Kazbek’in “Lübnan’a saldırılar arttı, Nasrallah’ı
katlettiler. Burada TKP tarafından girelim. Önce Hamas, sonra Hizbullah… Bu
islamcı örgütlerin TKP’yle bir yakınlığı yok. TKP neden bu İslamcı örgütlere
arka çıkıyor?” sorusuna Okuyan, “Net bir şekilde söyleyeyim: İslamcı oldukları
için arka çıkmıyoruz” yanıtı verdi.
“Bu örgütler, beğenelim beğenmeyelim, kendi ülkelerinde
-ki biri işgal altındaki Filistin, diğeri kısmen işgal altındaki Lübnan- bu
coğrafyada emperyalist saldırganlığa ve bunun parçası olarak İsrail’in
saldırganlığına direnen örgütler.”
Okuyan, “TKP veya dünyanın komünist partileri, bir islamcı
örgüte arka çıkıyor” gibi bir kafa karışıklığı olmaması gerektiğini söyledi: “Ama
ortada bir gerçek var: Bu örgütler direniş örgütleridir. TKP açısından mesele
şudur: işgale, emperyalist saldırganlığa karşı mücadele eden bu mücadelede öne
çıkan örnekler bunlar.”
Okuyan “İdeolojilerini tamamen bir kenara koyma şansımız
yok elbette, ama şu an belirleyici olan halk direnişine önderlik etmeleri.
Zaten bu mücadelelerde de bir bölümü geçici, bir bölümü kalıcı ittifaklar
kuruluyor. Filistin’de birtakım laik, seküler örgütler var, Hamas tek başına,
Lübnan’da Hizbullah tek başına… Böyle bir şey yok. Mesela FHKC’nin de liderleri
öldürüldü Lübnan’da. Filistin’de bütün devrimci örgütler Hamas’la birlikte
davranıyorlar. Lübnan’da da Hizbullah’la işbirliği yapan devrimci örgütler var.”
dedi.
İsrail’in Beyrut’taki saldırısında FHKC’nin üç lideri
yaşamını yitirdi. TKP, bu gelişme üzerine bugün FHKC’ye bir başsağlığı
mektubu iletti.
Kemal Okuyan, Hamas ve Hizbullah’ın, kendi ülkelerindeki
direnişe önderlik eden aktörler olduklarını ve kendileriyle dinsel referanslar
konusunda benzer düşünmeyen örgütlerle işbirliğine açık olmaları sayesinde bu
önderliği kazandıklarını belirtti.
TKP Genel Sekreteri, kendilerine dışarıdan çok sayıda “Bu
sarıklılarla ne işiniz var” gibi mesajlar geldiğini belirterek, “Bu
mesajları yollayanlar şaka yapıyor olmalılar” yorumu yaptı.
‘Ben bazı solcu geçinen aydınlardan korktum bu süreçte’
Okuyan, “Türkiye’de de bir işgal girişimi olursa,
olmayacağını umarız ama, kimin nerede ne pozisyon alacağını bilemeyiz. Ben açık
söyleyeyim bazı solcu geçinen aydınlardan korktum bu süreçte. Bayağı
İsrailcilik yapıyorlar” dedi.
Bu kesimin “Bunlar kadınları öldürürler, çocukları
öldürürler, tacizcidirler, kafa keserler” gibi şeyler söylediğini belirten
Okuyan, “Bunlara dair söylenecek bir sürü şey var da, İsrail ve ABD’nin
yaptıklarını nasıl görmezler?” sorusunu sordu.
“Şu an güçler arasında asimetri var, bir saldırı var,
kendi topraklarında direnen örgütler var. Bunların öne çıkanları arasında
islamcılar egemen diye, İsrail ve ABD yanlılığını solculuğa yakıştıran birtakım
tipler türediler ve sesleri giderek daha gür çıkıyor. Hele Hizbullah liderinin
öldürülmesinin ardından iyice sesleri yükseldi. Sevinenler var.”
Okuyan, yarın ne olacağını bilemeyeceklerini, ama bugün bu
örgütlerin Filistin ve Lübnan’da direnmeleri gerektiğini belirterek, “Bunların
direnme yeteneklerinin azalmasına sevinenler, çok net söylüyorum, ABD
emperyalizminin işbirlikçisidir. İslamcılar arasında da var, sol liberaller
arasında da var bunlar. Bunların hepsi ABD’ye, İsrail saldırganlığına hizmet
ediyorlar” dedi.
“Yaşanan biraz da şu: Bizim coğrafyamızda, ve aslında
bütün dünya sisteminde, çok kırılgan bir döneme girdik. Uzun süredir böyle bir
süreç yaşamıyorduk. Önümüzdeki dönem çok önemli gelişmeler olacak, tersi mümkün
değil artık. Sadece Filistin meselesi değil, Ukrayna’daki savaş, ABD’deki
seçimler… İsrail öyle bir işe kalkıştı ki, burada durmaz artık.”
‘Daha en başta ne dedik: İşi din savaşı haline
getirirseniz İsrail kazanır’
TKP Genel Sekreteri, İsrail saldırganlığının nasıl
durdurulabileceği yönündeki soruya yanıt olarak, meseleyi bir din savaşı olarak
görmenin, direnişi imkansız hale getireceği görüşünü dile getirdi:
“Şunu bilmemiz lazım. Evet, mezhepler var. Türkiye’deki
islamcıların bir bölümünün Nasrallah için ‘iyi oldu’ demelerinin kaynağında
Nasrallah’ın Şiileri temsil eden bir örgütün lideri olması var. Ama bu aynı
kişilerin Filistin direnişinde, ki Hamas sünni ağırlıklı bir örgüt, samimi
olmadıklarını görüyoruz. İsrail’i düşman görüyorlar. İsrail’le savaşanları
mezheplere ayıranları samimi görmek imkansız.”
“Biz ne dedik en başta? Bu işi din savaşları haline
getirirseniz İsrail kazanır. Doğrusu ne? Kimileri diyor ki ‘büyük güçlerin
çatışmasının yansıması’... Filistin’in yanında hangi büyük güç duruyor? Kimse.
Sınıf meselesi bu.”
Filistin’in de zenginleri olduğunu, Lübnan’da da Hizbullah’ı
destekleyen iş çevreleri bulunduğunu ifade eden Okuyan, “Ama baktığınızda
İsrail’in arkasında duran sınıfsal kuvvetle, Hamas ve Hizbullah’ın arkasındaki
güçler arasında denge yok. ‘Efendim İran destekliyor’ diyorlar. İran desteği
nedir? Silah ve para veriyorlar. Ama bu bir sınıfsal güç değil. Hizbullah
yoksul Lübnanlılara, Hamas da yoksul Filistinlilere dayanıyor. Tabii ki bunlar
birer sınıf örgütü değil. Belli sermaye çevrelerinden destek buluyorlar. Ama
karşılaştırılamaz” dedi.
“Baktığınız zaman uluslararası tekellerin birleşik
gücünün, bunlar arasında Almanya’yı sayın, İngiltere’yi sayın, ABD, İsrail,
bütün dünyaya yayılmış olan Yahudi sermayesi, Azerbaycan sermayesi çullanmışlar
Filistin’in üzerine. Şimdi bu Lübnan’a taşınmaya çalışılıyor.”
“Bir olguyu gözünüzde büyütmek yanlıştır, ama hafife
almak da yanlıştır, hataya sevk eder” diyen Okuyan, ABD’nin dünyadaki
hegemonyasının sarsıldığının doğru olduğunu belirterek, “Ama ‘ABD bitti,
kaybetti bilmem ne’ diyorlardı, ne oldu? Her defasında aynı şey oluyor. ABD
emperyalizmi hâlâ çok büyük bir tehdit. Kim karşısına çıkabiliyor şu anda?”
değerlendirmesini yaptı: “ABD ‘bitti’ dendiğinden beri kaç tane ülkeyi işgal
etti? Kaç tane ülkeyi karıştırdı, iç savaşa soktu?”
‘İsrail risk alıyor, bütün kartlarını kullanmaya başladı’
Gökhan Kazbek’in “İsrail’in bu saldırılarının sonsuza kadar
sürmeyeceğini, bir noktada durdurulacağını neye dayanarak söylüyorsunuz”
sorusuna Kemal Okuyan şöyle yanıt verdi:
“İşin bir kere askeri boyutu var. İsrail’in muazzam bir
ateş gücü var, kabul etmese de nükleer savaşları var. Ama iş kara savaşına
geldiğinde insan sayısı eksik ve kara savaşında bir noktada işin rengi
değişecek. Kara savaşında teknoloji bir noktadan sonra yetmiyor.”
Okuyan’a göre İsrail şu anda bütün kartlarını kullanmaya
başladı: “Cihazların patlatılması. Hizbullah’ın komuta kademesinin öldürülmesi.
Tüm bunları hemen kullanmayabilirlerdi, hazır tutuyorlardı, hepsini
kullandılar.”
TKP Genel Sekreteri, İsrail’in bu tavrıyla risk aldığı
kanaatinde: “Hizbullah’ın tabanı var. Toplumsal desteği var. Bunlar mücadele
içerisinden gelen hareketler. Yeni bir yapılanmaya gidecekler. İsrail’in bu
yeni yapılanmayı çözmesi, benzer bir hakimiyet kurması çok kolay olmayacaktır.
Ve yenilgi öğretir, ders alacaklar. Belki farklı bir yapılanmaya gidecekler.”
Okuyan’a göre sıcak mücadele içerisindeki direniş
örgütlerinin başına son dönemdeki darbeler İsrail’i tanımadıkları için gelmedi,
kendi zaafları nedeniyle geldi.
“İsrail bütün kartları kullanarak bir şey deniyor.
Lübnan’a karadan girecekler mi göreceğiz. Ama Suriye de var işin içinde.
Suriye’de şimdiye kadar Rusya, İsrail’in İran’dan gelen milislere ve
Hizbullah’a yönelik havadan bombardımanına engel olmadı, izin verdi. Engel
olacak silahları vardı, kullanmadılar. Bu ne kadar devam edecek? Suriye’de
Golan Tepeleri işgal altında. Bu ne olacak? Rusya bunu kabullenecek mi? Bundan
sonra ne olur?”
İsrail’in Lübnan’ın içine girmesi noktasına geldiği halde
ABD’nin, Fransa’nın bu kadar İsrail’i destekleyip desteklemeyeceklerini
bilmediklerini ifade eden Okuyan, “Ama şunu biliyoruz: 2006’da İsrail’i
Lübnan’da kıpırdatmayan Hizbullah, bütün aldığı yaralara rağmen bir kara
operasyonunda İsrail’e çok ağır zayiat verdirir. Bir kere her zaman kendi
toprağını savunan avantajlıdır. Hem bir moral güç vardır hem de toprağını tanır”
yorumu yaptı.
‘Şöyle altı odalı, havuzlu bir villada oturmak istemez
misiniz’ ilanları
Kemal Okuyan, bölgedeki savaşın bir sınıf kavgası olduğuna
dair şu örneği verdi: “Güney Lübnan’ın bir kısmı işgal altında. Zaten
Hizbullah’ın son dönemdeki saldırılarının bir bölümü işgalci İsrailcileri
püskürtmeye yönelikti ve bunu bir ölçüde becerdiler. Şimdi o İsrailli
‘siviller’ geri dönmeye çalışıyorlar. Yarın bir gün Hizbullah onları vurduğunda
‘sivilleri katlediyorlar’ diyecekler İsrail propagandası olarak. Alakası yok.
Bunlar İsrail devletinin operasyonel sivil kuvvetleri. İlanlar vermeye
başlamışlar. ‘Hizbullah’ın işini bitirdikten sonra şöyle altı odalı, havuzlu
bir villada yaşamak istemez misiniz’ diye emlak ilanları açılıyor. Gerçek bir
sınıf kavgası bu.”
“Bir tarafta müthiş bir silah gücüne sahip bir zengin
sermaye zihniyeti, öbür tarafta bizim bazı aydınlarımızın ve yurttaşlarımızın
‘barbar Araplar’ diye küçümsediği yoksul bir kesim. Biz tabii ki tarafız
burada. Paranın ve emperyalizmin gücü karşısında duranların başarısı bizim de
başarımızdır.”
Bugün Netanyahu’nun “Kısa sürede İran’a demokrasi
getireceğiz” şeklindeki açıklamasına değinen Okuyan, “İsrail’in getireceği
demokrasinin mollalar iktidarını mumla aratacağını söylemeliyiz” dedi.
“Birileri yazıyor, ‘Efendim İsrail’de demokrasi var’,
‘bölgede parlamentosu olan, düzgün işleyen tek ülke’... Bunlar yalan.
Almanya’da da, ABD’de de var parlamento, demokrasi mi var buralarda? Çok
sistematik bir şekilde Türkiye toplumunun beyni yıkanmaya çalışılıyor bu
meselede.”
İran’daki mollalar rejimine en küçük bir sempatileri
olmadığını vurgulayan Okuyan, “Ama bu ABD’nin İran’a saldırganlığına karşı
çıkmayacağımız anlamına gelebilir mi? Böyle bir şey olabilir mi? Biz ikiyüzlü
insanlar değiliz. Onu Filistin’i desteklerken arkasından iş çeviren
siyasetçiler düşünsün.” dedi.
Silah fuarında İsrail şirketiyle Baykar'ın sponsorluğu
Gökhan Kazbek, Baykar Genel Müdürü Haluk Bayraktar’ın “Milli
kazanımları operasyonlara kurban ettirmemeye kararlıyız” sözünü sordu.
Azerbaycan’daki bir silah fuarının ana sponsorları arasında
bir İsrail şirketiyle birlikte Baykar da vardı.
Azerbaycan’ın İsrail’le ilişkilerinin bilindiğini belirten
Okuyan, “Bizim islamcı medya da ikiye bölündü. Bir kısmı eleştiriyor
Azerbaycan’ı. Azerbaycan Türkiye üzerinden İsrail’e petrol gönderiyor. Baş
tedarikçisi. E işine gelindiğinde kardeş ülke, aslında biz biriz… Geçen futbol
maçı vardı Karadağ’ın, spiker ‘bizim takım’ diye anlatıyor, Türk takımı diye.
Ama İsrail’le ilişkiler söz konusu olduğunda, 'Azerbaycan bağımsız ülke'
vesaire diyorlar. E Türkiye’den gidiyor petrol?” dedi.
Okuyan’a göre Türkiye’deki Filistin yanlısı islamcıların bir
bölümü samimi. “Bir bölümüyse, ki bu da Türkiye ekonomisinin kaymak tabakası
diyebileceğimiz kesimler, onlar muazzam bir ikiyüzlülük içerisindeler. Zaten
Türkiye’nin İsrail’le ekonomik ilişkilerini sürdürmesi, tepki gelince
azaltmaları da bunu gösteriyor. Şaşırmıyoruz bu ikiyüzlülüğe.”
‘Türkiye bir kırılma noktasında, islamcılarda, solda,
DEM’de büyük tartışma var’
Kazbek’in bu tavrın sadece iktidarda değil, diğer partilerde
de olduğunu belirtmesi üzerine Okuyan, “Diğerleri de bir alem” dedi.
“Bana bugün sosyal medyadaki birtakım paylaşımları
gösterdiler, solcu olmadıklarını bildiğim ama kendilerini ilerici gören
kimseler, sanki yıllarca laiklik meselesinde çok duyarlılık sergilemişler gibi
‘Vay cübbeli sakallı Nasrallah, oh oldu, cihatçı bunlar’ falan diyorlar.
Şaşırmışlar. Yahu aynı kişiler, Suriye’deki cihatçılara devrimci dediler. Ve
Hizbullah olmasaydı büyük bir olasılıkla Suriye şu anda cihatçıların elindeydi.”
Okuyan, bu kesimlerin önemli bir bölümünün bile isteye bir
işbirlikçi şebekenin parçası olduğunu düşünmek gerektiği kanaatinde: “Tamam,
arada saflıkla, bazı şeyleri bilmemekle ilgili böyle davrananlar var, ama
bazılarında bu da yok.”
Okuyan’a göre Türkiye enteresan bir kırılma noktasına geldi:
“İslamcılar arasında muazzam bir hesaplaşma başladı, ama kendisine sol diyen
kesimlerin içinde de başladı. DEM Parti’nin içerisinde büyük tartışma var. DEM
Nasrallah’ın öldürülmesini kınayan bir açıklama yaptı, kıyamet koptu. Solda da
bundan etkilenenler var.”
Çok ilginç gelişmeler olacağını belirten Okuyan, “Biz
buradayız. Türkiye’deki laiklik mücadelesinden hiç geri durmayız” dedi.
Kemal Okuyan, Türkiye’de AKP iktidarının en büyük
dertlerinden birinin İran’ın bölgesel etkisi olduğunu belirterek, “Hizbullah
İran desteği alıyor, Hamas son dönemde İran etkisine girdi diye bu örgütler
darbe alınca sevinen, ama Filistin için gözyaşı döken bir iktidarımız var”
dedi.
“Niye? ‘İran etkisini yitiriyor, oh, Suriye’de etkimiz
artacak’ diyorlar. Her şeye ticaret gözlüğünden bakan bir iktidar var
karşımızda. Bunu da bölge gücü olma, dünya lideri olma bilmem ne gibi şeylerle
açıklıyorlar. Bu tür hesaplardan bizim halkımızın payına yalnızca acı düşer.”
‘Türkiye’deki çeteler ve mafya alanında serbest piyasa
dönemi açıldı’
Gökhan Kazbek, son dönemde Türkiye’de giderek artan
mafyalaşma, çeteleşme ve sokaktaki şiddeti gündeme getirdi.
Kemal Okuyan, bu konuyu değerlendirirken, 12 Eylül’ün bir
başlangıç olarak alınabileceğini belirterek “12 Eylül zaten faşizm, o
dönemde kafasını kaldıranı veya kaldırmayanı tepeleyen bir faşist diktatörlük
vardı. Sonrasında 12 Eylül’den aldıkları ilhamla Türkiye’de bütün imkanlar işçi
hareketinin bastırılması ve kontrol edilmesi, Türkiye solunun kontrol edilmesi,
bir de Kürt siyasetçilerin kontrol edilmesi için kullanıldı” dedi.
“Şöyle çalışıldı, hepimiz biliyoruz, sonunda Susurluk’ta
patladı: Türkiye’deki mafya örgütlenmeleriyle devletin örtülü örgütlenmeleri
arasında bir geçişkenlik vardı. Zaten Türkiye’de bir dönem bu mafya
örgütlenmelerinin neredeyse tamamının siyaseten baktıkları yer ülkücü
hareketti. Türkiye’nin bütün olanakları işçi hareketinin, devrimcilerin ve Kürt
siyasetçilerin bastırılmasına odaklandı.”
Okuyan, "Bir de ortada muazzam bir uyuşturucu trafiği
vardı” dedi. “Bu tekelci bir dönemdi. Çünkü devletin regülasyonuna tabiydi
bütün bunlar. Uzun süre böyle gitti. Önemli grupları hepimiz sayardık. Şimdi
serbest piyasa dönemi. Tekelcilik bitti.”
Okuyan, niye böyle olduğu sorusuna “Çünkü devlet dağıldı”
yanıtı verdi: “Gülen Cemaati da tekeldi örneğin. Başka tarikatlar da vardı
ama, siyasi nüfuz itibariyle en üstte onlar vardı. Evet şimdi Menzil öne
çıkıyor ama tarikat yapılaşmasında da yaygınlaşma var. Ve onlarda da bölünmeler
var. Aynısı suç örgütlerinde de gerçekleşiyor çünkü devlette bir değil, çok
akıl var. Tarikatların ağırlığı da devletteki bu dağılmayı tetikliyor. Bu da
sokağa yansıyor.”
Kazbek’in “İktidar bu duruma müdahale edemiyor mu” sorusuna
Okuyan “İşte devletteki dağılma sebebiyle edemiyor. Ama nerede devreye giriyor?
İşçi hareketi, sol, Kürtlere karşı dağılma yok. Hiçbir şekilde yok. Gerisi
dökülüyor” yanıtı verdi.
“Ve ortada çok saçma bir şey var. Şu andaki görüntü,
Türkiye’de herkesin konuştuğu, mesela Narin meselesi. Direnen işçi karşısında
son derece organize polis, değil mi? Ne yaptıklarını biliyorlar, kırmızı
çizgiler belli, tıkır tıkır işliyor devlet aklı. Halay çeken herkesi alıyorlar,
iş bu noktaya geldi. Kürtçe konuşmayı geçtim. Gözaltı sebebi. E Narin cinayeti
ne? Rezalet. Niye? E belli, tarikat var işin içinde. Narin’in öldürülmesinden
ibaret bir şeyden söz etmiyorum, oradaki o küçücük köydeki yapılanmayı korumak
adına darmadağın olmuş bir devlet. İçişleri Bakanı iki günde bir ‘müjdeli
haberi vereceğiz’ diyor. Sanki müjdeli haberden kastettiği, Türkiye’deki en
büyük suç örgütünü çökertiyorlar. Bir tane köyde bir çocuğu öldürmüşler, belli
aslında kimin öldürdüğü, onu ortaya çıkartacaklar.”
“Bu bir dağılmadır. Sokak kavgasında polis ölmesi
dağılmadır. Ama iş siyasete geldiğinde son derece profesyoneller. Ama iş başka
şeylere, mesela depreme geldiğinde, ortada kurumsal hiçbir şey yok. Dolayısıyla
Türkiye’de devlet 12 Eylül felsefesini koruyor, onun dışında darmadağın oldu.”
Kemal Okuyan’a göre çeteler, Türkiye’nin işsiz, güvencesiz
genç kuşağı içinde bu suç örgütleri yüksek maaşlı, güvenceli iş olanağı
sağlıyor ve bunun Türkiye toplumundaki çürümeyle de ilişkisi var.
“Türkiye toplumu 12 Eylül’den itibaren kesintisiz bir
biçimde, ama en çok da Turgut Özal döneminde yalan dolana, hırsızlığa,
saygısızlığa, bencilliğe alıştırıldı. Evet, biz her şeyi sermaye egemenliğine
bağlarız ama, o sermaye egemenliği Türkiye egemenliğini bile isteye çürüttü. 12
Eylül’ün ardından gelen o izbe birahaneler, bir dönem videolar musallat edildi,
sonra uyuşturucu… Yerlikaya her gün ‘şu kadar kişi yakaladık’ diyor. Memleketi
uyuşturucuya, suç örgütüne boğmuşsunuz. Bunlar açık kapı olmadan imkansız. Ne
diyordu Süleyman Soylu? ‘Ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz.’ Niye
biliyorsunuz? Biliyorsunuz da, önlem almıyorsunuz.”
Okuyan, kumar ve bahisin bu kadar yaygın olduğu bir ülkede
çürümenin engellenmesinin imkansız olduğunu söyledi.
“Peki nereye gider bu? Ben bu serbest piyasanın, orman
kanunlarının geçerli olduğu çeteleşmenin, devlet aklındaki dağılmanın
giderilmesiyle bir noktada sonlanabileceğini düşünüyorum. Sonlanmaz da
Türkiye’deki dağılma hali sürebilir de. Bizim bu belirsizliğin Türkiye’deki
emekçi halka ağır bedeller ödetmemesi için uğraşmamız gerekir.”
Gökhan Kazbek’in, Türkiye’deki mültecilere de bu suçların
atfedildiğini, “Türkiye toplumu aslında böyle değildi, mülteciler geldi böyle
oldu” denildiğini belirterek, Okuyan’a yorumunu sordu.
Okuyan şunları söyledi:
“Göçmenler arasında suç oranının daha yüksek olması
doğal, çünkü bunların bir bölümü kayıtdışı çalıştırılıyor, yoksullar, bir
bölümü iş bulamıyor, karanlık dünyanın parçası olmak zorunda kalıyorlar veya
kolay yoldan para kazanmak için. Ben göçmenlere büyük bir ahlak atfedecek biri
değilim. Bu kadar saçma bir şey olamaz. Ama Türkiye’de göçmen dışı, kendisini
buranın yerlisi olarak gören insanlar arasında çürüme oranın çok yüksek
olduğunu söylemek zorundayım. Biz yaşamıyor muyuz bu ülkede? Bu toplum çok gelişkin
ahlaki değerleri mi taşıyor şu anda?”
“Bir ülkenin egemen sınıfının ahlakı, toplumu da çürütür.
Türkiye’nin egemen sınıfında zerre ahlak yok. Olamaz da. Memleketin bütün
kaynaklarını talan eden, insana, emeğe değer vermeyen bir sınıfın elinde
Türkiye tabii ki çürüyecek. Bu çürümeye direnen, bundan rahatsız olan çok geniş
bir kesim var Türkiye’de. Bunların direncini artırmak zorundayız.”
İnsanoğlunun bazen hatalar yaptığını, kendisinde eksikler
göreceğini belirten Okuyan, “Ama der ki ‘ben toparlayayım kendimi’. Bu toplumun
kendisini toparlaması lazım. Bu da bir araya gelerek olur. İnsanlar tek
başlarına bu çürümeye direnemezler.”
Okuyan CHP’lilere seslendi: ‘Bir daha bize laf ederken
düşünsünler’
Komünist Bakış programında bu hafta gazeteci Timur Soykan,
Kemal Okuyan’a “CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Türkevi’nin önünde yaptığı
açıklamada Türkiye’nin New York Belediye Başkanı’na rüşvet verdiği iddialarıyla
ilgili ‘Türkiye ABD’ye rüşvet verecek bir ülke değildir açıklaması yaptı. Siz
bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? CHP’nin yumuşama siyasetini ve Özgür
Özel’in CHP başkanlığı performansını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusunu
iletti.
Gökhan Kazbek, Soykan ve diğer gazetecilerin, bugün Sinan
Ateş davası duruşmasında sanıklar tarafından tehdit edildiğini hatırlattı.
Okuyan, “Timur ve diğer gazeteci arkadaşlar bu tür
tehditlere pabuç bırakmazlar” yorumu yaptı.
Özgür Özel’in CHP Genel Başkanı olarak performansını
değerlendirmenin CHP’lilere düşeceğini belirten Okuyan, “Kendileri seçtiler,
onlar düşünsünler” dedi.
Türkevi konusunda TKP Genel Sekreteri, “Bir yanlış
yerleşirse, hep devam eder. Ezber neydi? Türkiye’den dışarıya adım attığımız
anda iktidar muhalefet yoktur, hepimiz biriz. Bu bir saçmalıktır. İç
politikayla dış politika bir bütündür. Çıkıp da ‘bizim ülkemiz ABD’de rüşvet
vermez’ ne demek ki? Biz içeriyi kirletiriz, dışarıyı kirletmeyiz mi diyorsun?
Çünkü içeride aksini söylesen herkes güler” yorumu yaptı.
Normalleşme süreci konusunda CHP’lilere seslenen Okuyan, “Bir
daha biz bazı şeylere söylediğimizde hakaret ederken bir düşünsünler. Çünkü çok
kısa süre bizim dediklerimizin daha fazlasını söylüyorlar. Bu normalleşme
hikayesi seçimden hemen sonra ilk çıktığında, biz özellikle erken seçim
olmaması ve Mehmet Şimşek politikalarının uygulanması konusunda iktidarla
muhalefet arasında büyük sermayenin moderatörlüğünde bir uzlaşma olduğunu
söyledik. O zaman bize ‘Hemen ne saldırıyorsunuz, bir soluk alsınlar, size de
hiçbir şey beğendirilmiyor, seçim kazanıldı yıllar sonra’ dediler. Şimdiyse ‘bu
normalleşme nereden çıktı’ diyorlar” dedi.
“Normalleşme nereden çıktı belli. Seçim döneminin
öncesinde başladı ve tamamen büyük sermayenin isteği doğrultusunda başladı.
Erken seçim istemiyorlardı, Şimşek programının seçim sürecinde uygulanmasında
zorluklar vardı, fazla eleştiri getirilmesin isteniyordu. Normalleşmenin
zemininde bu var.”
'CHP iktidara hazırlanıyor, bu yüzden AKP’ye benzemeye
çalışıyor’
Okuyan, “Bana göre Türkevi meselesindeki sözlerinden daha
büyük skandal, Türkiye’de halkın büyük bölümünü inim inim inleten bu
politikaları savunmalarıdır” değerlendirmesinde bulundu.
“Ama bu dışarıda yaptığı gafı önemsizleştiriyor mu?
Hayır. Ama iş ‘dışarıda hepimiz biriz’le başladı. Niye Suriye politikasında
AKP’yle aynı çizgide olmak zorunda bu ülkenin yurttaşları? Türk dış politikası
radikal şekilde değişmek zorundadır, doğrusu budur.”
Okuyan’a göre CHP’deki bu yaklaşımın sebebi, CHP’nin iktidar
olmaya hazırlanması: “İktidara hazırlanıyor CHP. Bu yüzden de AKP’ye
benzemek zorunda, gayet açık. Bunun da sınıfsal nedenleri var. Benzemesi lazım.
Burada Özgür Özel’in kişisel yeteneği veya yeteneksizliğini CHP üyeleri
değerlendirsin. ‘Yepyeni bir ivme kazandırdı’ diyorlardı, şimdi ne diyorlar
bilmiyorum.”