30 Kasım Perşembe günü, Siyonist rejimin Gazze'deki
sivillere yönelik acımasız saldırısının üzerinden neredeyse iki ay geçmişken,
COP 28 olarak bilinen iklim konferansı, BAE'nin Dubai kentinde, işgalci
rejimden bir yetkilinin katılımıyla düzenlendi.
Siyonist rejim lideri Yitzhak Herzog’un bu konferansta
bulunduğunun açıklanmasının ve özellikle işgalci rejimin bu yetkilisinin BAE'de
bulunduğu sırada Siyonistlerin Gazze'de Filistin halkına yönelik yeni bir
saldırı dalgası başlatmasının ardından BAE’ye birçok eleştiri yöneltildi.
Bu arada İran İslam Cumhuriyeti'nin Enerji Bakanı
başkanlığındaki heyeti, söz konusu konferansta katil Siyonist rejimin
yetkililerinin bulunmasını protesto etmek amacıyla konferansı terk etti.
İran Enerji Bakanı Ali Ekber Mehrabiyan, beraberindeki heyet
ile birlikte İklim Değişikliği Konferansı'na (COP 28) katılmak üzere dün BAE’ye
gitmişti ve haberler ve siyasi analizler, Gazze'deki suç ve cinayetlerinin
ardından Siyonist rejimin bu törene katılma riskini kabul etmeyeceğini
gösteriyordu.
Ancak Siyonist rejim cumhurbaşkanı bu zirveye katıldı ve
bunun üzerine İran heyeti konferansı terk etti.
İran Enerji Bakanı bu konferanstan ayrılırken şunları
söyledi: ‘COP 28 Zirvesine 150'ye yakın ülkenin lideri davet edilirken, yapılan
değerlendirmelerde Siyonist rejim yetkililerinin bu konferansta yer almayacağı
öngörülüyordu.
İran İslam Cumhuriyeti heyeti, bu konferansın önemini göz
önünde bulundurarak Uluslararası İklim Değişikliği Konferansına katılmayı ve
farklı ülkelerin yetkili ve delegasyonlarıyla müzakere etmeyi ve mazlum
Filistinlileri savunmayı amaçladı.
Ancak ülke liderlerinin ve yetkililerinin konuşma yapacağı
gün, yayınlanan haberlerde Siyonist rejimin liderinin iklim değişikliği
konferansına (COP 28) katılacağı belirtildi.
Buradan hareketle İran İslam Cumhuriyeti heyeti,
uluslararası toplumun iklim değişikliği karşısında tutumunu değerlendirmek
üzere düzenlenen bu konferansta sahte Siyonist rejimin varlığını reddetmekte ve
bu rejimin varlığının bu konferansın amaç ve stratejilerine aykırı olduğunu
bildirmektedir ve bu rejimin varlığını protesto olarak konferans alanını terk
etmiştir.’
Bu bağlamda Arap dünyasının önde gelen analistlerinden ve
Rey el-Yevm Gazetesi Başeditörü Abdel Bari Atvan, kaleme aldığı yeni
makalesinde, Siyonistlerin Filistin halkına karşı işlediği suç ve cinayetler
konusunda Arap yöneticilerin zayıf pozisyonlarına değindi ve şu açıklamalarda
bulundu: ‘Özellikle İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki Filistin halkına karşı
yürüttüğü soykırım savaşıyla eş zamanlı olarak Siyonist rejim liderinin
katılımıyla Dubai'de düzenlenen uluslararası iklim konferansına çok sayıda Arap
kralı ve yöneticisinin katılması son derece kınanacak bir davranıştır.
Bunun uluslararası ve dönem dönem gerçekleşen bir konferans
olduğunu, çevre sorunları ve iklim değişikliği konularını ele aldığını çok iyi
biliyoruz. Ancak Siyonist rejimin liderine kırmızı halı serilmesi ve bu dönemde
Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al-i Sani dâhil Arap yöneticilerle görüşmesi,
bize göre, Gazze Şeridi'nde zorla evlerinden edilen ve her türlü yaşam
olanaklarından mahrum bırakılan şehitlerin, çocukların ve iki milyondan fazla
sivilin kanına hakarettir.
Arap Yöneticiler Filistin Halkını Savunma Konusunda
İran’ı Örnek Almalıdır
Bu konferansa katılmak tüm Arap yöneticiler için büyük bir
utançtır. Bu arada İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi'nin bu konferansı
nasıl boykot ettiğini ve İran İslam Cumhuriyeti Bakanı Sayın Ali Ekber
Mehrabiyan başkanlığındaki bu ülkenin heyetinin işgalci rejimin başkanının
varlığını protesto etmek amacıyla bu konferansı nasıl terk ettiğini
gördük. Arap yöneticilerin de İran İslam Cumhuriyeti'ne benzer bir tutum
benimsemesini bekliyorduk.
Arap ülkelerinin de işgalci rejimle bağlarını kesmesini ve
başkentlerindeki büyükelçiliklerini kapatmasını bekliyorduk. Bu arada Gazze
Şeridi'ndeki Siyonist düşmanın saldırılarına cesurca karşı çıkan ve işgale
karşı benzeri görülmemiş bir zafer elde eden direniş grupları da işgalci
rejimin liderinin Dubai konferansına katılımını şiddetle kınadı.
Siyonist rejime teçhizat ve silah göndermek için hava
köprüsü oluşturarak, bu rejime 2 bin askeri güç ve on milyarlarca dolar yardım
göndererek doğrudan Gazze'yi yok etme savaşına öncülük eden Amerika, özellikle
Hamas olmak üzere direnişe karşı şiddetli bir savaşı ve başta Doha olmak üzere
Arap başkentlerinin kapısını bu harekete kapatmayı planlıyor. İşgalci rejimin
kışkırtmasıyla ABD’nin direniş gruplarına karşı yürüttüğü bu savaş, hem bölge
hem de Amerika ve onun bölgedeki çıkarları açısından zıt sonuçlar doğuracaktır.
Katar, Hamas'ın bu ülkedeki varlığını, kendisini siyasi ve
ulusal olarak diğer Arap ülkelerinden, özellikle de uzlaşmacı ülkelerden
ayırmak için bir kart olarak kullanan bir ülke olarak, Amerikan diktelerina
teslim olması halinde en büyük kaybedenlerden biri olacaktır.
Tarih şu anda Arap yöneticilerin çoğu Arap, İslami ve insani
kimlik ve değerleriyle çatışan pozisyonlarına şahit oluyor. Ne yazık ki bu Arap
yöneticiler, Arap ve İslam ümmeti adına Filistin'in kutsal mekânlarını savunan
ve İslam'ın kutsal mekânlarını Yahudileştirme komplosuna karşı çıkan gruplar
olan direniş gruplarına yönelik komplolarda Siyonist düşmanla işbirliği
yapıyor.
Gazze'deki savaş nasıl biterse bitsin işgal rejimi açısından
büyük bir yenilgi olacaktır. Ayrıca bu savaşın sonunda ABD diktelerine teslim
olan tüm alçak politika ve pozisyonların hiçbir değerinin olmadığı ortaya
çıkacak ve bu savaşın sonu komplocu rejimlerin yıkılmasının başlangıcı
olacaktır.’