Yine Erbain günlerine ulaştık... Erbain yani hz Zeynebin
gözyaşları, belini büken acılarının gönüllerden gönüllere bayrak gibi
taşınması, aktarılması.
Kimi gözyaşını, kimi esareti, kimi hamiyeti büyütüyor bu günlerde farklı
şekillerde hayatlarına. En büyük canlılık ise Kerbelada yaşanıyor; her milletin
birliğinin, her kültürün birleştiği bir mihver nokta oluyor bugünlerde Kerbela.
Herkesin dilinde ve hayatında Erbain farklı şekilde terennüm
ederken; Erbaini anlatan bir konuşmacının sözleri dikkatimi çekiyor ekranlarda.
Imam Mehdi as. zuhur ettiğinde kendisini İmam Hüseyin'le tanıtacak, bu
kendisini tanıttığı kimsenin daha önemli ve İmam Hüseyinin tanıtılmasının daha
öncelikli bir hedef olduğunu beyan
ediyor naklettiği sözlerin ağa Behçete ait olduğunu söyleyerek. Konuşmacı da
ağa Behçetin de çok önemli bir yeri var şia toplumunda. Ama bu sözlerle ifade
edilmek istenen gerçekten Erbain kültürünün İmam Mehdi'den müstakil olduğu ve İmam Hüseyinin İmam Mehdi olmadan
tanıtılabileceği midir? Yani Imam Hüseyine İmam Mehdisiz; İmam Mehdiye de İmam
Hüseyinsiz bir pencereden bakılınabilir mi? Ya da daha da ötesi; bizler ilk
önce Mehdeviyet konusunu ayrı bır rafta ele alınmak üzere bekletmeli, ilk önce
İmam Hüseyini tanımayı ve tanıtmayı mı hedeflemeliyiz? Bazen insan konuşurken
kendisini zamanın darlığından ve ya karşıdaki kişiyle soru cevap yapamadığınız
için tam olarak ne demek istediğini anlamayabiliyorsunuz. Ama kastedilmek
issteenilen belki bunlar olmasa bile şu an Erbain kültürünü bekleyen böyle bir
tehlike var ne yazık ki geçtiğimiz güzergahlarda.
Rivayet edilir ki; Mehdilik konusunun gündeme getirildiği
yerlerden birisi de Kerbelaydı. Hz Rugayye hz Zeynep sa.'ya Kerbela sahnesinde
' Emmecan bizim Kaimimiz ne zaman zuhur edecektir?' diye sormuştur, bu da
gösteriyor ki Kerbela da Erbain de İmam Mehdi'den müstakil olarak ele
alınmamalıdır, bu şekilde yapılması hem misyonu değiştirecektir hem de tarihin
her iki noktasına da zulmebileceğimiz bir tavrı ortaya koyacaktır...
Imam Mehdisiz Erbain hareketini bekleyen birkaç tehlike var
ki; onlar bu şekilde zikredilebilir. Birincisi Erbaindeki hedefin yönü
değişecektir.
Islam Inkılabı Rehberinin Erbain ziyaretçilerine olan
mesajında şu sözlerin yer aldığını görürüz;
'İslam ülkelerinin kapasiteleri, Irak'ın kapasitesi, İran'ın
kapasitesi, Batı Asya bölgesindeki ve Kuzey Afrika'daki diğer ülkelerin
kapasitesi bir araya toplanırsa, o zaman İslam ümmeti ilâhî izzetin ne demek
olduğunu gösterecek. O zaman büyük İslam medeniyetini dünya toplumlarına
gösterecek. Amacımız bu olmalı.'
Rehberin de sözlerinden anlaşılan şudur ki; Erbain ilk önce
şia toplumunun kendisi içindir, kendi içinde güç birliğini sağlayabilmesi
içindir. Bu tüm dünyaya karşı yapılan bir şov değil ilk önce kendi aramızdaki
kardeşlik bağımızı pekiştirmek içindir.
İkincisi bu hareketin bir tebliğatçıya değil bir muhafıza
ihtiyacı vardır. Tebliğatçı mantığı islamı kendisi için değil kendisinin İslam
için ihtiyaç olduğunu düşünür.Ama bir muhafız için islam ilk önce kendisinin
ihtiyaç duyduğu olgulardır bunu ilk şnce kendisi için muhafaza etmelidir.
Erbain bir tebliğatçı için bunu dış dünyaya göstermeye çalıştığı bir şova
dönüşür ve ordaki vazifeesinin Kerbelada yaşanan acıları yad ederek güç
toplaması, kendini yenilemesi olduğunu değil de; dünyanın hangi şekilde olursa
olsun bu olayı duyması gerektiğini düşünerek zalim iktidarların gücü altında
müstakil bir güce sahip olmadığını bildiği dünya basınını 'Niye gelip Erbaini
gündemlerine taşımıyorlar?' diye ikiyüzlülükle itham eder. Erbain Imam
Mehdi'den müstakil bir yapılanma değildir ve İmam Mehdiyle savaşan kimselerin
gelip Kerbelayı servis etmelerini beklemek abes bir beklentidir.
Üçüncüsü; Erbaini mehdeviyetten ayrı bir gündem olarak ele
almak Iraklıları İmam Hüseyinin gölgesine yaşadıklarına değil; İmam Hüseyinin
onlara ait olduğunu düşünmelerine neden olacak şekilde milliyetçi bir bakış
açısıyla bakmalarına neden olur diğer şialara.
Yıllar önce Kerbelayı ziyarete gittiğimde tuhaf birşey
yaşamıştım ziyaretim esnasında. Zerihe sadece parmaklarımla dokunabileceğim
şekilde yaklaşmayı başarmış, oranın hadiminin püskülüyle bana işaret ederek
geri çekilmemii istediğini anlamıştım. Oradaki insanların hakkına riayet edip,
dakikalarca zerihten yapışmanın kul hakkına girdiğinin bilincindeydim, ama
ziyarete giden herkesin hayalidir imkan dahilinde elini sürüp kısa da olsa bir
öpebilmesi... Hadim öyle işaret edince; türkçe kısa öpüyüm dersem anlamayacak
diye düşündüm ve farsça bilmediğim halde o an dudaklarıma bir buse
kelimeleri dökülmüştü. Kadın bana öyle
bir sert vurup, ittirdi ki neye uğradığımı şaşırdım; istemsiz olarak
yanımdakilere ben şimdi ne dedim ki bu kadın bana bu kadar düşmanca davrandı
diye söylendim. Ziyarete gittiğim
birisinin sözleri beni çok şaşırtmıştı, bana dedi ki giydiğin çarşaf iranlılara
ait bir çarşaf kesimi ve buse diyince o seni iranlı zannetti. Bazılarının
içinde iran irak savaşı sonrasında iranlılara ait hissettikleri kin hala devam
etmektedir. Bu çok acıydı ama gerçekti. Bugün iranlılarla ıraklılar arasında
bir kardeşlik bağı kurulduysa bu Imam Mehdi çatısı altında birlikteliği sağladıkları
ve mehdeviyet mektebinin şehitleri olan Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi el Mühendisinin emeklerinin ürünüdür...
Mehdisiz Erbainin dördüncü bir münharifliği herşeye fıkıh
penceresinden bakmasıdır. Turkiyede yaşadığım o dönemler de başörtü yasağı vardı,
sanal ortamda konuşmasını dinlediğim hoca şöyle diyordu ' Belirli çerçevede de
olsa da yine özgür bir ortamda yaşıyoruz, dinimizi yaşayıp tebliğ
edebiliyoruz.' Böyle bir zihniyet imkan dahilinde olan şeri vazifeleri olduğunu
düşünür ve herşeye maslahat çercevesinden bakar. Bugün o kitaplar yayınlayan,
şiayı yayma çabasında olan zihniyetin kendi toplumu için etkisi konuşmasına
engel olunan, zindana atılan Tale Bağırzadelerin yanında bir hiçdir. O hala can
alıcı kısımların sansürlenerek çıkarıldığı bir
tebliği faydalı bulup; ne velayeti ne zalimi anlatamadığının farkında
bile değildir. Bağırzade ise bir esaretiyle zalimin gerçek yüzünü sadece kendi
halkına değil bu olayı duyan herkese duyurmuştur, dahası bu esaret hicabın ne
derece önemli bir emir olduğunu anlamada sarf edilecek her cümleden daha
etkilidir.Bunlar daha fazla birçok sapmanın sayılabileceği; Mehdisiz Erbainin
tehlikeleriydi. Mehdeviyet İmam Hüseyinin benim hayatımdaki bugünkü rolü nedir
sorusunun cevabıydı. Mehdeviyet hala başa kama vurarak geleneklerle İmam
Hüseyini anlamaya, yaşatmaya çalışanların açamadıkları pencereydi...
Bir de Hüseyinsiz Mehdilik var ki; bu da başka bir
zaafiyettir. Herşeyi sorgularsın, cevabını neyi nerede bulacağını bilemezsin.
Bir kurtarıcı ararsın, buna ihtiyacın olduğunu anlasan bile; ne onun nasıl
birisi olduğunu bilirsin ne de nerede araman gerektiğini bilirsin. Senin için
herşey seninle konuşan ama yerine oturtamadığın yap-boz parçalarıdır...
Yada ilimle, kitaplarla hidayet edilmeye çalışılan nesilin
durumudur bu. Herşeyi akılla anlamaya çalışır, aklına ters düşen herşeyi
reddeder. Duygu, şehadet, ağlamak, keramet anlaşılmayacak olgulardır onlar
için..
Huseynsiz Mehdilik ilahi dinleri anlamakta güçlük çeken;
ahlakı, nefsi hangi kefeye koyacaklarını bilmeyen; kurtarıcının kendi
toplumlarına ait olduğunu düşünen, kendilerini furkan zannedip herkesi tartmaya
çalışan avrupa toplumunun ve benzerlerinin sorunudur. Böyle bir toplumda kendini muhtaç hissetmek, istemek, dua etmek
yoktur...
Bİrgün bir toplumda Ali Rıza Penahiyanı dinledim, geldi bir
cümle söyledi konuşmasını tamamladı gitti. Şimdiye kadar dinlediğim en kısa
konuşmaydı... Ben bir kusurumumuzu mu gördü acaba, bu kadar yolu bu iki cümleyi
söylemek için mi gelmişti diye düşünürken; bu kısacık sözler her olayda kılavuzum
olmuştu. Sadece şunları söylemişti; şia bir kanadı şehadet yani Huseyn bir
kanadı ise Mehdeviyet olan bir kuştur, birisinden biri kırık ya da daha ağır
olsa uçamaz. Tıpkı Şehit Çamran'ın bu sözlerinin tercümanıydı 'Akıl aşık
olduğunda, aşk da akıllı oluyor. Ve insan o zaman şehid oluyor...'