Ekmek Parası

GİRİŞ: 04.09.2022 20:18      GÜNCELLEME: 04.09.2022 20:18
Rasthaber - Ali sabah kahvaltısını yaptı. İşe gitmek için masadan kalktı ve dış kapının önünde portmantodan ayakkabılarını alıp giyindi.

Kapıdan çıkmak üzereydi ki oğlu yanına gelerek; "Babacığım okullar açılacak, kendim için bir şeyler almam gerek biraz para vermen mümkün mü? " diye sordu..

Ali, elini cebine soktu, cüzdanını çıkardı. Kısa bir göz attı cüzdanına, bir tek dolmuşa verecek kadar parası olduğunu fark etti. Başını kaldırıp oğlunun gözlerine baktı, parasızlığın hissettirdiği bir mahcubiyetle ve bir o kadar hüzünlü bir ses tonuyla;

" Oğlum akşam geldiğimde verirsem olur mu?" diye hızlıca sordu. 

Babasının parası olmadığını fark eden oğlu; "Tamam babacığım yarın alırım, acelesi yok" deyip babasının yanağına bir öpücük kondurdu.

Sabah, ailesini bir masanın etrafında, toplu bir arada gördüğünde mutlu olan evin babası, üzerinde o mutluluktan eser kalmamıştı.

Omuzu düşük, başı eğik bir halde evin kapısından çıktı.

İşe gitmek için dolmuşa doğru yürüdü.

Dolmuşa bindiğinde, kendisine boş bir koltuk bulup oturdu. Başını cama dayadı ve kendisini yaşam düşüncelerinin kollarına bıraktı.

Oğluna 'akşama vereceğim,' dediği parayı nereden bulacağını düşünmeye başladı.

Aklına ilk gelen, çalıştığı firmadan avans istemek, oldu.

İşlerin kötü gittiği bir dönemde nasıl, konuşacağı hakkında biraz kafası karışıktı.

Düştüğü düşünce kuyusundan, ineceği durağı kaçırmak üzereydi, son anda fark etti.

Dolmuştan inip işe doğru hızla yürüdü, bir yandan da farklı düşünceler dolaşıyordu zihninde. 

İşe başlamadan önce patronuyla konuşmaya karar verdi.

Patronunun kapısının önüne geldiğinde, kısa bir duraklama yaşadı.

Ne olursa olsun, bugün bir yerlerden para bulmalıydı. 

Sabah oğluna karşı mahcubiyetini düşününce kararından vazgeçmeyecek içeri girecekti.

Kapıyı tıklatıp patronunun odasına girdi.

İlk önce patronunun üzerinde gezdirdi gözlerini, demekle dememek arasında kaldı. Sonunu düşünmeden araladı dudaklarını ve ihtiyacı olan parayı istedi bir çırpıda.

Ali konuşmasını bitirdikten sonra, patronun nasıl bir cevap vereceğini merakla bekledi.

" Ali Bey sizde biliyorsunuz ekonomik kriz var, önümüzdeki ay, işçi çıkartmak gibi düşüncemiz var. Belki çıkarılacak işçilerden biri de sizsiniz, şu an hiçbir şey kesin değil.

Bu durumda size avans vermemiz mümkün değil, üzgünüm" deyip gözünü önünde duran deftere çevirdi. 

Ali para alamadığı gibi, bir de işinden çıkarılabilir haberini aldı. Nasıl tepki vereceğini, ne konuşacağını bilemedi çaresiz odayı terk etmek zorunda kaldı.

Bir umut girdiği kapıdan, bütün kapıların yüzüne kapandığı hissiyle çıktı.

İşinin başına döndü. Bütün gün patronu ve oğluyla konuştuklarıyla meşguldü.

Eve nasıl gideceğini düşündü. 

İşini bitirip evine gitmek için dolmuşa bindi.

Yol boyu işten çıkarılma durumunda ne yapacağını düşünüp durdu. 

Evin Kapısının önüne geldiğinde, sabah oğluna verdiği sözü hatırladı.

İçeri girmeye cesaret edemedi, çocuğunun yüzüne nasıl bakacağını ve ne diyeceğini düşündü.

Sessizce kapının önünden, geri dönüp yakın bir parka gitti.

Oturacak bir yer bulmak için etrafında göz gezdirdi, yakında bir bank bulup oturdu.

Ellerinin arasına başını alıp, oturduğu yerde çöküp kaldı.

Çocukluğunu geçirdiği yetimhane günlerine geri gitti kısa bir an.

Kendisi yaşadığı sıkıntıları çocukları yaşamayacak, onları mutlu etmek için elinden gelenini yapacaktı.

"Ama başaramadım, başaramadım" dedi. Sonra ellerini açıp şöyle dua etti; "Hz Yunus'u balığın karnından, selametle çıkaran Rabbim;

Aynı dua ile sesleniyorum

Beni de selamete çıkar Rabbim" dedi.

"Kıt kanat ay sonunu getiriyoruz, bir de işten çıkarılırsam nasıl olacak? " diye kendi kendine mırıldandı ve göz yaşları bardaktan boşalırcasına döküldü kucağına.

Saatlerce, kıpırdamadan oturduğu yerde kala kalmıştı. Derin düşüncelerden biraz uzaklaşıp etrafına baktığında, bakışları yanında oturan adamla buluştu.

Kısa bir süre üzerinde gözlerini gezdirdi sonra hafiften başını eğerek selam verdi yaşlı adama.

Hangi ara geldiğini fark etmemişti hiç. Bir şey arar gibi yanında oturan adamın gözlerine baktı. Baktığı gözlerde, hüzün vardı.

O an adamın uzun süredir yanında oturduğunu fark etti.

Ali ağzını aralayıp konuşmaya çalışırken yaşlı adam sözünü kesti:

-Oğlum benim bir şoföre ihtiyacım var, kabul edersen önümüzdeki ay işe başlayabilirsin, dedi.

Ali duydukları karşısında yüzü aydınlandı.

Ardından güldü ama bu halsiz bir gülüştü.

Anın şaşkınlığını üzerinden atıp, yaşlı adama sordu:

-Benim işe ihtiyacım olduğunu nereden biliyorsunuz?

Bu soru karşısında bakışlarını kaçırdı yaşlı adam sonra: -Dua ederken istemeden kulak misafiri oldum, kusuruma bakmayın, dedi. Kısık bir ses tonuyla.

Sonra konuşmasına devam etti yaşlı adam:

-Benim dünyada her şeyim oldu, bir tek evladım olmadı.

Mevlam dünya meyvesi olan evlada hasret bıraktı.

Benim imtihanım evlattan oldu, bırak sana yardımcı olayım.

Hem çalışarak kazanacaksın bu yardımda sayılmaz, dedi.

Ali yaşlı adamın samimi konuşması karşısında, iç sesini dile döktü.

"Babam öldüğünde eksik kaldım, o gün bu gündür tamamlanamadım. Hep bir yanım eksik kaldı." dedi buğulu gözlerini kaçırarak.

Yaşlı adam cebinden iş yerine ait kartvizitini çıkarıp Ali' ye verdi:

-En yakın zamanda seni yanımda görmek isterim delikanlı, seninle daha çok işimiz var, dedi ve Ali'nin omuzuna samimi bir dokunuş bıraktı.

Ali gördüğü ilgi karşında çok mutlu oldu.

Memnuniyetini adama bildirip, buluşmak dileğiyle vedalaşıp evine gitmek için yürümeye başladı.

Bir an önce evine gitmek istiyordu, yavaş geldiği yolu koşarak gidiyordu.

Kapıya yaklaştığında ağlama sesleri duydu.

İlk önce mahallede birilerine bir şey olduğunu düşündü. Evine yaklaştıkça ağlama seslerinin evinin yakından geldiğini fark etti. Hızlı hızlı koşmaya başladı. Evinin önüne geldiğinde, başını kaldırıp evine baktı, balkon da bir sürü insanın olduğunu gördü. O an korkudan kalbi duracak gibi oldu.

Bir hışımla merdivenleri çıktı.

Kapının önüne geldiğinde artık dizlerinde takat kalmadığını hissetti.

Son nefes sordu kapıda duranlara;

-Neden ağlıyorsunuz(!)?

Kimse konuşmak istemedi, içlerinden birisi yaklaştı:

-Oğlunuz işlek cadde üzerinde, trafikteki sürücülere su satarken araba vurmuş. Başınız sağ olsun, dedi.

Dizinde ki son güçte tükendi olduğu yerde yığılıp kaldı; " oğlum sabah paramın olmadığını fark etmişti." dedi ve gözleri kapandı.


Nisa Günsoy

YORUMLAR

Ahmet Su 1 yıl önce
Makalenizi okurken kemiğini olayın içinde hissediyordum, akıcı ve seri bir Makale.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM