görmemizi engelleyip “sahte
gerçeklere” yönelmemizi sağlayarak bizleri saptırıyorlar. Yönlendirenler
bizlere, yanlışların doğruluğuna inandırıyorlar ve bizlerse ispatına
yönetenlere karşı veya onlarla beraber olarak çalışıyoruz. “Delinin
biri kuyuya bir taş atmış 40 akil bir olmuş çıkaramamış”, veya “amaç
üzüm çalmak değil bağcıyı dövmek”, “sağ gösterip sol vurmak”,
Bizler olayları analiz ederken hep yönlendirenlerin planladığı istikamette
(ekonomik & rahatlık) analizi yapıyor ve kendimize ona göre bir yön
çiziyoruz. Bizlerin bulandırılmış bu bakışı, dünyadaki gelişmelerin,
değişimlerin asil yönünü ve hedefini kavramamamız dolaysıyla gerçekleri
görmemiz engelleniyor. Bizler,
yaşantımızın ana hedefini ekonomiye & rahatlığa dayandırarak ahlaki,
inançsal, sosyal (toplumsal), bireysel tüm ilişkilerimiz direkt çıkara ve
benciliği (egosantrik) temel referans alarak değer verilmesi gereken gerçek
değerlerimiz bireysel çıkarlarımıza feda ediyoruz. Buda bizleri
yönlendirenlerin ve yönetenlerin “ya havuç! ya sopa!” politikasını uygulaması
kolaylaşıyor.
Egosantrik arzularımızın sonuçları doğrultusunda, Müslüman toplumlarının ve
insanlığın yaşadığı zulüm & kaos gözlerimizin içine sokarak yapıyorlar,
Bizleri ölümle tehdit edip nenopartikul aşılara mahkûm kılıyorlar, bizleri yönlendiren
ve yönetenlerin yaptıkları anlaşmalı döğüşe bizleri inanıyoruz. Müslüman
(insan) kitlelerinin sözde duyarlı amelde umursamaz iki yüzlü hallide, bizi,
bizden (kendimizden) bezdiriyor. Yönlendirenler ve yönetenler her şey kitabına
(sisteme) uygun, yapıyorlar sisteme uygun olmayanları da sisteme uygun hale getiriyorlar. Çünkü
demokrasilerde çareler tükenmez, Rahmetli Demirel’in dediği gibi “Kanunlar
Allah'ın emri değil istersek değiştiririz istersek yenisini çıkarız”.
Diktatörlüklerde zaten istediklerini istedikleri gibi yapıyorlar. Özetle;
Gündemi oluşturanda, gündemi değiştirende bizleri yönlendirenler olmakta,
Bizler ise ne yazık ki yönetimlerin yaz boz tahtasıyız ama çoğumuz bundan
bihaber.
İnsanları yönlendiren kimdir? Nasıl
yönlendiriyor? Nereye yönlendiriyor? Ne için yönlendiriyor? Gerçek Hedefi
insanları yöneltmek ve insanlar üzerinde hüküm sürmek midir?
İnsanı yönlendiren kimdir? İnsanı yönlendiren kendisini unutturan ve varlığını
inkâr ettiren insanın azılı düşmanı şeytandır. Diyebilirsiniz ki şeytanı var mı
ki düşman olsun! ya da bizler hatalarımızı üzerine atacağımız bir suçlu
arıyoruz diyebilirsiniz ve çok doğrudur yanlışı yapan bizleriz, fakat Şeytan da
melek değil adı üstünde ve tek bir amacı var, o ise açık ve nettir.
Altını çizerek ve kalın harflerle belirteyim ki şeytanin hedefi dünya
değildir. Onun dünyadan elde edeceği hiçbir çıkarı yoktur. Ne dünyanın süsü ne
zenginliği ne yeraltındaki zenginlikler nede yer üstündeki zenginlikleri ne de
dünya makamı, Dünya onu arzuladığı ya da sahip olmak istediği bir hedef
değildir. Çünkü onun boyutu ve yapısı dünyanın bu güzellikleri ile uyumlu değil
çok farklıdır. Fakat Şeytanin dünyadaki tek hedefi ve amacı Allah’a verdiği
sözü yerine getirmek o ise “INSANIN SAPTIRMAKTIR.” “(şeytan) Dedi
ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onları (insanları saptırmak)
için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım."
(Araf-16), “Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık
kuruntulara düşüreceğim” (Nisa-119)
Nasıl yönlendiriyor? Bizleri (insanoğlunu) çok iyi tanıyor, Bizlerin dünyalık bir yapıda
olduğumuzu ve dünyaya olan zaafımız çok iyi biliyor. Bizleri, Dünya hayatının
kalıcılığına ve ölümden sonra hayat olmadığına ne varsa bu yaşadığımız dünya
hayatı olduğuna ve kendisinin de var olmadığına inandırarak hiçbir zaman sahip
olmayacağımız ve şu an kadarda hiç kimsenin sahip olamadığı dünyaya sahip
olmaya yönlendirmektedir. Bizlere sadece dünyaya hayatının varlığına ve Ölümle
her şeyin bittiğine inandırmaktır. “Bir de şöyle demektedirler: “Bu dünya
hayatımızdan başka bir hayat yoktur. Ölürüz, yaşarız. Bizi öldüren ise zamandan
başkası değildir.” (Casiye-24)
Bizlerin dünyanı arzusu ve şehvetine olan bağlılığımız dünya malına &
mülküne kolayca köle (egosantrik) olmamızı sağlamakta, iktidara sahip olmakla,
mal & mülk sahibi olmakla, her şeyi mubah kılarak hür irademize sahip
(özgür) olduğumuza, güçlü olduğumuza inandırarak, kısaca Ruhumuzu bedenimizin
histerik ve egosantrik arzularına hapis ederek bizi yönlendirip yöneltmektedir.
“Onlar ki, dünya hayatını
ahiret üzerine seve seve tercih ederler ve Allah'ın yolundan çevirirler ve onun
için eğrilik isterler, işte onlar pek uzak bir sapıklıktadırlar.” (Ibrahim-3) Şeytanı düşman olarak
algılamamamızın tek sebebi onu görmememiz rağmen onun bizimle her ana
olmasıdır. Çünkü o, bizlere “kişiye has frekanslarla” Vesvese ile
yaklaşmakta ruhumuza yon vermekte ve bizler ise neticelerine katlanmaktayız “Ey Âdemoğulları. Şeytan, ana babanızı (Hz. Âdem ve
Havva’yı), mahrem yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak
cennetten çıkardığı gibi, sakın sizi de şaşırtıp fitneye düşürmesin! Çünkü o ve
kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları,
inanmayanların dostları yaptık.” (Araf-27)
Nereye yönlendiriyor? Ne için yönlendiriyor? Şeytanın hedefi bizleri yönlendirmek
demiştik, bunu İnsanlara verdiği vesveselerle, vehimlerle ve dahası kendine
hizmet eden gruplarıyla insanları yöneten sistemler, yapılar ve liderlerle. “Ve onları, halkı ateşe
çağıran rehberler/önderler yaptık.” (Kasas-41) insanların zaaflarını insanlara kendi elleriyle kullandırıp, vahşi,
zorba, isyankâr, egosantrik, hayvandan da daha aşağı bir varlık olmaya
yönlendiriyor. “Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır
yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar”. (Furkan-44) “Artık kim azgınlık etmiş ve
dünya hayatını (ahirete) tercih etmişse, artık şüphesiz (o kimse için)
varılacak olan yer, ancak Cehennemdir!” (Naziat-27,38,39)
Çünkü şeytan, Allah verdiği vaadi
yerine getirmek için insanları insanlara karşı kullanarak, insanoğluyla alay
ederek, kendinin insandan daha üstün ve güçlü olduğunu, Allah’ın insana
bahşettiği Halife ünvanına insanın sahip olma gücünün ve seviyesinin olmadığını
ispat etmektir. Çünkü şeytanın dünya
hayatında insan üzerinde fiziksel hiçbir gücü yoktur tek gücü insana vesvese
vererek vehme oluşturmak ve insanın Allah karşı isyankâr olarak
yönlendirmektir. “‘Sen de onların çoğunu şükrünü (kulluğunu) yerine getirenlerden bulmayacaksın’”
dedi” (Araf-17) “Allah’ın hükmü yerine getirilince şeytan şöyle der: “Şüphesiz Allah size
gerçek bir vaatte bulunmuştu; ben de size bir söz verdim ama yalancı çıktım.
Aslında benim sizi zorlayacak gücüm yoktu; benim yaptığım size çağrıda
bulunmaktan (vesvese) ibaretti, siz de benim çağrıma uydunuz.” (Ibrahim-22)
Bu açıklamalardan sonra Şeytan
(yönlendiren) ve şeytani güçlerin (yöneteler) hedefi Dünya petrolüne ya da
dünyanın her türlü zenginliklerine sahip olmak değildir. Şeytani güçler tek bir
millettir ve dünyayı insanlara çekici ve göz alıcı kılan onlardır. Onların
hedefi; insanların Dünya zenginliklerine (mal & mülk & mevki) sahip
olmak için, nefsani arzular için birbirlerine karşı düşman ederek, insana
Allah’ın halifesi olduğunu unutturmak. Dünya ve dünyevi arzuları insanın Allah
karşı isyankâr olmalarını sağlamak için kullandığı araç ve gereçlerdir.
Dolaysıyla “İblis, “Rabbim! Benim sapmama imkân verdiğin için yemin olsun ki ben de
yeryüzünde onlara (günahları) şirin göstereceğim ve -aralarından senin samimi
kulların hariç- onların topunu kesinlikle yoldan çıkaracağım.” (Hicir-39,40)
Burada bir noktayı özelikle
vurgulamak isterim. Allah (cc), bizlere verdiği dünya güzellikleri ve arzuları
bizlerin sahip olması gereken, bizler için var edilmiş nimetlerdir. Dolaysıyla onlara
sahip olmak bizlerin hakkidir fakat nasıl?
Sonuç olarak, bizi (ruhumuzu)
kim yönlendiriyor, bizleri (vücutlarını) kimler yönetiyor, neden ve ne
içini kavrayamazsak! Güzellikleri kötüye, helalleri haram çeviririz kısacası
Allah’a karşı ve de verdiği nimetlere karşı nankör oluruz. Allah'ın bizlere
vermiş olduğu bütün güzelliklere ve arzulara sahip olmamız için
yönlendiricimizi, önderimizi & yöneticimizi bilmemiz ve itaat etmemiz
şarttır (Farzdır) “Her ümmete, kendi cinsinden bir tanık getireceğiz ve seni de bunlara tanık
tutacağız ve biz, sana her şeyi açıklayıp anlatan ve Müslümanlara hidayet,
rahmet ve müjde olan kitabı indirdik.” (Nahl-89), “Onları, emrimizle doğru yol gösteren önderler
yaptık ve onlar yalnız bize kulluk ederlerdi." (Enbiya:73.) “(Her
türlü zorluklara) Sabrettikleri* ve ayetlerimize tam bir bağlılık gösterdikleri
için, onlardan buyruğumuzla doğru yola ileten önderler /İmamlar kıldık...”
(Secde :24) “Kim Allah’ı, Resul'ünü ve iman edenleri dost (veli)
edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır.”
(Maide-56)
Mustafa Kemal TASPINAR
22 Eylül 2021