tarih uydurularak onun takipçileri olanları bölmek art
niyetliliği son surat devam ediyor.
Alevileri bölmek-parçalamak ve ilahi yoldan uzaklaştırmak
adına, ideolojik ve egemenlerin ruhu ile Alevilikten başka bir DİN çıkarma
uğraşları bütün Alevi Kurum ve Kuruluşları üzerine karabasan gibi çökmüş
durumdadır. Aleviliğin üzerini Zerdüştlük veya başka bir din örtüsüyle örtmek
niyetleri gittikçe somutlaşmış durumdadır. Yani başka bir din adına resmen
dindarlık etmekteler, başka bir inancın misyonerliğini, mollalığını
yaptıklarını sanırım akıllarına getirmemişlerdir. Ali Şeraitinin deyimiyle
"dine karşı din", İslamiyet’e karşı Zerdüştlük-Ulvilik-Işıkçılık,
geçmiş dinlerin mollalığı veya Ortaçağ ruhaniliği değil de nedir?
İçimizde, yanımızda, bulunduğumuz toplumda, aynı dernek ve
kurumda bunlarla yan yanayız. Cem evleri ve Dernekleri var. Cem yapar Semah
dönerler. Aynı dualar, Gülbankler yapılmakta, ama bunlar kendilerini öteki
Tanrının çocukları saymakta, Ali'yi dışlamaktadırlar. Ehli Beytini ve onun
taraftarları olmayı reddetmekte ısrarlıdırlar. Uyduruk tarih, diyalektik
felsefe, Marksist ideoloji ile Aleviliği tanımlamaya çalışmakta, buna rağmen
başka dinlerin taraftarlığını yapmaktadırlar. Bu saçmalık değilse nedir?
Anlaşılıyor ki, amaçları üzüm yemek değildir. Alevi geçinmeleri, kendilerini
Alevi saymaları tahkiye yaptıklarının göstergesidir. Amaçları Alevileri bölmek,
asimile ederek savundukları dinin taraftarları yapmaktır. Bu anlamda çok
tehlikeli karışıklık ortamına, zihinsel bulanıklığa Alevilerin hazır olmaları
kaçınılmazdır. Bu bakımda herkes çizgisini, yerini, tarafını belli etmek
zorundadır. Aksi halde hiç kimsenin konuşma ve ahkâm kesme hakkı yoktur!
Hendeğin karşı tarafı
belli. Sorun hendeğin bu tarafı, kıyamet hendeğin bu tarafında kopmaktadır. Bir
önceki paragrafta belirttiğim gibi, bunlarla iç içeyiz. Onlar da, biz de
kendimizi tanımlarken, Alevi olduğumuzu söylemekteyiz. Ama hangi Alevilik?
Alisiz , Kur-an-sız-,Muhammed ‘siz bir Alevilik mi, yoksa; Hak-Muhammed-Ali
üçgeninde şekillenen, ona gönülden bağlı olan, on iki imam inancına sahip, Ehli
beyt'e sadık yarenler olarak devam eden bir Alevilik mi? Rengimizin belli
olması gerekmektedir . Orta yolculuğa soyunan, sessiz kalan başta Dedeler olmak
üzere, bu ilahi yolun yolcuları olduklarını açıkça ilan etmelidirler. Artık üç
kuruşa beş köfte yok!
Aleviliğin olmazsa olmazları olan ana esasları unutmamak
gerekir. 1960'lardan itibaren, okumak için, iş için Alevilerin büyük şehirlere
göçtüklerini söylemekte yarar vardır. Dar bir çevreden, kapalı bir toplumdan
metropollere gelmekle beraber, bazı kural ve ilkeler ya unutuldu ya da
uygulaması mümkün olmayan bir sonuç yarattı sanırım. Alevi nüfusunun kentlerde
yoğunlaşmasıyla beraber, ibadetlerini yapmak için Cem evlerine gereksinim
duyuldu. Kapalı veya dar çevrede Cemlere katılanları tanımak, bilmek kolaydı.
Katil-hırsız-dolandırıcı-ırz düşmanı-yetim hakkı yiyenler cemlere alınmaz,
düşkün ilan edilirdi. Müsahipsiz bir Alevi düşünmek imkânsızdı. Evliliklerde
boşanmak neredeyse yok gibiyken, bugün Cemlere katılanları tanımanın
zorlaştığını söylemek, sanırım haddini aşmak olmamalıdır. Kısaca kimse kimseyi
tanımamakta, kurallar işlememekte, düşkünlük sadece kitaplarda veya beyaz
sayfalarda asılı kalmaktadır. Durum böyle olunca, Dört Kapı, Kırk Makam ile
olgunlaşmanın, Kemal-ete ermenin de mümkün olmadığı açıkça ortaya çıkmaktadır.
Deyim yerindeyse, Alevilerin bir kaos ortamında
yaşadıklarını, kimin dede, kimin talip olduğu bir yana, sahte dedelerin cirit
attığı, taliplerin edep ve erkandan uzaklaştığı, birden fazla evlilik
yapanların, haram yiyenlerin, dolandıranların, Alevileri pazarlayanların,
asimile etmeye çalışanların tanınması için bir yol olmalıdır. Bir çözüm
bulunmalıdır mutlaka. Yoksa...! Yoksa kimse iyi Müslüman-iyi Alevi, iyi Alici
geçinmesin. Sadece Aleviliği tanımlamakla iyi Alevi olunmuyor beyler!
Rıza Bakırlı