Kazakistan’da Protestoların Bir Rengi Var Mı?

GİRİŞ: 08.01.2022 19:17      GÜNCELLEME: 08.01.2022 19:17

Rasthaber - Kazakistan’a geçen hafta LPG fiyatlarına yapılan zamların protestoları ile başlayan halk hareketleri hükümetin istifa etmesi üzerine durulmadı ve tüm ülkeye yayılarak yükseldi ve devlet binalarının yakıldı içinde silah depolarının da bulunduğu çeşitli işyerleri yağmalandı. Netice itibarı ile 8 polis memuru ve ulusal muhafız askeri öldü ve 317 civarı insan yaralandı. Protestolar neticesinde içinde yabancı uyruklu göstericilerinde bulunduğu 4500 civarı kişi tutuklanarak gözaltına alındı.


Bilindiği gibi ABD Ortadoğu’da istediği hedeflere ulaşamayınca Kafkas bölgesine el attı. Bu bölgede daha önceleri Rusya’ya karşı hakimiyet oluşturmak amacı ile başlattığı ve Amerika Birleşik Devletleri merkezli “Açık Toplum Enstitüsü” gibi kuruluşlarca organize edilen çeşitli sivil hareketleri ve devrimleri daha önce Karadeniz ve Hazar kıyısı ülkelerinden bazılarında faaliyete geçirdiği ve gelişen süreç içinde Çin ile olan ekonomik ve hegemonik rekabetin de neticesi ile bu bölgedeki yapılanmanın hedeflerini Çin Rusya ve İran olarak ortak bir noktaya kanalize ederek çalışmalarını artırdığını en son Karabağ sebebiyle de Azerbaycan ve İran sınırında İsrail ile birlikte huzursuzluk ve kargaşanın ilk adımı olarak tekfirci terörizmi buraya transfer ettiğine şahit olmuştuk.

Bakalım Kazakistan’da bir siyasi muhalefet hareketi ciddi olarak ortaya koyabilirlerse bu hareketin ismi ve rengi ne olacak. Daha önce Kafkas bölgesi ülkelerde ABD müdahalesi ve organizasyonunu gösteren çeşitli renk ve çiçek isimli devrimleri(!) bu ülke ülkelerinin birkaçında görmüştük.

“Renk veya çiçek simgeli devrimler, SSCB dağılma sonrası Orta ve Doğu Avrupa’ya ve hemen akabinde Orta Asya’ya kadar yayılan bölgede cereyan eden bir seri hareketleri toplu olarak ifade eden isimlerdir. Bu devrimlerin katılımcıları, yerleşmiş otoriter hükümetleri protesto etmek, demokrasiyi, liberalizmi ve ulusal bağımsızlığı savunmak için çoğunlukla şiddet içermeyen devrimci yöntemler kullanırlar. Bu tür hareketlerde Sivil Toplum Örgütleri ve özellikle öğrenci protestocuların etkileri büyüktür. Şimdiye kadar Sırbistan’da (2000 yılında Miloseviç’in devrilmesi), Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerinden Gürcistan’da (2003 Gül, Karanfil Devrimi), Ukrayna’da (2004 Turuncu Devrim) ve (daha öncekilerden daha şiddetli olmakla birlikte) Kırgızistan’da (2005 Lale Devrimi) yapılan bu milliyetçi devrimler başarılı olmuştur. Her defasında tartışmalı seçimleri büyük çaplı sokak protestoları izlemiştir. Bu protestolarda rakipleri tarafından otorite olarak kabul edilen liderlerin istifa etmesi ya da düşürülmesi hedeflenmiştir. Sırbistan’da bu direniş hareketi “Otpor” ismini almış. Gürcistan’da “Kmara” (yeter!), Kırgızistan’da “Kelkel” ve Ukrayna’da “Pora” almıştır. Azerbaycan’da ise “Makam” ismini almıştı. Tüm bu hareketler bir tek elden yani Amerika Birleşik Devletleri merkezli Açık Toplum Enstitüsü tarafından finanse edilmiştir. (OSI).

Saros’un yönlendirmesi ve finansı ile varlık bulan bu hareketlerden Azerbaycan'da 2005 yılı başlarında kurulan Makam, Ukrayna'daki genç devrimciler gibi turuncu rengi kullanmıştı.

Sözde demokrasinin tanıtım ve gelişimini sağlamakla sorumlu 170 kadar sivil toplum örgütü ya ABD’nin kurduğu ya da finansal olarak desteklediği örgütlerdir. Bu örgütlerin çalışmaları Kafkasya ve Orta Asya’da sivil devrimleri bir bir etkileyip planlayarak domino etkisi yapabilecek senaryolar ürettiler ve neticede Sırbistan, Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan ile Özbekistan’daki son siyasî hareketler, bölgedeki ABD ve Rusya rekabetinin de ABD lehine ivme kazandıran renkli devrimlerde ABD ve Sivil Toplum Örgütlerinin ve bilhassa Sarkozi’nin ting teng kuruluşları ve rolü de çok büyüktür”

Önümüze Kazakistan haritasını alıp düşündüğümüzde ABD’nin neden burada bir kargaşa oluşturmak ve kendi hakimiyetini sağlamak için bu kadar uğraştığını hemen anlayabiliriz.

Kazakistan SSCB’den ayrılan Türki Cumhuriyetler içinde en büyük topraklara sahip bir ülkedir ve büyük bir kısmı Rusya ile olmak üzere Çin ve özellikle Hazar denizine olan sınırı ile çok stratejik bir önem taşımaktadır. ABD’nin Karadeniz ve Hazar denizinde kurmak istediği hakimiyetin ayrıntılarına bu yazıda değinmeyecek olsak da bunun ABD için çok önemli olduğunu belirtelim. Kazakistan enerji kaynakları petrol doğalgaz ve uranyum gibi rezevleri açısından da büyük bir potansiyel barındırmakta ve bakir bir coğrafya olması sebebiyle dünya hegemonya sının iştahını kabartmaktadır. Bununla beraber hemen Rusya’nın dibinde uzun bir sınıra sahip olması ABD açısından bulunmak bir nimettir ve buraya sırf bu sebepten dahi olsa sahip çıkmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Diğer bir stratejik ve çok önemli durum Çin sınırıdır ki Kazakistan’ın Çin ile olan sınırı Doğu Türkistan bölgesindendir. ABD’nin uluslararası arenada Çin ile rekabeti de üstünlük sağlamak ve Çin’i dünya piyasalarında kötü göstermek için daha önceleri defalarca Doğu Türkistan kartını kullandığını ve birçok tezvirat ve yalan haberlerden oluşan malzemelerle yoğun propaganda yaptığına defalarca şahit olduk. Şimdi Kazakistan’da muhtemel bir devrim ve Rusya ve Çin karşıtı bir yapılanmada ABD Doğu Türkistan sınırını yoğun olarak kullanacak ve muhtemelen yine Türkiye’yi NATO ülkesi olması ve Doğu Türkistan duyarlılığı sebebiyle bir piyon olarak kullanacak ve tekfirci terörizmi burada oluşabilecek bir tünel ile Çin’in içlerine kadar sokabilecektir.

Neden Türkiye’nin de içinde bulunduğu “Türk Devletleri Teşkilatı’ndan değilde  Rusya ve Ermenistan’ın içinde bulunduğu Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden yardım istenmiştir?

Kazakistan’ın nüfusu %75 civarı Kazak Türklerinden oluşuyor geri kalan kısmı ise çoğunluk Rus milleti olmak üzere çeşitli milletlerden ibaret. Buna rağmen Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayen çıkan olaylar neticesinde Türk Devletleri Teşkila’tından değil de Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütünden yardım istemiş ve bu talep neticesi öncelikle Rus Kollektif Güvenlik askerleri ülkeye intikal ederek devlet daireleri ve askeri ve polise ait mekân ve üstleri korumak için çoktan organize oldu bile.  Bunun üzerine bugün bir açıklama yapan ABD Kazakistan’daki olaylarda insan hakları ihlalini yakından takip ettiklerini belirterek, barış gücüne ilişkin Rusya'ya bugün bir uyarıda bulundu. Ülkedeki idari ve askeri kurumlara el konulmasına zemin hazırlayabilecek eylemleri izlediklerini ve Rusya’nın buna tevessül etmemesini belirterek uyarıda bulundu. Daha ilginç olanı ise başka bir Türki Cumhuriyet ile daha yeni savaştan çıkmış olan Ermenistan da bu çağrıya cevap vererek 70 askerini gönderdi.

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) yaptığı açıklamada, "Kazakistan’daki son olaylar ışığında, Kazakistan’da barış ve istikrara verdiğimiz önemi vurguluyor ve üye ülkemiz Kazakistan’la güçlü dayanışmamızı ifade ediyoruz" ifadeleri kullanılmış, ancak askeri destek konusu gündeme gelmemişti.

Kazakistan TDT üyesi olmasına ve Türkiye ile olan sıcak ilişkilerine rağmen herhangi bir yardım talebinde bulunmaktan imtina ederek bölgede önemli stratejik açılımlara sebeb olabilecek bir tercih yaptı ve içinde Türk dünyasının aşırı hassasiyet gösterdiği Ermenistan gibi bir ülkeninde olduğu bir örgütü yardıma çağırdı. .

Türkiye Türki Cumhuriyetler üzerinde lider konumunda görülmesine ve bu konuda yoğun birlik ve çalışmalar olmasına rağmen özellikle Suriye Libya ve Afganistan sürecinde desteklediği Nusra, El Kaide ve Taliban gibi tekfirci örgütlerden dolayı denklem dışında kalmış gibi görünüyor. Bunun yanında Türkiye’nin Doğu Türkistan’a ilişkin yaklaşımından ve ABD’nin bu hassasiyeti Türkiye’yi olaya dahil etmek için kullanacağını düşündüklerinden endişe duymuş bile olabilirler.  

Kazakistan’da şu anda ABD Rusya Çin çekişmesinin yanında KGAÖ ve TDT birlikleri arasında da henüz adı konulmamış bir rekabet ve çekişmede gelişen zaman içinde belirginleşecek gibi.

Bu iki örgütün kuruluş aşamalarını ve amaçlarını kısaca değinecek olursak:

Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) :

7 Ekim 2002 tarihinde altı Bağımsız Devletler Topluluğu ülkesi (Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Belarus ve Ermenistan) tarafından kurulan hükûmetler arası askerî ittifaktır.

Örgüt' ün temelleri 15 Mayıs 1992 tarihinde Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te imzalanan Kolektif Güvenlik Antlaşması'na dayanmaktadır. Rusya'nın 7 Mayıs 1992'de Rusya Silahlı Kuvvetleri'nin kuruluşuna ilişkin yayınladığı bildiride BDT üyesi ülkeler ortak güvenlik antlaşması yapılmaya davet ediliyordu. Ortak güvenliğe ilişkin Rusya'nın talebi doğrultusunda 15 Mayıs 1992'de Taşkent'te Devlet Başkanları Konseyi toplandı. Bu zirvede altı üye ülke (Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Ermenistan) Kolektif Güvenlik Antlaşması (Taşkent Antlaşması)'nı imzaladılar. Bu antlaşmayla taraflar kendi aralarında yeni bir askeri ittifak kurmuş oluyordu.

7 Ekim 2002 tarihinde Belarus, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya ve Tacikistan devlet başkanları Taşkent'te Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nü (KGAÖ) kurdular. İmza atan ülkeler, başka herhangi bir askeri ittifak ya da ülkeler grubuna dahil olamazlar. Bu ülkelerden herhangi birisine karşı gerçekleştirilen bir saldırı, tüm üye ülkelere gerçekleştirilmiş gibi karşılanır. Mayıs 2007’de KGAÖ genel sekreteri Nikolay Bordyuja “KGAÖ açık bir organizasyondur. İran’ın birliğimize başvurması halinde, başvurusunu değerlendiririz.” açıklamasıyla İran’ın katılabileceğini belirtmiştir. Eğer İran katılsaydı eski Sovyetler Birliği ülkelerinden olmayan ilk üye ülke olacaktı.

Örgütün tüzüğünde organizasyonun amaç ve görevleri arasında uluslararası terörizmle ve diğer geleneksel olmayan tehditlerle mücadele kuvvetlerinin koordinasyonu ve birleştirilmesi hususunun bulunması prensip olarak önemlidir. Olası bir saldırı halinde üye devletler antlaşmanın 4. maddesine göre saldırgan güçlerin askerî harekâtlara son vermesini sağlamak için gereken önlemleri alacaktır. Bu madde güvenliğin bütününü kastederek, bir üye devlete yapılan saldırının tüm üye devletlere yapılmış bir saldırı olarak değerlendirileceğine vurgu yapmaktadır. Bu maddeden dolayı KGAÖ, NATO karşıtı askeri yapı olarak görülmektedir. Güvenlik alanında çalışan AGİT, BM Güvenlik Konseyi Antiterör Komitesi, Avrasya Ekonomi Topluluğu, Şangay İşbirliği Örgütü, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Uluslararası Göç Örgütü uluslararası kurum ve kuruluşları ile iş birliği kurmak için çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün şekillenmesi ve gelişimindeki mantıksal adım, Kolektif Güvenlik Konseyi’nin kararına istinaden 2001 yılında “Kolektif Güvenlik Orta Asya Bölgesi Acil Müdahale Kolektif Gücü”nün kurulması olmuştur.

Türk Devletleri Teşkilatı,

3 Ekim 2009'da Nahcivan'da imzalanan Nahcivan Anlaşması ile Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye arasında kurulmuş olan uluslararası örgüttür. Önceleri Türk Konseyi olan örgüt adı 2018'de Türk Keneşi adını almış ve son olarak 12 Kasım 2021 tarihinde adının Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirildiği duyurulmuştur.

Türk Devletleri Teşkilatı, Türk Keneşi adıyla 1992-2010 yılları arasında yapılan Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi sonrasında, Türk dilleri konuşan ülkeler arasındaki bağın güçlendirilmesi amacıyla 3 Ekim 2009 tarihinde Nahcivan Anlaşmasının imzalanmasıyla kurulmuştur.

30 Nisan 2018'de Özbekistan da Türk Keneşi'ne katılma isteklerini açıkladı ve 14 Eylül 2019'da tam üye oldu. .Aynı yıl Macaristan ise gözlemci üye oldu, ancak gelecekte tam üyelik başvurusu yapabileceklerini belirtmiştir.

24 Mayıs 2019 tarihinde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önerisi ve keneş üyelerinin oy birliği ile Nur Sultan Nazarbayev, Türk Keneşi ömür boyu onursal başkanı unvanını almıştır.

2020 yılında Ukrayna Dışişleri bakan yardımcısı Emine Ceppar, Ukrayna'nın gözlemci olmak istediğini söyledi. 3 Mayıs 2021'de Afganistan, Türk Keneşi'ne resmi olarak gözlemci statüsü başvurusunda bulundu.

12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul'daki Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda gerçekleştirilen 8. Türk Devletleri Teşkilatı İstanbul Zirvesi'nde, örgütün adı Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirilmiş ve Türkmenistan gözlemci olarak teşkilata dahil olmuştur.

Teşkilatın genel sekreterliği İstanbul'da, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı Ankara'da, Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de, Uluslararası Türk Akademisi ise Kazakistan'ın başkenti Nur-Sultan'da bulunmaktadır.


Fatih Bilgin

 

 

 

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM