Hız Kesmeyen Fitne Ve Adalet Savaşı-2

GİRİŞ: 24.07.2022 09:24      GÜNCELLEME: 24.07.2022 09:24
Rasthaber -  Yönetici ne demektir? Vali ne demektir? Vali atandığı şehirdeki Allah'ın yarattığı malları mülkleri işleri sorumlulukları, Allah'ın kulları arasında eşit ve adil şekilde dağıtan kişi bununla görevli olan, Allah'ın bu konuda kendisini sorgulayacağı kişi demektir. İnsanlara tepeden bakamazsınız yöneticiyim diye! insanlardan az çalışamazsınız daha çok çalışmalısınız. Çünkü sizdeki fazilet ve üstünlük sebebiyle oraya yönetici yapılmışsınız, dolayısıyla onlardan daha çok çalışmak zorundasınız. Bir malı gasp edemezsiniz onların en fakiri olarak yaşamak zorundasınız. Çünkü oradaki bütün malı mülkü Allah'ın kulları arasında tam eşit şekilde dağıtmakla görevlisiniz. Bunu yapamayacağınıza ve birilerinin hala bazı malları kaçıracağına ve sorumlusu olduğunu ilde fakirlerin bulunacağına göre öyleyse kendi payınızı da o fakirlere verip kendiniz yoksul yaşamak zorundasınız. Tıpkı peygamber ve Ehlibeytinin yaşadığı gibi. Öteki dünyadaki sorumluluğunuz daha fazla. Mal edinmek yok, şan şöhret yok, gurur kibir yok, fazla çalışmak var sorumluluk var. ee vali olmanın getirisi nedir bu sevinilecek bir olay mıdır! Yoksa sorumluluğun omuzlarda daha da ağırlaşması manasına mı gelir? İşte insanlar eğer vali olduğu için seviniyorlarsa bu sorumluluklarının farkında değiller orayı soyup soğana çevirmek ve insanlara Krallık yapmak amacındadırlar demektir. İmam Ali (a.s) Talha ile Zübeyir’de bunu gördüğünden hemen bu valilik kararnamesini geri istedi, aldığı ve yırttı attı. Şaşırdılar neden yırttın neden yazdın alacaktın neden verdin. Verdin neden aldın diye

İmam Ali (a.s) niye sevindiniz bu sevinilecek bir husus mudur! diye buyurdu ve bunlar İmam’ın yanından çıktıktan sonra Emirul-Mu’minin (a.s)'a biatlarını ilk bozan kişi oldular. Aişe ile Muaviye’nin yanında saf tutarak imamlığa savaştılar.

İşte imam’ın (a.s) Savaşı bir adalet ve zulüm mücadelesiydi. Koltuk, dünya, para, şans, şöhret, güç meraklıları ile adalet din Allah rızası, sorumluluk taşıyanların, mazlumları koruma sevdası içinde olanların bir savaşıydı. Şimdi böyle bir savaşta siz çıkar hesabı yapan saray erbabı tarafını masum mazlum mağdur anlaşılabilir görüyor ve onların da sahabi oldukları için cennetlik olduklarını düşünüyorsanız  eğer o dönemde yaşasaydınız Ali'nin yanında değil Muaviye’nin yanında yer alacaktınız. Kerbela’da İmam Hüseyin (a.s) yanında değil Yezidi’n yanında yer alan 30.000 Müslüman gibi orada bulunacaktınız.

Dolayısıyla bugünkü konumunuz Ehlibeytinin yanı değilse bu adaletin zulümle mücadelesinin bittiğini sanma yanılgınızdan ibarettir. O günkü savaşı basit bir iktidar kavgası olarak görmenizdendir. İktidarda sanki her iki tarafın bulunması da ilahi rızaya uygun, dünya için pek bir şeyi değiştirmeyen hal olarak görmenizdendir. Ehlibeytin (a.s) Allah tarafından Peygamber gibi yönetici olarak atandığı gerçeğini görmediğinizden ya da bunu inkar ettiğinizdendir. Peygamberlerin atanma nedenlerinden en büyük nedenin adaleti kaim kılmak olduğunu gündem etmemenizdendir. Dini siyasetten sıyırıp mazlumlarla ilgilenmeyen basit bir cami uygulamalarından ibaret, sadece kişi ile Allah arasındaki ilişkileri düzenleyen bir ruhbanlık misali yol olduğunu sanmanızdandır.

Adem (a.s) ile başlayıp hiçbir dönemde hız kesmeden süren hak adalet ve gasp zulüm savaşı ne Peygamber (s.a.a) zamanında durdu ne bu gün! Peygamberin iktidarı ele geçirmesiyle bu savaş durmuş değildi. O gün zulmü ve gasp düzeninin taraftarı olan Emeviler kısa bir süre yenilgiye uğrayarak muhalefette kaldılar. Ancak karşı devrimde ilk başarıları Halife Osman’la gerçekleşti. O atamalarda tekrar eski döneme döndü. Tüm devlet kademelerine Emevileri getirdi. Bunlar sistematik yasal soyguna başladılar. Ebuzer bu çarka hayır dediği için sürgün edildi. Resulüllah’ın yer yüzü Ebuzer kadar doğru söyleyen birini üzerinde taşımış değil buyruğunu bilmiyor musunuz? Emevilerle Peygamber ve Ehlibeyt’inin (a.s) savaşının camide namaz kıldırmada öne geçece kişinin kim olacağının mı ihtilaf konusu olduğunu sanıyorsunuz! Basit bir müstehap amel için mi Ali (a.s) zamanında yaklaşık 150 bin Müslümanın kanı döküldü! Emirul Mu’minin döneminin özelliği neydi ki ilk 3 Halife döneminde süt liman olanlar onun zamanında O Hazretin ve yönetiminin karşısına dikildiler? Bu sizin tabirinizle aynı “hepsi cennetlik”(!) ashab değil miydi? Talha ile Zübeyr’in mesela biat etmelerine rağmen biatı bozmalarını sağlayan neden ne idi? Bu iki Sahabinin 3 halife döneminde biriktirdiği ve öldüklerinde miras bıraktıkları mal varlıklarının ne kadar olduğunu biliyor musunuz? Helal yoldan mı kazandılar? Ali a.s, ve Şiileri diye tabir edilen Mikdat, Bilal, Ebuzer, Ammar ve diğer ashabın mal varlıkları nelerdi? Bunlar çok mu yeteneksizdi ya da tembeldi ki Emirul Mu’minin’in muhalifleri gibi holdingleşemediler?

Vahyin kontrolündeki Adalet düzeniyle şeytanın ektiği hırsa dayalı zulüm ve gasp düzeni arasındaki savaş durmuş değil! Bugün yönetimde gaspçılar var! Zalimler, o gün Ehlibeyti (a.s) katleden İmam Mehdi (a.s)'ı Gaybete mahkûm eden yöneticiler gasıplar firavunlar zalimler tağutlar geri adım atmış değil ki! Neyin barışı olacak! Neyin üzerine sünger çekilmesi olacak! Hangi mücadele durdurulacak? Bugün mücadelenin durdurulması demek var olan zulüm düzenine biat edilmesi demektir! Bunu mu istiyorsunuz? Bunu isteyenler bugünkü Tağut-i zalim gasıp yönetimlerin sonuncusu avukatı koruyucusu durumunda; kapı kulu uleması manasında değiller midir? Öyleyse bugün de Ehlibeyt taraftarı olmak demek Mehdi (a.s)’a hali hazırda tahsis edilmiş yönetim hakkıyla; dünyada var olan zulmün düzeni arasında bir tercih yapmak demektir.

Biz bu tercihimizi Şiiler olarak masum mazlum Gaip İmamın (a.s) yanında yer almakta onun direniş cephesinde olmaya çalışmakla belirlemiş bulunuyoruz. Bugünkü yöneticilerin adil olduğunu düşünüyorsanız geçmişte Ehlibeyte yapılanlara göz yumabiliyorsanız bugün de aynı şekilde geçmiştekilerin izinden gidiyorsunuz demektir.

O zaman biz size soruyoruz: Kur'an'da peygamberin Yahudilere sorması emredildiği gibi, biz de size soruyoruz:

Siz Cemel’de Sıffin’de, Kerbela’da neden Ehlibeyti (a.s) katlediyordunuz?

Mademki siz Ehlibeyti sevdiğinizi söylüyorsunuz onların katillerinin yanında ne işiniz var katillerinin korunma ve avukatlığı size mi kaldı? Niye, Peygamberin: Sizin savaştıklarınızla savaşırım barıştıklarınızla barışım diye duruş ve tercihlerini İlahileştirdiği Ehlibeytin yanında adalet savaşı için bulunmadınız?

Esbat b. Nasr bana Süddi’den, o Subeyh’ten, o da Zeyd b. Erkam’dan anlattı, dedi ki: Rasulullah s.a.a, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’e dedi ki: “Ben sizin savaştığınız kimselerle savaşır barıştığınız kimselerle de barışırım” (Tirmizi, “Sünen”, 6/174, Menakıb kitabı, hadis 3870)

(bitti)

Ali Mert

YORUMLAR

Deniz 2 yıl önce
Allah sizleri sevsin.

REKLAM