Rabbin velayetini kabul
edip iman etmenin alameti, şeytanın velayetini reddetmektir. Şeytanın
velayetini kabul edip onu takip etmek ise İlahi velayete şirk koşmaktır.
Günümüzde İlahi Velayetin
tecellisi olan Hz. Mehdi’nin (af) velayetini kabul etmenin ilk şartı tağutları reddetmektir.
Hz. Mehdi’nin (af) velayetine inanmak şeytanın velayetinin yeryüzünde pratize
edilmiş hali olan beşeri sistemleri reddetmekle başlar.
Hidayet önderlerinin
kendi zamanlarında en büyük sorunlarından birisi halkın özellikle de havassın
(elitler) tağutlarla arasına mesafe koymaması idi. Hem Velayete iman ediyor hem
de tağutlardan kaçınmayıp onlarla beraber oluyorlardı.
Kur’an, Peygamberlerin en
önemli iki vazifesini şöyle beyan ediyor: “Andolsun her ümmet içinde:
"Allah'a kulluk edin ve Tağut'tan kaçının" diye bir peygamber
gönderdik. Onlardan kimini Allah hidayete erdirdi kimine de sapıklık hak oldu.
Şöyle yeryüzünde bir dolaşın da yalanlayanların sonlarının nasıl olduğuna
bakın”. Nahl/36
Ayette ümmetlere
gönderilen peygamberlerin birinci vazifesinin insanları Allah kulluğa “Ubudiyete
davet” diğeri ise “Tağutlardan içtinab/uzak durmak” olarak beyan ediyor.
Tağutlarla arasına mesafe
koymayan hakiki manada Risalete iman etmediği gibi Velayete de iman etmiş
sayılmaz.
Resulullah (saa)
buyuruyor: “Kim zalim karşısında zilleti kabul eder ve isteyerek ona
teslim olursa (ismet ve taharet sahibi) Ehlibeyt’e (as) yabancıdır.”
Tağutu kabullenmek, Tağutla
işbirliği içinde olmak, Tağuta dokunmamak, tağutu savunmak, tağuta destek
vermek, tağuta arka çıkıp basamak olmaktır.
Kur’an’ın edebiyatında
mücrimlere/zalimlere destek olmak ve onlara arka çıkmak Tağutlara destek olarak
beyan ediliyor.
Kur’an’ın en latif
tabirlerinden birisi zalimlere, tağutlara destek olmayı “Zahiir” kelimesiyle
beyan etmesidir. “Zahiren lil mucrimin”, “Zahiiren lil kafirin” müminlerin
mücrimlere ve kafirlere arka çıkması, onlara basamak olması nehy
edilmiştir.
“Rabbim dedi, beni
nimetlendirdiğin şeylerle mücrimlere kesin olarak arka olmayacağım artık.” Kasas/17
“Sana ancak
Rabbinden bir rahmet olarak kitabın vahyedilmesini umuyordun, artık kafirlere
arka olma.” Kasas/ 86
Velayete iman etmiş ve
ona bağlı olan birisi ne tağutlara destek ve arka çıkar, ne de onlara basamak
olup onları sırtında taşıyarak yükselmesine sebep olur.
Bazıları yaptıkları,
söyledikleri ve düşünceleriyle tağutların iştahını kabartır, ümit verir, nüfuz
etme imkanı sunar.
Hayattayken hattı ve
rengi belli olan, tağut ile arasına mesafe koyan alim ne hayatta ne de öldükten
sonra kendisini basamak olarak kullandırmaz ve tağutlar da kullanamaz.