BU KURULUŞLARIN SURİYE KARARLARI
Bu çıkarımı destekleyen çok emsal var. Bu kuruluşların
Suriye Arap Cumhuriyeti ile İsrail’e karşı aldıkları kararlar önemli bir
göstergedir. Henüz Suriye’de olaylar yeni başlamışken Mart 2012’de AK Parti
Hükümeti Türkiye Büyükelçiliğini boşalttı ve kapattı. Halep Konsolosluğunu
kapattı. Suriye’ye karşı ekonomik, siyasi ambargo uyguladı. Yetmedi Şam’a savaş
ilan etti, muhalif örgütlerin yanında savaşa aktif dâhil oldu. Ağustos 2012’de
İslam İşbirliği Teşkilatı Suriye’nin üyeliğini askıya aldı. Teşkilatın Genel
Sekreteri tanıdık bir isimdi; Ekmeleddin İhsanoğlu. Kasım 2012’de Arap Ligi,
Suriye’nin üyeliğini askıya aldı. Yetmedi Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve
Suudi Hanedanlıklarının talebi üzerine ekonomik ve siyasi ambargo kararı aldı.
Bu da kafi gelmedi onlarca milyar dolar harcayarak binlerce teröristi taşıdı,
silahlandırdı, eğitti, donattı ve Suriye’nin üzerine saldı. Suriye’ye canavar
kesilenler muhatap İsrail ve ABD olunca, soykırımı, terörü, talanı, yalanı ve
işgalleri için kınama ve edeceğiz, yapacağız, uyaracağız, taşıyacağız,
keseleyeceğiz efelenmeleri ile yetiniyorlar.
EN BÜYÜK DÜŞMAN MİLLİ DAVA GÜDENLERDİR
Avrupa sömürge devletleri, ABD, NATO ve Siyonist İsrail’in
en büyük düşmanı Arap Milli davası güden devletlerdir. Başta Şam (Suriye,
Lübnan, Filistin, Ürdün), Irak, Mısır, Cezayir, Libya, Tunus, Yemen ve Sudan
olmak üzere bu davaya katkı yapan ülkeleri önce Müslüman, Mesihi, Musevi,
ardından Sünni, Şii, Alevi, Dürzi, İsmail’i, Zeydi, sonra Arabi, Türkmen, Kürt,
Farisi diye taksim ettiler. Şüphesiz ki bu yönetimlerin yığınla önemli hizmet
ve kazanımlarının yanında birçok hatasını saymak mümkün. Ama ve lakin kadim ve
köklü medeniyet coğrafyasında yeşeren Arap Milli devletlerin önüne konulan iki
tahrip edici tehdit vardı. Emperyalizm ve Siyonizm’in kullanışlı araçları henüz
Arabi olamamış Urban (göçebe, bedevi) kabileler için inşa edilen Petro-dolar
hanedanlıklar ile Vahhabi Dini olmuştur.
İlk başlarda sömürge devletlere ve mahalli idarelerin
uygulamalarına karşı ortaya çıkan İhvan Hareketi (Müslüman Kardeşler Örgütleri)
süreç içinde Avrupa ve ABD’nin piyon örgütleri olmuşlardır. Basra Körfezinden
Kızıldeniz’e kadar uzanan ve Arabistan yarımadasını çevreleyen bölgelere inşa
edilen Petro-dolar Şeyhlikleri Batının projelerinde en faal ve en hamasi
oyuncular oldular. Irak, Suriye, Mısır, Lübnan, Filistin, Mısır, Libya, Tunus
ve Cezayir’in Arabi Milli amaçları ve sömürge Batı devletleri ile çatışmalarında
en büyük ihaneti Körfez Şeyhlikleri, din eksenli hareketler ve 1952’den
itibaren NATO üyesi ve Batı’nın iğdiş ettiği Türk hükümetleridir. Bu
hükümetlerin ve istihbarat örgütlerinin Batı’nın projelerinde ifa ettikleri
görevler Siyonist İsrail’in bölgemizde öldürücü bir kanser hücresine
dönüşmesine muazzam katkılar yaptılar.
GEÇMİŞTEN DERS ALINDI MI?
Bugün Batı, İsrail ve ABD ile çatışma halinde olmalarının en
önemli sebebi aldatılmış, kullanılmış, atılmış ve tehdit ve tehlike olarak
ortadan kaldırılması elzem yapılar olarak telakki edilmiş ve gösterilmiş
olmaları sebebiyledir. Mısır, Tunus, Libya ve Cezayir İhvan hareketi, HAMAS ile
AK Parti hükümetinin ABD, Avrupa ve NATO ile bir sorunu yok. Sorun Batı’nın
artık kendilerini dost cephesinde görmemesidir. Söylediklerimize en iyi örnek
bu parti ve örgütlerin Suriye’ye karşı takındıkları tavırdır. Silahlı örgütler
ÖSO, PKK/YPG ve siyasi temsilcileri savaştıkları “diktatör” iktidara karşı
gösterdikleri kararlılığı ve azmi ABD-Avrupa emperyalizmi ve İsrail
Siyonizm’ine karşı gösteremediler. Aksine bunların taşeronu ve piyonu oldular.
Bu sebeple bugün ABD, Avrupa ve İsrail’in yakıp yıktığı Filistin için
ağlayanlar aynı devletlerin füzelerini, yalanlarını, işgalini, talanını,
katliamlarını, dini-dar ve bölücü örgütlerin terörünü Suriye’de görmediler.
Aksine bu saldırıları alkışladılar. Yetmez ama evet dediler. Peki geçmişten
ibret ve dersler alındı mı?
İsrail ile diplomatik ilişkileri kesemeyenler, ekonomik,
siyasi ve askeri ambargo kararı alamayan başta eskiden Suriye’nin can-pare dost
olduğu, en çok güvendiği, Türkiye ve Katar halen Şam ile barışmak için sorumlu
davranmamaktadır. Filistin meselesini çözebilecek, İsrail’e haddini bildirecek,
Türkiye ve Suriye’nin milli güvenliğinin mihenk taşı olan Ankara-Şam
birlikteliği için çaba göstermemektedir. Müslüman devletler kaybettikleri
şerefi buldular mı? Henüz bu tünelin sonunda bir ışık görünmüyor. Göründüğünde
de bu ışığın umudun mu yoksa altında kalacağımız trenin ölümcül ışığı mı
göreceğiz. Şimdilik, yegâne umut canları ve mallarıyla direnen Filistin halkı,
sokaklara dökülen milyonlar, onurlu Museviler ve ABD’ye cepheden tavır alan
devletlerdir.
Mehmet Yuva/Aydınlık