Bir insan vücudunun sağlık olması için vücudun her
organlarının düzenli ve dengeli çalışması gerekiyor. Bu organlarının düzenli ve
dengeli çalışması için ise bizlerin vücudumuzun gereksinmesi olan gıdaları,
uykuyu & dinlenme zamanlarımızın düzenli olması ve moral olaraktan dinç
olmamızı gerektiriyor bu doğanın bize tavsiye ettiği bir yaşam dengesi. Fakat
bu dengeyi sağlamakta bizim doğa (çevremizle) uyumlu, dengeli ve saygılı
olmamızı da gerektirmekte. Çünkü insanın doğa ile uyumlu olan yaşam akışı.
Fakat bizler doğal yaşam akışını kendi
çıkarlarımıza ayak uydurmaya çalışırsak doğa buna karşı çıkma seçeneği olmadığı
için bizim taleplerimize ayak uydurmakta. Fakat Her yaratılmış nesne ve
varlıkların yapılarının gereği bir var olma alt ve üst sınırı vardır ki denge
& uyumun sağlanabilmesi için ayni kurallar biz insan oğlu içinde
geçerlidir. Herhangi bir varlığı/nesneyi zorladığınızda alt/üst dayanma
sınırları aşıldığı zaman yapısı değiştirmekte, tepki vermekte ve özelikleri
farklılaşmakta. Örnek verirsek su 90°C dereceyi geçek kadar ısıtırsak tepki
olarak buharlaşıyor 0°C altına düşerse donuyor, bu, o nesneni bulunduğu
şartlara uyum sağlamasıdır fakat genel bir ortamda normal olamayan farklı
değişimler dengeleri bozmakta ve dengesizlik (anarşi) bir norm olmakta, sonucu
= yıkım.
İnsanoğlu da yapı olarak aynıdır normal bir yaşam
yapısı vardır fakat bu yapıyı aşırı yukarı veya aşır aşağı zorladığınızda insan
karakter özelikleri değişmekte, insandaki değişim çevresiyle direk orantılı
dolaysıyla çevresini de değiştirmekte, çevresi değişince insan kendisinde
çevresine uyum sağalmak mecburiyetinde dolaysıyla “hayat döngüsü oluşmakta” Ekilen
her bir tohum filizlenir bu doğanın gelişimdir fakat hangi şartlarda geliştiği
de tohumu ekenin becerisine bağlıdır.
İnsanoğlu hür irade ile yaratılmış bir varlıktır.
Çevresiyle olan bağlantısını kordone etmek için yaşam sistemleri
oluşturulmuştur ki DİNİN var oluş nedenini en büyük sebeplerinden biri budur.
Din; İnsanoğlunun kendisiyle, çevresiyle sosyal dengeyi sağlamak ve
oluşabilecek her türlü adaletsizliğin önüne geçerek hakkaniyetli bir yasam
dengesini sağalmak için, her bir birey tarafından kabul edilen gerekli ilahi
sosyal tanımlamaları ve kuraların olduğu bir yaşam sistemi/ düzenidir.
Beşerî sistemler dediğimiz insanoğlunu oluşturduğu
yaşam şekilleri insanoğluna adil huzur verebilirim?
Bunu cevaplamadan önce şu soruyu cevaplayalım.
İnsanoğlu, mutlak adaleti sağlayabilir mi? Cevap, hayır. İnsanoğlunun
yapısındaki karakteristik özelikleri buna müsaade etmiyor, çünkü insan
yaratılış olarak bencil, aceleci, nankör ve hırslı (egosantrik arzular)
yaratılmıştır dolaysıyla Mutlak adaleti sağlayamaz, onu içindir ki insanın bu
karakteristik yapısından kurtulması için İlahi bir güce itaat etmesi şarttır ki
Tevhidin temellide budur. LA İLAHE İLLALLAH yani her türlü ilah vasfına
bürünmüş yapılara, karakterlere, özelikler hayır. Buradaki hedef, insanın kendi
çıkarları için oluşturacağı her türlü yapılanmalar karşın İLA ALLAH, sadece
Allah’a teslimiyet ve O’nun kurallarına itaattir.
Buraya kadar çok güzel ve ilahi bir söylem fakat şu
soruyu soran insanlar olacak; Neden İLAHİ İNANC konusunda farklılıklar oluştu?
Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar ve Müslümanlar kendi aralarında
farklılıklara ayrıldı hepsi de Allah’a inandıklarını, itaat ettiklerini
söylemekte fakat birbirlerini öldürecek kadar da düşmanlar! Herkesin kendine
has bir Allah’ı mı var yani birçok İlah mı! ama biz sadece Tek Allah inanıyoruz
nasıl oluyor bu?
Bu sorunu cevabını anlamak için bizleri tek Allah
inanmamızı tebliği eden, tanıtan, Allah'ın seçtiği ve O’nun emriyle bizleri
yönlendiren Peygamberleri, sözcüleri/ rehberleri/ önderleri tanımamızı
germektedir. Şimdi bizlerin cevaplaması gereken iki konu oldu 1-) Allah’ı
tanımak 2-) Peygamberi tanımak.
Bizlerin Allah’ı tanıması kendi varlığımızı
tanımakla oluşmaktadır. Yani ben var isem beni yaratan bir güçte var. Fakat bu
güç nasıl bir güç? Bu güç doğayı yaratmış, kainatı yaratmış benim bildiğim ve
bilemediğim her şeyi yaratmış bir güç, bu güç öğlesine bir güç ki onun üstünde
daha bir güç yoktur, o’nu kimse oluşturmamıştır, eksik değildir ki tamamlansın
sınırı yok ki öncesi ve sonrası olsun, zaman kavramı o’nu kuşatamaz çünkü
zamanı kendi içinde barındırmış, o’nun benzeri yoktur ki sayılabilsin, benim
tasavvur edemeyeceğim ve de düşünme kapasitemin ötesinde ki olan her şeyi
yaratan, her şeyin sahibi olup her yerde her an yaratıklarıyla olabilen, duyan
bir güç, o’na hiçbir kimse akıl veremez, her şey o’nun ilmiyle kuşatılmış ve
oluşmuş ne şekli vardır ne şemalı vardır ama her şeye de şekil ve şemalı veren
o’dur ve hiçbir ortağı da yoktur, tektir. İşte budur benim Allah’ım. Öbür türlü
tüm güçler benim ilahım olamazlar.
Ben, inandığım peygamberler ve Allah’ın
yeryüzündeki hüccetleri bu tanımı yaptıkları için bilmekteyim ve
yapabilmekteyim. Yoksa benim ilahi gücü kavramam ve tanımlamam imkânsızdır,
çünkü yazımın girişinde de belirtiğim gibi insanoğlu bencil, çıkarcı, hırslı,
cahil kısaca egosantrik arzuları olan zayıf yaratılmış bir varlıktır. (Puta,
paraya, kadına, mevkiye, şöhrete, nefsine tapan). İnsandaki olan güç, insanı
yaratıp ona hür iradesini veren ilahi güçtür ve insan içindeki bu gücü tanımak
ve o’na yönelmek istemektedir, dolaysıyla insanın kendisini tanıması onu
yaratanı tanımasına vesile olacaktır. Yaratıcısını tanıyan peygamberini
tanıyacaktır. Peygamberini tanıyan Allah’ın yeryüzündeki daim olan hüccetini
tanıyacaktır ki İlah adaletten, hakkaniyetten sapmasın. “Rabbin kim? Allah'tır”
Ben, bunu Peygamber(imizin) ve ilahi kitap vasıtasıyla bilmekteyim.
İnsanların kendi nefisleri ile oluşturdukları
sistemlerde mevcuttur ki dünya geneli bu sistemlerle yaşamlarını
düzenlemekteler ve insanın oluşturduğu sistemlerde İlahlar, inançlar olmakla
birlikte bu ilah ve inançlar sistemleri oluşturan güçlerin oluşturdukları
ilahlardır. Yani Peygamberlerin yerine alan ve nefsini yönlendirmesiyle oluşan
sistemlerdir ki İnsanoğlu ilahi inancı da kendi çıkar ve arzuları için bu
şekilde fırsata çevirmiştir fakta İlahi inançta böyle bir fırsatçılığı içinde
barındırması mümkün değildir. Bu tip bir yapılanma ilahi inanç olma özeliğini
kaybettirir çünkü Allah’a ortak koşmuş olunur. Daha açık olarak tek Allah’a
hayır ama tüm ilahlara evet olur. Biz bu inanca Teh-vid diyoruz ki bu
Yahudilerin icraat ettikleri bir inançtır. İlah vardır, fakat bizim istediğimiz
egosantrik arzularımıza uyan bir ilah. Bugünkü bildiğimiz saptırılmış ilahi
inanç ve buna Müslümanlarda dahil kısaca kendi egosantrik arzularını tatmin
eden ilahlar oluşturmuşlardır. (Saray/Amerikan İslami)
Fakat İslam’dan sonra din ve Peygamberimizden
sonrada Peygamber olmayacağına göre bu kadar karmaşa ve bulanıklık içinde
hakikati nasıl tanıyacağız? Allah insanı yer yüzünde yalnız bırakmamış ve
insanlığın son demine kadarda yalnız bırakmayacak dolaysıyla bizim Allah’ın
yeryüzündeki kendi tayin ettiği ve emirlerini yaşayan & yaşatan hüccetin
tanımamız şarttır. Bu konun açıklamalarına girmeyeceğim daha önce ki
yazılarımda çok detaylı olarak işlemiştim.
Bu kadar açıklamaların ana hedefi bugünkü
yaşadıklarımızı ve gelişmeleri açıklamak içindi.
·
Yazımın girişinde de belirtiğim gibi bizler doğanın
yapısal karakteristik dengesin ve doğal akışını egosantrik arzularımız için
bozmaya çalışıyoruz, başarılıda oluyoruz.
·
Doğal akışın bozulması bizlerin yaşantısını
etkilemekte, bizlerde kendi yaşantımızdaki sosyal ve soyo-çevresel
(gene-civile) dengeyi de bozmaktayız. (Her yağmur yağışındaki sellerden veya
kuraklıklardan mevsimlerin belirsizliğinden şikâyet ediyoruz)
·
Sosyal dengeni bozulması, insanlar arasındaki
farklılıklardan dolayı öteleştirilmesi, düşmanlığa dönüşmesi sağlıyoruz.
(Ahlaki, insanlık, fazilet ve inanç değerlerimiz yok oldu veya saptırıldı)
·
İnançsızlık, Ahlaksızlık, zalimlik, övgü ve
özgürlük tanımı, “İyi” referansı oldu.
·
Açlıkla, yoksullukla, pandemilerle, savaşlarla
insanlar korkutularak toplu halde köle yapıldı. (Köleliğin modern versiyonu)
Geçmişte ve şu anda, ilahi inanca karşı düşünsel
(kültürel, ideolojik) ve fiziksel bazda savaş yapıldığı gibi tüm şirk güçlerin
birleşmesiyle yok edilmek istenmekte. Ve ne yazık ki kendine Müslümanım diye
adlandıran insanlar & ülkeler şirk & şeytan ordusunda Allah karşı savaşan
asker olmakta ve Allah'ın dostlarına (ordusuna) karşı savaşmaya hazırlanmakta.
Türkiye'mizin NATO’daki hali çelişkinin
göstergesidir. Bizleri yukardaki saydığım kriterlerle korkutarak kendi
istedikleri görevde (yerde) tutup, insanlığımızla yalan vaatlerle,
polemiklerle, öpücüklü gülücüklerle yalan sözlerle kandırarak alay etmekteler.
Bizlerin unuttuğu; Allah'ın düşmanları Müslümanların dostu katiyen olamaz,
şayet Müslümanlar öyle bir hal almışlarsa sadece acizlik elbisesi giyerler. Bu
ise bir başarı değildir.
Son olarak Müslüman halklara ve ülke yönetimlerine
Alemlerin Rabbi Allah’ın kelamını hatırlatarak yazımı noktalayın. “(Kâfirler)
istiyorlar ki, Allah'ın nurunu, (İslâm dinini) ağızları ile (kötü söz ve
iftiraları ile) söndürmeyi kendilerine hedef etmişler. Allah ise, nurunu
tamamlayacaktır; isterse kâfirler hoşlanmasınlar”. (Saff-8).
“EY İMAN EDENLER! YAHUDİLERİ VE HRİSTİYANLARI DOST
EDİNMEYİN. ONLAR BİRBİRLERİNİN DOSTUDURLAR. SİZDEN KİM ONLARI DOST EDİNİRSE, O
DA ONLARDANDIR. ŞÜPHESİZ ALLAH ZALİM KAVMİ DOĞRU YOLA İLETMEZ.
KALPLERİNDE HASTALIK BULUNANLARIN, “BAŞIMIZA BİR
FELAKET GELMESİNDEN KORKUYORUZ” DİYEREK KAFİRLERİ DOST EDİNMEK İÇİN ONLARIN
ARASINDA KOŞTUKLARINI GÖRÜRSÜN. UMULUR Kİ ALLAH BİR FETİH YAHUT KATINDAN
MÜNAFIKLAR HAKKINDA BİR EMİR GETİRECEK DE ONLAR, İÇLERİNDE GİZLEDİKLERİ ŞEYDEN
DOLAYI PİŞMAN OLACAKLARDIR. O ZAMAN İMAN EDENLER “BUNLAR MIDIR SİZİNLE BERABER
OLDUKLARINA BÜTÜN GÜÇLERİ İLE YEMİN EDENLER?” DİYECEKLERDİR.ONLARIN BÜTÜN
YAPTIKLARI BOŞA GİTMİŞ, KAYBEDENLERDEN OLMUŞLARDIR.
SİZİN ASIL DOSTUNUZ ALLAH’TIR, ONUN RESULÜDÜR VE
NAMAZLARINI KILAN, ZEKATLARINI VEREN VE RÜKU EDEN MÜMİNLERDİR. KİM ALLAH’I ONUN
RESULÜNÜ VE MÜMİNLERİ DOST EDİNİRSE, İYİ BİLSİN Kİ ALLAH’IN TARAFTARLARI ÜSTÜN
GELECEKLERDİR.
EY İNANANLAR! SİZDEN ÖNCE KENDİLERİNE KİTAP
VERİLENLERDEN, DİNİNİZİ ALAY KONUSU VE OYUN KONUSU EDİNENLERİ VE KAFİRLERİ DOST
EDİNMEYİN. EĞER GERÇ EK MÜMİNLERDEN İSENİZ ALLAHTAN KORKUN.” (MAID-51'DEN
57)
Mustafa Kemal TASPINAR
2 Temmuz 2022