Öyle ki değişen ve gelişen dünyada Aleviliği ve Alevileri
sadece tarihte kalmış bir olgu, grup olarak görmek olanaksızlaşmış ve
ihanetlerin kıskacına sıkıştırılan Alevilerin bu zulüm ortamından ve tanımlama
bulanıklığından kurtularak kendi saflığına ve duruluğuna kavuşacağı günlerin
şafağında oldukları açıktır. Tarihi metinler, sosyoloji, psikoloji, arkeoloji
ve coğrafi bilimler ışığında ön yargılardan uzak araştırmalar gerçeği bulmamızda
asıl kaynaklar olacaktır.
Alevileri inançsız, İslam’ la alakası olmayan sapık mezhep
veya farklı bir din gibi tanımlamaların öteden beridir var olduğu bir
gerçektir. Alevilerle ilgili yapılan bu
gibi tanımlamaların kökeninde siyasi, ideolojik ve ekonomik çıkar
gruplarının olduğunu ve tarihin derinliklerinden günümüze aktığını bilmeme
saflığına düşmeden ve yine İslam’ın içine, dışına, sağına, soluna
Arkasına, önüne koyma çalışmaları devam ede dursun, bunları
tanıyarak büyüdüğümüzü, Alevilerin de kendine has özel hazinesinin olduğunu unutmamalıyız.
Yüzyıllardır asimilasyona tabi tutarak ve aklı bypas
edilmiş, bilinci bulanık tipler yetiştirerek bu işi bitirmeye çalışanlar,
maalesef bu başarısızlıklarının yasını tutacaklardır. Zulüm ve ihanet zamanları
arasına sıkıştırılmaya çalışılan Aleviler, günümüzde de çağdaşlık adına, hukuk
devleti adına yapılan, uygulanan yasa ve
Sünnileştirmeye dönük politikalarla Ebu Suudi efendilerini ne kadar çok
sevdiklerini, aratmaz olduklarını bir anlamda gösteriyorlardır. Adına Diyanet
denilen
Devasa kuruluşla da, bu asimilasyona dinsel zemin, veya
Kur-an-i kılıf uydurularak pekiştirilmeye ve kesin çözüme gittiklerini
biliyoruz.
Aleviler bir muğlaklık içerisinde, yaratılan dumanlı ve
puslu havada önlerini görmede zorlanıyorlar. Ayrıca yaratılan kavram ve kültür
cehenneminde kendine gelemiyor. Elbette bu yaratılan olumsuzluklar bir projenin
basamaklarıdır. Çünkü Alevilerin içerisinde o kadar çok el dolaşıyor ki, bilmek
mümkün değildir. Bir anlamda R.HULL ne kadar doğru söylemiş. “Çevrelerine uymak
için kendilerini yontanlar, tükenip giderler.” Kendimizi ifade edemeyişimiz,
değerlerimizi sahiplenemeyişimizin bizi getirdiği nokta burasıdır.
Sonuç olarak, bize gömleğimizin ilk düğmesini yanlış
iliklemişler. Bunun farkına varıldığını sanıyorum. Bu büyük bir adımdır bizim
için. Bundan sonraki hamlelerde de Ehli Beyt ve On iki İmamlarımızın nurlu yolunda mektebi bilgilerle aydınlanmaya
çalışacağız. Yaratılan o dumanlı ve puslu havada rehberimiz ve aydınlatıcımız
İmamlarımız olacaktır.Buna inanıyorum.
Rıza Bakırlı