ABD’nin başını çektiği
emperyalist güçler BOP planı ile Batı Asya ülkeleri üzerinde yeni planlarını
hayata geçirmek adına Siyonist İsrail rejimi için tehdit oluşturan ve BOP
planının önüne taş koyacak Esad yönetimini ortadan kaldırmaları gerektiği kararını
vermişlerdi.
ABD ve yandaşları bu kararı
verdiklerinde Türkiye’nin Suriye ile ilişkileri üst düzeye taşınmış Türkiye
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Cumhurbaşkanı ile ailecek tatil
yapıyor ve Esad’a kardeşim diye hitap ediyordu.
Ama merkezden düğmeye basılmıştı
bir kere, bir anda kardeşim Esad katil Esed’e dönüştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan
mecliste yaptığı konuşmada: “CHP yarın Şam’a gidecek yüz bulamayacak
göreceksiniz ama inşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki
kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin
Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da
kılacağız. Bilali Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye
Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua
edeceğiz” açıklamasında bulundu.
Hedef en kısa sürede Şam’a girmek
ve Esad’ı devirmekti. 2011’de başlayan Suriye savaşında ülkedeki ayrılıkçı
silahlı örgütlere yapılan tüm yardımlara rağmen Esad bir türlü devrilmiyordu.
Tarihler 2014’ü gösterdiğinde ağır silahlarla donatılmış peşmerge güçlerinin
Türkiye’den Suriye’ye geçmesine izin verildi. Türkiye’nin besleyip, donattığı
ÖSO yeterli olmuyordu. Peşmerge güçleri alkışlar, halaylar eşliğinde Türkiye’nin
şimdi terör örgütü dediği YPG-PYD gibi silahlı örgütlere yardım için Suriye’ye
uğurlandı. Bu adım da Esad’ı devirmek için yeterli olmadı ardından Esad’ı
devirmek için ABD, İsrail, İngiltere, Fransa, Türkiye ve daha sonra diğer
ülkelerin de katılımı ile 60 ülkenin katıldığı bir koalisyon oluşturuldu.
Dünyanın birçok ülkesinden teröristler Türkiye üzerinden Suriye’ye
geçiriliyordu.
İran, Hizbullah ve daha sonra Rusya’nın
da yardım ettiği Esad; ÖSO, HTŞ, El-Kaide, YPG, PYD, IŞİD gibi terörist
gruplarla mücadele ediyordu. Şam ele geçirilememiş, Emevi Camiinde namaz
kılınamamıştı. 2016 yılında bu defa Türkiye Fırat Kalkanı Harekatı adıyla
Suriye’ye kara harekatı başlattı. Ardından İdlib Operasyonu, Zeytin Dalı, Barış
Pınarı, Bahar Kalkanı isimleriyle operasyonlar düzenleyerek Kuzey Suriye’de birtakım
bölgeleri ele geçirdi.
Fakat ne yapıldıysa Esad bir türlü
devrilmedi ve dünyada yaşanan gelişmelerle birlikte planlar da değişmeye mecbur
kaldı. Covi-19 pandemisinin oluşturduğu ekonomik kriz tüm dünyayı etkisi altına
aldı. Ülkeler ekonomik krizle boğuşurken İran’la yapılan nükleer müzakerelerde
istenilen tavizler elde edilememiş, İran nükleer çalışmalarına hız vermiş,
İHA-SİHA, balistik füze geliştirip bölgedeki nüfuzunu arttırıyordu. Üstüne Ukrayna
savaşının çıkması dünya siyasetinde safların yeniden belirlenmesine planların
değişmesine neden oluyordu. Dünya siyaseti ajandasını değiştiriyordu.
Bu bağlamda Türkiye Cumhurbaşkanı
Erdoğan da hem dünya siyasetinin getirdiği zorunluluklar hem yaklaşan seçim
nedeniyle siyasetini değiştirmek durumunda kaldı. Yaşanan gelişmeler Erdoğan’ı Emevi
camiinde namaz kılmaktan vazgeçmesine Esad’la görüşmeye mecbur bırakıyordu.
İlk açıklama Türkiye Dışişleri
Bakanı Çavuşoğlu’ndan geldi. Çavuşoğlu 11 Ağustos 2022’de yaptığı açıklamada; “Ekim
2021’de Bağlantısızlar Toplantısı'nda, Belgrad'da ayaküstü diğer bakanlarla
sohbet ederken Suriye Dışişleri Bakanıyla da ayaküstü kısa bir sohbetim oldu”
dedi. Sonrası siyasiler ve gazetecilerden peş peşe açıklamalar geldi. Asıl
açıklamalar ise hükümet ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi.
Daha önceki açıklamalarında Katil
Esad’la asla görüşme olmamalı diyen Bahçeli 22 Kasım 2022’de meclis grup
toplantısında yaptığı konuşmada; “Sayın Cumhurbaşkanımızın Mısır Cumhurbaşkanı
Sisi ile Katar'da kurduğu temas doğru bir temastır. Bize göre arkası
getirilmelidir. Bununla da kalınmamalı, Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Beşar Esad ile görüşme vasatı (ortamı) açılmalı, terör örgütlerine karşı ortak
bir irade oluşturulmalıdır.” dedi.
Bahçeli’nin açıklamasından bir
gün sonra ise AKP Başkanı Erdoğan meclis grup toplantısı sonrası gazetecilere
Esad’la görüşme hakkında yaptığı açıklamada; siyasette küslük, dargınlık olmaz.
Eninde sonunda en uygun şartta bunun adımları atılır." ifadelerini
kullandı.
Erdoğan’ı Esad’la normalleşmeye
götüren süreç, Covid pandemisi ve Ukrayna savaşına ilaveten Karabağ Savaşı da
etkili oldu. Karabağ Savaşı sonrası bölgede nüfuzunu arttırmak isteyen Türkiye,
bir taraftan Ermenistan’la normalleşmeye çalışırken bir taraftan da Suriye
sınırını güven altına almayı hesaplıyor. Ayrıca İsrail’in de İran’a karşı Azerbaycan’da
nüfuzunu arttırma çalışmaları göz önüne alındığında Türkiye’nin Azerbaycan
üzerinden Türki Cumhuriyetlerle ilişkilerini geliştirmesi kaçınılmaz
gözükmekte.
Bir diğer neden ise ABD’nin
Türkiye’yi satarak Türkiye’nin terör örgütü olarak kabul ettiği YPG-SDG gibi
örgütlere yüklü miktarda ağır silah vermesi YPG-SDG militanlarını eğitmesi ve
bu grupların Türkiye karşıtı eylemleri Erdoğan’ı Esad’la normalleşmeye mecbur
kılmakta.
Gücün Asya’ya kaymasına bağlı
olarak Türkiye’nin Avrasya ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmek istemesi ki
bunun için Suriye tarafında olan Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerle ilişkilerini
iyi tutması gerçekliği Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerini normalleştirmesini
gerekli kılmaktadır.
Bir diğer unsur ise yaklaşan cumhurbaşkanlığı
seçimidir. Erdoğan, iktidarını korumak için kavgalı olduğu Batı Asya
ülkelerinin hepsi ile yeniden barışma kararı aldı. Büyük bir krizde olan
ekonomiyi düzlüğe çıkarmak için Arap ülkelerinden gelecek sıcak paraya ihtiyacı
olmakla birlikte ülkede büyük bir yük olan Suriyeli göçmenleri ülkelerine
göndermesi gerekmekte. Bunun için ise Esad’la anlaşarak Suriyeli sığınmacıları
rahat bir şekilde ülkelerine gönderebilecek hem ekonomik olarak rahatlayacak
hem de iç siyasetteki baskıları azaltabilecektir.
Ve son olarak bükemediğin bileği
öpeceksin sözü doğrultusunda Erdoğan, Esad’ı yenemediğini kabul etti ve Esad’la
anlaşmaktan başka yolunun olmadığını görmüş durumda./tesnim