Kapıdan çıkmak üzereydi ki oğlu yanına gelerek;
"Babacığım okullar açılacak, kendim için bir şeyler almam gerek biraz para
vermen mümkün mü? " diye sordu..
Ali, elini cebine soktu, cüzdanını çıkardı. Kısa bir göz
attı cüzdanına, bir tek dolmuşa verecek kadar parası olduğunu fark etti. Başını
kaldırıp oğlunun gözlerine baktı, parasızlığın hissettirdiği bir mahcubiyetle
ve bir o kadar hüzünlü bir ses tonuyla;
" Oğlum akşam geldiğimde verirsem olur mu?" diye
hızlıca sordu.
Babasının parası olmadığını fark eden oğlu; "Tamam babacığım
yarın alırım, acelesi yok" deyip babasının yanağına bir öpücük kondurdu.
Sabah, ailesini bir masanın etrafında, toplu bir arada
gördüğünde mutlu olan evin babası, üzerinde o mutluluktan eser kalmamıştı.
Omuzu düşük, başı eğik bir halde evin kapısından çıktı.
İşe gitmek için dolmuşa doğru yürüdü.
Dolmuşa bindiğinde, kendisine boş bir koltuk bulup oturdu.
Başını cama dayadı ve kendisini yaşam düşüncelerinin kollarına bıraktı.
Oğluna 'akşama vereceğim,' dediği parayı nereden bulacağını
düşünmeye başladı.
Aklına ilk gelen, çalıştığı firmadan avans istemek, oldu.
İşlerin kötü gittiği bir dönemde nasıl, konuşacağı hakkında
biraz kafası karışıktı.
Düştüğü düşünce kuyusundan, ineceği durağı kaçırmak
üzereydi, son anda fark etti.
Dolmuştan inip işe doğru hızla yürüdü, bir yandan da
farklı düşünceler dolaşıyordu zihninde.
İşe başlamadan önce patronuyla konuşmaya karar verdi.
Patronunun kapısının önüne geldiğinde, kısa bir duraklama
yaşadı.
Ne olursa olsun, bugün bir yerlerden para bulmalıydı.
Sabah oğluna karşı mahcubiyetini düşününce kararından
vazgeçmeyecek içeri girecekti.
Kapıyı tıklatıp patronunun odasına girdi.
İlk önce patronunun üzerinde gezdirdi gözlerini, demekle
dememek arasında kaldı. Sonunu düşünmeden araladı dudaklarını ve ihtiyacı olan
parayı istedi bir çırpıda.
Ali konuşmasını bitirdikten sonra, patronun nasıl bir cevap
vereceğini merakla bekledi.
" Ali Bey sizde biliyorsunuz ekonomik kriz var,
önümüzdeki ay, işçi çıkartmak gibi düşüncemiz var. Belki çıkarılacak işçilerden
biri de sizsiniz, şu an hiçbir şey kesin değil.
Bu durumda size avans vermemiz mümkün değil, üzgünüm"
deyip gözünü önünde duran deftere çevirdi.
Ali para alamadığı gibi, bir de işinden çıkarılabilir
haberini aldı. Nasıl tepki vereceğini, ne konuşacağını bilemedi çaresiz odayı
terk etmek zorunda kaldı.
Bir umut girdiği kapıdan, bütün kapıların yüzüne kapandığı
hissiyle çıktı.
İşinin başına döndü. Bütün gün patronu ve oğluyla
konuştuklarıyla meşguldü.
Eve nasıl gideceğini düşündü.
İşini bitirip evine gitmek için dolmuşa bindi.
Yol boyu işten çıkarılma durumunda ne yapacağını düşünüp
durdu.
Evin Kapısının önüne geldiğinde, sabah oğluna verdiği sözü
hatırladı.
İçeri girmeye cesaret edemedi, çocuğunun yüzüne nasıl
bakacağını ve ne diyeceğini düşündü.
Sessizce kapının önünden, geri dönüp yakın bir parka gitti.
Oturacak bir yer bulmak için etrafında göz gezdirdi, yakında
bir bank bulup oturdu.
Ellerinin arasına başını alıp, oturduğu yerde çöküp kaldı.
Çocukluğunu geçirdiği yetimhane günlerine geri gitti kısa
bir an.
Kendisi yaşadığı sıkıntıları çocukları yaşamayacak, onları
mutlu etmek için elinden gelenini yapacaktı.
"Ama başaramadım, başaramadım" dedi. Sonra
ellerini açıp şöyle dua etti; "Hz Yunus'u balığın karnından, selametle
çıkaran Rabbim;
Aynı dua ile sesleniyorum
Beni de selamete çıkar Rabbim" dedi.
"Kıt kanat ay sonunu getiriyoruz, bir de işten
çıkarılırsam nasıl olacak? " diye kendi kendine mırıldandı ve göz yaşları
bardaktan boşalırcasına döküldü kucağına.
Saatlerce, kıpırdamadan oturduğu yerde kala kalmıştı. Derin
düşüncelerden biraz uzaklaşıp etrafına baktığında, bakışları yanında oturan
adamla buluştu.
Kısa bir süre üzerinde gözlerini gezdirdi sonra hafiften
başını eğerek selam verdi yaşlı adama.
Hangi ara geldiğini fark etmemişti hiç. Bir şey arar gibi
yanında oturan adamın gözlerine baktı. Baktığı gözlerde, hüzün vardı.
O an adamın uzun süredir yanında oturduğunu fark etti.
Ali ağzını aralayıp konuşmaya çalışırken yaşlı adam sözünü
kesti:
-Oğlum benim bir şoföre ihtiyacım var, kabul edersen
önümüzdeki ay işe başlayabilirsin, dedi.
Ali duydukları karşısında yüzü aydınlandı.
Ardından güldü ama bu halsiz bir gülüştü.
Anın şaşkınlığını üzerinden atıp, yaşlı adama sordu:
-Benim işe ihtiyacım olduğunu nereden biliyorsunuz?
Bu soru karşısında bakışlarını kaçırdı yaşlı adam sonra:
-Dua ederken istemeden kulak misafiri oldum, kusuruma bakmayın, dedi. Kısık bir
ses tonuyla.
Sonra konuşmasına devam etti yaşlı adam:
-Benim dünyada her şeyim oldu, bir tek evladım olmadı.
Mevlam dünya meyvesi olan evlada hasret bıraktı.
Benim imtihanım evlattan oldu, bırak sana yardımcı olayım.
Hem çalışarak kazanacaksın bu yardımda sayılmaz, dedi.
Ali yaşlı adamın samimi konuşması karşısında, iç sesini dile
döktü.
"Babam öldüğünde eksik kaldım, o gün bu gündür
tamamlanamadım. Hep bir yanım eksik kaldı." dedi buğulu gözlerini
kaçırarak.
Yaşlı adam cebinden iş yerine ait kartvizitini çıkarıp Ali'
ye verdi:
-En yakın zamanda seni yanımda görmek isterim delikanlı,
seninle daha çok işimiz var, dedi ve Ali'nin omuzuna samimi bir dokunuş
bıraktı.
Ali gördüğü ilgi karşında çok mutlu oldu.
Memnuniyetini adama bildirip, buluşmak dileğiyle vedalaşıp
evine gitmek için yürümeye başladı.
Bir an önce evine gitmek istiyordu, yavaş geldiği yolu
koşarak gidiyordu.
Kapıya yaklaştığında ağlama sesleri duydu.
İlk önce mahallede birilerine bir şey olduğunu düşündü.
Evine yaklaştıkça ağlama seslerinin evinin yakından geldiğini fark etti. Hızlı
hızlı koşmaya başladı. Evinin önüne geldiğinde, başını kaldırıp evine
baktı, balkon da bir sürü insanın olduğunu gördü. O an korkudan kalbi duracak
gibi oldu.
Bir hışımla merdivenleri çıktı.
Kapının önüne geldiğinde artık dizlerinde takat kalmadığını
hissetti.
Son nefes sordu kapıda duranlara;
-Neden ağlıyorsunuz(!)?
Kimse konuşmak istemedi, içlerinden birisi yaklaştı:
-Oğlunuz işlek cadde üzerinde, trafikteki sürücülere su
satarken araba vurmuş. Başınız sağ olsun, dedi.
Dizinde ki son güçte tükendi olduğu yerde yığılıp kaldı; " oğlum sabah paramın olmadığını fark etmişti." dedi ve gözleri kapandı.